Japonya'ya ayak bastığınız andan otelinize varana kadar geçen sürede, içinizi garip bir his kaplar. Daha önce tecrübe etmediğiniz ilginç bir sıkışmışlık hissidir bu. Birkaç dakika içinde anlarsınız neyin sizi yakıp kavurduğunu: Etraftaki yazıları okuyamamanın verdiği çaresizlik... Her daim çevresinden haberdar olmaya ve kontrolü elinde tutmaya alışık yetişkin beyni ile anlamak istersiniz etrafta ne olup bittiğini. Bilmek istersiniz, çünkü ona göre beyninizde istifleyecek, kategorize edecek ve saklayacaksınızdır bilgileri. Oysa algıladıklarınızı sadece algılamakla yetinmelisiniz orada. Anı yaşamayı öğretir Japonya insana... Hem de havaalanından otele uzanan kısacık yol boyunca. Etrafta olup biteni çözememenin verdiği gerginliğe esir olacaksanız, hiç gitmeyin oralara kadar. Ne zaman ki henüz okumayı sökmemiş bir çocuk gözüyle yaşamaya başlarsınız Japonya'yı, işte o zaman tadına varabilirsiniz bu egzotik diyarın. Bunun aslında ne büyük bir özgürlük olduğunu da kavrarsınız bir anda. Sadece akıp giden yaşama bakarak, baktığınızı görerek, gördüğünüzü içselleştirerek gezmek sokaklarda... Daha büyük bir zevk var mı?
TAPINAKLARA AKIN EDİYORLAR
Bu duyguyu en yoğun biçimiyle deneyimlemek istiyorsanız gezinize Kyoto'dan başlamalısınız. Burası Tokyo'dan önceki başkent. Bu sebepledir ki, kiraz çiçeği (sakura) mevsimi gelince diğer şehirlerde yaşayan halk akın akın buraya tapınak ziyaretine geliyor. Evet, Japonya'nın her köşesi tapınaklarla dolu ama Kyoto'dakileri bu mevsimde ziyaret etmek, bir nevi 'hac' ziyareti görevi görüyor. Üstüne kimonosunu geçiren, sokaklara düşüyor. Ama ziyaretlerin bir koşuşturmaca içinde yapıldığını sanmayın. Tapınak bahçelerinde olabildiğince aheste revan dolaşıp, doğanın güzelliğini huzurla içlerine çekmeyi ihmal etmiyorlar. Çünkü pembe çiçekleriyle kiraz ağaçlarının içinizde uyandırdığı his, tek bir kelimeyle açıklanabilir: Dinginlik.
İNSANDAN ÇOK GEYİK VAR
Diğer yandan gerçek bir sakura turu için rotanızı mutlaka ülkenin ilk başkenti olan Nara'ya çevirmelisiniz. Nara'ya ulaşınca sizi şehir halkından önce geyikler karşılarsa şaşırmayın. Şehri fantastik bir romanın sayfalarında dolaşıyormuşcasına gezeceksiniz, çünkü sadece tapınak bahçelerinde değil, aynı zamanda kaldırımlarda, sokakların ortasında, restoranların dışarıya konmuş masalarının etrafında geyikleri okşayabilir, onlara yiyecek sunabilirsiniz. Eğer Japonların geleneksel oteli Ryokan'ı deneyimlemek istiyorsanız, Nara bunun için biçilmiş kaftan. Otel kapısında sizi karşılayan kimonolu hanımlar, girişte ayakkabılarınızı çıkartarak size terlik sunuyorlar. Odanıza yerleşmenizin ardından da kimonolarınızı giydirmeye geliyorlar. Sonra görüntüsü birer sanat eserini andıran yiyeceklerle donatılmış masada akşam yemeğinizi yiyor, uyumak içinse otel çalışanlarının gelip özel bir seremoniyle yer yatağınızı sermesini bekliyorsunuz. Yatmadan önce incecik porselenlerde yeşil çayınızı yudumlarken, Japon ruhunu iliklerinizde hissediyorsunuz.
ZARİF İNSANLARIN ÜLKESİ
Tokyo'ya ayak bastığınızdaysa artık bir dünya şehrindesiniz. Latin alfabesiyle birlikte ruhunuzu özgürleştiren 'okuyamama' uçup gider, tanıdık markalar ve modern yaşamın hızı sarıp sarmalar etrafınızı burada. Ama gün içinde çeşitli sebeplerle ilişkiye girdiğiniz Japonlar her yerde aynıdır. Zaten Japonya'yı farklı kılan tapınakları veya kiraz ağaçları değil, insanlarıdır. Ülkenin her köşesinde aynı hizmet anlayışı, kibarlık, mütevazılık ve saygılı tavırlar. Bu zarif insanların ülkesinde ağaçlardan yağmur yağarcasına saçılan kiraz çiçeği yapraklarının zarafetini solurken, dondurmadan turşuya kiraz çiçekli lezzetler de damağınıza hitap ediyor: Bunların da tadına baktıktan sonra pembe, hayaller kurarak veda edebilirsiniz Japonya'ya.
Hatchiko'nun sadakati
Yolunuz Tokyo'nun Shibuya bölgesine düşerse ve buradaki metrodan inince karşınıza çıkacak bronz köpek heykelinin hikayesini merak ederseniz, yola çıkmadan önce
Hatchiko Waits isimli kitabı okumanızı veya filmi seyretmenizi öneririz. Sahibini yolcu edip akşam da karşılamak üzere yıllarca istasyona giden bir köpek Hatchiko. Bir gün sahibi işyerinde kalp krizi geçirip de trenden çıkmayınca Hatchiko günler, geceler, haftalar, aylar ve yıllar boyunca istasyondan ayrılmıyor. Böylece o istasyonun maskotu haline geliyor ve orada ölünce de Japon sadakatinin bir sembolü olarak heykeli dikiliyor. Evet, sadakat de kültürlerinin önemli bir parçası, öyle ki Japonların büyük bölümü ilk işe başladıkları şirketten emekli oluyor.
Hava durumunda çiçekler anlatılıyor
Sadece yabancı turistler değil, Japonlar da tüm hafta boyunca şehir şehir geziyorlar. Neden mi? Kiraz çiçekleri yüzünden elbet. Televizyonda her akşam hava durumu ile birlikte kiraz çiçeklerinin durumu da veriliyor; Tokyo'da yüzde 50 açtı, Kyoto'da yüzde 90, Osaka'da ise yüzde 70... Her şehirde belli bir tapınaktaki üç ağaç seçiliyor ve kiraz çiçeği meteorolojisi, bu üç ağacın çiçeklerinin açma oranları üzerinden belirleniyor. Böylece halk hangi şehirde oran yüksekse oraya gidiyor, kiraz çiçeklerinin izinde ülkeyi arşınlıyor.
Görülmesi gereken yerler
Kyoto
Filozof Yolu
Nijo Kalesi
Kinkakuji Altın Pavyonu
Kyoto Kraliyet Sarayı
Kiyomizu, Nanzenji, Yasaka ve Heian Jingu tapınakları
Myoho-in tapınağındaki Sanjusangendo Holü
Maruyama Park'ta ağlayan kiraz ağacı
Nara
Todaiji Tapınağı'nda Buda heykeli
Kasuga Tapınağı'nda Şinto fenerleri
Ganko Ittetsu Nagaya zanaatkar evleri
Tokyo
Tokyo Kraliyet Sarayı
Asakusa Kannon Tapınağı
Tokyo Kulesi
Ginza Bölgesi