Efendim, biliyorsunuz seyahatleri sırasında tekdüze otel odalarında konaklamak yerine, tüm beklentilerini karşılayan bir ev kiralamak isteyenlerin platformu Airbnb'den daha önce pek çok kez bahsetmiştim. Şimdiyse niyetim 'Airbnb'nin yemeklisi' şeklinde tanımlayabileceğimiz şahane bir sitenin kurulduğunu müjdelemek. Evet, eatwith.com adresinde ikamet eden site aracılığıyla, gittiğiniz ülkedeki kişilerin evine misafir olup, makul bir ücret (genellikle 20-60 dolar arasında) karşılığında onların pişirdikleri yemeklerle midenize bayram ettirebileceksiniz. Üstelik sitenin üyeleri arasında Michelin yıldızlı şefler bile var! Sizin de ağzınız sulanmaya başladıysa, aşağıdaki satırlara göz atmanızı tavsiye ederim.
Sitenin hikayesi şöyle: İsrailli girişimciler Guy Michlin ve Shemer Schwart, iki yıl önce Girit'te tatil yaparken, yerli bir ailenin evindeki yemek davetine katılıyor. Ekonomik kriz nedeniyle maddi durumları oldukça kötü olan aile, buna rağmen ikiliyi geleneksel Akdeniz misafirperverliğiyle öylesine iyi ağırlıyor ki, gençler bu ve benzeri tecrübeleri daha çok kişinin yaşaması gerektiğine karar veriyor. Aynı sofraya oturmanın, turist olarak gidilen bir kentin yerlileriyle gerçek anlamda tanışmanın ve o ülkedeki halkın dünyasına girmenin en iyi yolu olduğuna inanan ikili, hazırlık sürecinin ardından kısa süre önce EatWith'i kuruyor.
yemeğe puan vermek şart
EatWith'e üye olduğunuzda, detaylı bir profil oluşturmanız gerekiyor. Kişisel bilgilerinizi girdikten sonra; Tayland mutfağından Türk veya İtalyan mutfağına hangi lezzetleri sevdiğinizi belirtiyorsunuz. Tabii mutfak tercihleri yerine; gönlünüzden geçen lezzetleri beyaz et, barbekü veya "Körili olsun da, ne olursa olsun," şeklinde işaretlemeniz de mümkün. Alerjik olduğunuz besinleri seçerek, olası tehlikeleri engellemeniz de sağlığınız açısından önem taşıyor.
Eğer evinizde kendi belirlediğiniz bir ücret karşılığında yemek daveti vermek istiyorsanız, profilinizde hangi yemekler konusunda uzman olduğunuzu belirtmeniz, konuklara neler sunabileceğinizi, kaç kişi ağırlayabileceğinizi, yemeğin ne kadar sürede pişeceğini açıklamanız gerekiyor. Birinin evine konuk olacaksanız da, karşınıza çıkan seçenekler arasında arama yapıp, size en uygununu seçiyor ve ev sahibine mesaj atıyorsunuz. Her şey yolunda giderse, PayPal üzerinden ödeme yaparak, yemeği beklemeye koyuluyorsunuz. Ayrıca her yemekten sonra, ev sahibi hakkında yorum yazmanız ve yemeği puanlamanız gerekiyor.
İyi haber: Burada Yemekteyiz programındaki çirkinlikler yaşanmıyor. Kötü haber: Şu anda siteyi yalnızca İspanya, İsrail ve ABD seyahatleriniz sırasında kullanabiliyorsunuz. Ama Michlin ve Schwart, yakında diğer ülkelere de yayılacaklarını söylüyor. İkili ayrıca site sayesinde aynı ülkedeki lezzet meraklılarının da birbirleriyle tanışmaya başladıklarını belirtiyor. Bu arada unutmadan söyleyelim; ev sahibi de olsanız konuk da, EatWith üzerinden ayarladığınız yemekler süresince site tarafından 1 milyon dolara sigortalanıyorsunuz.
Yemeğin ve alışverişin interaktif durakları
Efendim, diyelim ki uçağa bindiniz ve o dar koridorda 29C numaralı koltuğunuza ulaşmak üzere ilerliyorsunuz. Ama o da ne? 25B'de tam tipiniz olan bir kişi oturuyor, size bakıyor ve hatta göz kırpıp gülümsüyor. Koltuğa oturunca da aklınız haliyle dört sıra ilerideki o kadında/erkekte kalıyor. Ardından önünüzdeki uçak içi eğlence sistemini kullanarak o kişinin oturduğu koltuğa bir kadeh şampanya veya kalpli bir çikolata yolluyorsunuz. Tabii iş burada bitmiyor. Sistemdeki chat seçeneği sayesinde o yolcuyla sohbet edebiliyorsunuz. Sonrası size kalmış... "Bahar başına mu vurdu be adam, nereye varacak bu hikaye?" diyorsanız, bilin ki maksadım yalnızca Virgin America'nın başlattığı yeni uygulamayı tanıtmak. Uygulama, elbette ki Virgin şirketler grubunun çılgın sahibi Sir Richard Branson'ın (kendisinin yüzen otomobiliyle Manş Denizi'ni geçmişliği, çalışanlarının tatil yapması için ada satın almışlığı vardır) fikriyle oluşturulmuş.
MASADAN MA SAYA MESAJ
Tabii bu tip uygulamaları ilk kullanan Branson değil. Geçen yıl Moskova'da gittiğim Noviy (36/3, Novy Arbat) adlı restoranda da, benzer bir teknolojiyle karşılaşmıştım. Restorandaki masalar, üzerlerindeki projeksiyon cihazı sayesinde dokunmatik hale geliyor ve siz siparişlerinizi masaya yansıyan menüye dokunarak verebiliyorsunuz. Ayrıca istediğiniz masaya yemek, içki veya mesaj göndermek, masada resim çizmek mümkün. Benzer bir teknoloji, Londra'daki Japon restoranı Inamo'da da (134-136 Wardour St.) kullanılıyor. Üstelik burada yemekleri de robotlar hazırlıyor. Bu arada Londra ve interaktif teknoloji deyince, Burberry'nin (121 Regent St.) kentteki merkez mağazasından da bahsetmem gerek. Mağazada, bir ürünü elinize alıp ekranların yanına gittiğinizde, ürünün üretim aşamalarını ve defile görüntülerini izleyebiliyorsunuz. Ayrıca iPad'li satış görevlileri sayesinde geçmişte yaptığınız alışverişler doğrultusunda zevkinize göre yönlendiriliyor, "Acaba şu beden depoda var mı?" sorusuna derhal cevap alabiliyorsunuz.