Türkiye'de modanın yeni pazarlama stratejisi, ünlülerin hazırladığı koleksiyonlar üzerinden yürüyor.
Yan yana açılan kumpirciler misali, her marka, kaptığı bir ünlüye koleksiyon tasarlatıyor.
Sonra gelsin billboard'lu reklam kampanyaları, basında bolca yer, sosyal medyada dönen hashtag'li geyikler ve gençlerin bir ünlünün zevkiyle hazırlanmış parçalara saldırma hikayesi...
Bu özel görev için seçilen ünlü kişinin kim olduğu ve nasıl işler ortaya koyduğu da pek fark etmiyor.
Hatta çoğu örnekte olduğu gibi ömrü bir kelebek misali olan, bugün var yarın yok ünlüler, bir sezonluk iş kotarsa yetiyor.
Ardından da marka yöneticilerinin "Şimdi hangi ünlü?" şeklindeki sorusu, havada uçuşuyor.
Türkiye'de nesli tükenmekte olan 'ünlü' yelpazesi daralıyor; koleksiyon çıkartan kişiler, A sınıfı tabir edilen birinci klasman ünlülerden, ikinci, hatta üçüncü sınıf blog yazarlarına kadar düşebiliyor.
KOMPLEKSE GEREK YOK
"Biz neden bu ünlülerin tasarladıklarını giymek isteyelim?" diye soran yok. Tam aksine "Dünyada da yapılıyor, soru sormak bize mi düşer?" diyenler çok. Bu noktada "Dünyada bu işleri yapan ünlüler işi biliyor," gibi bir aşağılık kompleksine girmeye hiç gerek yok, çünkü onlar da bizim ünlülerimiz kadar tasarım, biçki, dikiş, kup, kesim işlerinden anlamıyor.
Aslında ünlü koleksiyonu yapmak için bunların hiçbirine ihtiyaç yok. Aynı Türk markalarında olduğu gibi, dünyada bu işe giren şirketler de, ünlü kişiyle iki toplantı yapıyor, sonra kendi tasarım ekiplerine koleksiyonu hazırlatıyor.
Herkes en iyi bildiği işi yapıyor, iş tamamlanıyor.
Markalar, işin tasarım, üretim gibi fiziki ve reklam bütçeleri, mağaza giderleri gibi finansal yönünü üstleniyor, görevlerini yerine getiriyor.
Peki ya ünlüler? İşte Türk ünlüleri ile dünya ünlüleri arasındaki fark burada başlıyor. Hem bir giyim tarzı oluşturmak hem de tarzını anlatmak için mesai harcayan, giyim kuşamı ile takip edilen ünlü Türkiye'de yok denecek kadar az.
Haydi 'tarz oluşturmak' bölümünü geçelim, sonunda herkesin giydiği kendine güzel.
Peki, ya tarzı anlatmak için mesai harcamak?
TİCARİ ZEKALARI YÜKSEK
Bakın dünyada bu işler nasıl işliyor: Victoria Beckham, Paris Hilton, Kim Kardashian, önce başka markalar için koleksiyon hazırlayarak işe başlamış, sonra parfümden hazır giyime kadar kendi adlarını taşıyan pek çok markanın sahibi olmuş, ticari zekası yüksek iş kadınları.
Ve bu kadınlar biliyorlar ki, 'ünlü' klasmanından iş yapılacaksa, paparazziler de dahil, tüm yazılı, görsel basına ve sosyal medyaya sürekli malzeme vermek zorundalar.
Bu işlerde öyle özel hayat, bireyselliğe saygı, "Basınla konuşmam, fotoğraf çektirmem, ünlüyüm etrafta gezmem," gibi tavırlara yer yok.
Çünkü bir dizi ile Cihangir'den Kaf Dağı'na taşınan ünlü, dizinin yaz tatiline girdiği üç aylık sürede bile unutulup gidebiliyor. Sonra beklesinler ki biz müşteriler, o ünlünün üzerinde gördüğümüz bir kıyafete sahip olmak için yanıp tutuşalım da mağazalara hücum edelim.
Yok öyle yağma...
Yukarıda saydığım milyon dolarları kasalarına koymuş, hatta yedi cedlerine yetecek yatırımı yapmış ünlülerin isimlerini beğenmeyenler için, yaptıkları işlerle bir yere gelmişlerden de bahsedelim.
Bu listeye de, bizim dizi oyuncularından değerli olmasın Kate Moss, Sarah Jessica Parker, Rihanna, David Beckham gibi isimleri ekleyelim.
İşin aslına bakarsanız, bunlar da diğerlerinden farklı bir pazarlama tekniğiyle ilerlemiyorlar.
Sonunda kolay bir denklem var: Bir ürünü pazarlayacaksan, onu göstereceksin.
Konu bu kadar basit.
Yoksa tüm bu insanların her gün dergilerde, gazetelerde, Twitter'da, Instagram'da, Tumblr'da, stil bloglarında, yerde gökte karşımıza çıkmalarının başka bir nedeni olabilir mi?
BÖYLE GELMİŞ, BÖYLE GİDER
Bizim mazlum markalarımızın, "Ününden faydalanacağım," diye koli koli ürün ve para döktüğü ünlüleri, ancak entelektüel birikimlerinin ispatı olan koyu renkli parkalarına çenelerini gömerken görüyoruz.
Şimdi bu ünlüden biz ne anladık da, koleksiyonundaki parçaları giymek isteyelim?
Ama ne desek boş, bu iş Türkiye'de böyle gelmiş, böyle de gider. Biz, ünlü koleksiyonu, işbirliği, 'özel tasarladı'ları geçip gerçekten haber değeri taşıyan, müşteriyi kalbinden vuracak, markaya prestij katacak ne var ona bakalım. Eğer kıstasımız dünyadaki trendlerse, global markalar işlerinin gereklerini yerine getiren modern sanat dallarına el attı. Bu tür işbirliği çalışmaları; sanatçılara, değerli haber peşindeki basına, markaya ve müşteriye yepyeni ufuklar açabilir.
Ünlü kaprisi çekmemek için denemeye değer bence.