Onları ekran başında izleyip iç geçirmeyen, "Ahhh ben de oralarda olsaydım," demeyen tek bir kişi yoktur. Televizyon dünyasının gezgin kadınlarından söz ediyorum. Genelde erkeklerin tekelinde olan gezi programları son dönemde kadınların eline geçti. Televizyon izleyicisi için kadınların gözüyle ülkeleri, şehirleri, kültürleri izlemek daha keyifli bir hâle geldi. Aslında bu işin mimarı TRT'de yıllar önce Gezelim Görelim programıyla tanıdığımız Nuray Yılmaz. Yılmaz, dere-tepe Türkiye'nin dört bir yanını arşınlayarak bugünki kadınlara bir anlamda öncülük etti. Şimdi Gülhan Şen, Özlem Tunca ve Işıl Bayraktar gibi isimler bu yolda emin adımlarla ilerliyor. Tabir uygunsa, dünyanın altını üstüne getiriyorlar. Bu gezgin kadınların hikayesini dinledik, ne yalan söyleyelim biraz da imrendik!
GÜLHAN ŞEN
TV8, Gülhan'ın Galaksi Rehberi programı sunucusu
Kadınlar seyahat ruhunu ekrana daha iyi yansıtıyor
2007'den bu yana dünyanın dört bir yanını arşınlıyorum. Kadınlar gezerken hem daha meraklı hem de daha dikkatli birer gözlemci; bir erkeğin gözünden kaçabilecek küçük detaylara, enteresan kültürel öğelere dikkat ediyorlar. Ayrıca kadınlar temkinli ve pratik davrandıkları için ortaya çıkan problemlerin çözümünde çok daha az zorlanıyor. Kadın olmanın dezavantajları yok değil, sağlık ve hijyen koşulları konusunda daha hassas olmak durumunda kalıyoruz. Ve gezgin kadınlar bazı ülkelerde rahatsız edici boyutta ilgiye maruz kalıyor. Gezmek pek çok insanın hayalidir, ancak bunu gerçekleştiremeyen, farklı dünyaları sadece televizyon ekranından görenler, program ne kadar renkli, eğlenceli ve neşeli olursa izlerken o kadar çok mutlu oluyor; kendilerini sunucuyla o kadar fazla özdeşleştiriyor."
ANNENİZDEN FIRÇA YERSİNİZ
"Seyircilerden aldığım en güzel iltifat şuydu; 'Programınızı izlerken içimiz enerji doluyor ve adeta sizinle birlikte oraya gitmiş gibi hissediyoruz.' Belki de seyahat ruhunu kadınlar ekrana daha eğlenceli yansıtıyor... Gezmek özel hayatı etkileyen bir şey elbette; çok gezmek sadece kadının değil, bir erkeğin özel hayatını da muhakkak etkiliyordur. Hatta sürekli yurtdışında olmasını kıskanan eşi veya sevgilisi yüzünden erkeğinki daha da zor bana kalırsa. Ama benim için de pek kolay olduğu söylenemez. Telefonunun çekmediği garip yerlerde, bana ulaşamadığı için telaşlanan erkek arkadaşımdan, annemden az fırça yemedim. Ve düzensiz bir hayatınız olduğu için evlenip çoluk çocuğa karışmak pek mümkün olamıyor tabii."
MAURITIUS GEZMEYİ EN SEVDİĞİM YER
"Çok şükür gezdiğim her yerin güzel yanlarını bulup kolayca hoşnut olabilen bir insanım, ama Mauritius'u ayrı seviyorum. Hint Okyanusu'nda bir ada ülkesi olan Mauritius hem doğa güzelliği hem kültürel yapısı ve misafirperverliği ile kalbimi çaldı diyebilirim. Benim tatil anlayışım size göre farklı tabii; çalışırken zaman ayıramadığım ailemle, erkek arkadaşımla, arkadaşlarımla evde vakit geçirmeyi çok seviyorum. Onlarla birlikte seyahatlere de çıkıyoruz elbette ama daima bir sorumlulukla iş yapmak ve kafana göre takılıp tatil yapmak arasında çok büyük fark var. Ben de tatillerde herkes gibi denize girmeyi, dinlenmeyi ve güzel sohbetler eşliğinde yemekler yemeyi, sade bir turist gibi dolaşmayı seviyorum. Mesela geçen yaz arkadaşlarımızla araba kiralayıp İspanya- Endülüs ve Portekiz turu yaptık. Program için çok şirin kasabalar keşfettim. Gezmek asla kolay bir iş değil. Havaalanları insanı inanılmaz yorar. Hava, su ve mevsim değişiklikleriyle sık sık hasta olursunuz. Yeme-içme alışkanlığınızın düzensizliğinden, saat farkları nedeniyle uyku düzeninizin olmayışından hızlı kilo alır, hızlı kilo verirsiniz, vücudunuz afallar. Dünyanın en güzel sahillerine gidip denize girmeden döndüğüm de çoktur. Bazen kötü sürprizler de oluyor, bir keresinde Bahamalar'a gittik, muhteşem turkuaz renkli suları, yemyeşil palmiyeleri, rengarenk evleri çektik, beş-altı kaset doldurduk. Şirkete dönünce kasetlerin hepsinin siyah beyaz olduğunu gördük! Güzelim Bahamalar bölümünü yayınlayamadık."
ÖZLEM TUNCA
Kanaltürk, Dünyayı Geziyorum programının sunucusu
Her ülke ayrı macera
"Yaklaşık üç yıldır büyük bir aşkla dünyayı geziyorum, bugüne kadar 58 ülke gördüm. Gezgin olmanın hiçbir dezavantajını görmedim. Bu işe gönül verenler için yolculuktaki bu zorlukların her çeşidi çekilir türden. Afrika'da, Senegal'de ıssız, uçsuz bucaksız, ışığın, elektriğin olmadığı bir çölde veya Uganda'da vahşi hayvanlar arasında otel olmadığı için çadırda uyuyabilecek kadar zorluklara katlanabilen bir insanım. Gezmek her şeyden önce insanın vizyonunu geliştiriyor. Mesela Abu Dabi'de insanlar pastalarında, yemeklerinde altın yemekten hoşlanıyor, Pakistan'da da gümüş... Fakat Burkina Faso'da da su bulunamayan bir hayat var. Herkesin hayallerini süsleyen bir iş bu. Herkesin kendine göre bir tarzı, anlatımı var.
PROGRAMIN YÖNETMENİYLE EVLENDİM
"Ekip olarak ayın yarısından fazla zamanda dışarıdayız. Gerçekten çok çalışıyoruz. İşte bu nedenle özel hayatımıza çok az zaman ayırabiliyoruz. Benim avantajlarımdan biri de programımızın yönetmeni ile evli olmam. Dominik Cumhuriyeti'nde muhteşem bir düğün töreni yaptık. Yani anlayacağınız gezginlerin evliliği de gezerek oluyor. Bazen kuaföre gitmekten, yemek yemekten, telefonla konuşmaktan, alışveriş yapmaktan feragat etmek zorunda kalıyorum. En önemlisi ailemle sık görüşemiyorum. Unutamadığım yerler var tabii: Afrika'da Tanzanya'ya ilk kez iki buçuk yıl önce gidip her köşesini keşfetmiş, Massai Kabilesi ile zıplamış, dans etmiştim, çok keyifliydi. Maldivler ve Seyşeller gezimi de unutmam mümkün değil. Tatillerde ailemle olmaya bayılıyorum. Ayrıca tatil benim için yüzme havuzunun kenarında hiçbir şey düşünmeden yatmak ve hayran kaldığım Kızıldeniz'de yüzmek."
YEMEK VE OTEL BULMAK ZOR
"Gezmek herkese cazip geliyor. Ama hiçbir iş kolay değil, gezmek de zor bir iş tabii. Biz kameralarımız, tripodlarımız, çantalarımızla geziyoruz. Yeri geliyor, 50 derece sıcakta, herkes klima altında otururken biz saatlerce güneş altında çalışıyoruz. Bu işin keyfi çok ama zorlukları az diyemeyiz. Salgın hastalıklar var, yemek ve otel bulamamak olağan durumlar. Ama biz daha çok keyifli yanları ile ilgileniyoruz. İlginç anı da çok bende. Her ülke ayrı bir anı, ayrı bir macera demek. Başıma gelen en ilginç olaylar Afrika'da yaşandı genelde. Günlerden bir gün Uganda'da yüzlerce yıl öncesinden kalan, bir insanın bile zar zor sığdığı bir ağaç sandalla çekim yapmak için göle açıldık. Sandala üç kişi bindik. Dengeyi öyle bir kurmak lazım ki, biri hareket etse göle devrileceğiz... Ve tam da öyle oldu. İyi ki su altı kameramızla açılmışız, küreği çeken çocuğun yanlış bir hareketi, bizim Afrika sularına devrilmemize sebep oldu. Suda timsah yoktu iyi ki... Kenya'da da erkek aslanlarla burun buruna geldik. Tesadüf bu ya, jipimiz tam da erkek aslanların yanında batağa battı. Çabalarımıza rağmen jipi çıkaramadık bataklıktan. Ve en sonunda şoförümüz jipten inmek zorunda kalınca olanlar oldu. Heyecan en zirve noktada yaşandı. Gözleriyle şoförümüzü takip eden aslanların bir lokmada insan yiyebilecek kapasiteye sahip olduğunu biliyorduk."
IŞIL BAYRAKTAR
İZ TV, Hindistan'da Tek Başına programının yapımcı ve sunucusu
Gezmek için paradan vazgeçtim
"Kendimi bildim bileli geziyordum. Ama 2007 yılından beri televizyonda gezerken görünüyorum. Kaç yer gördüğümün cevabı göreceli. Çünkü aynı şehirdeki iki farklı kasaba, iki apayrı yer sayılabilir. O yüzden, 14 ülke gezdim ve bu ülkelerde çok sayıda yer gördüm diyebilirim. Gezerken kadın olmanın avantaj ve dezavantajları; karşına çıkan zorluklara, bulunduğun yere, algına ve ne kadar konformist olduğuna bağlı. Benim her deliğe girmek gibi bir derdim, plan yapmamak gibi bir tembelliğim ve bulunduğum kabın şeklini almak gibi bir şekilsizliğim var. Dolayısıyla gezgin olmak benim için avantaj. Gezmek, belirsizlikler ve açılmamış bir dolu sayfa demek benim için. Bundan nefis ne olabilir? Yörüngesiz bir yaşamı savunmuyorum ama çok plan yaparak yaşamaktan imtina ediyorum. Plan yapmak, beni güvenli değil, tedirgin hissettiriyor. Çünkü bozulma olasılığı var. Plan yapmaktansa hayal etmek ve kontrolden ziyade teslimiyet, bana kendimi daha güvende hissettiriyor. Ve gezerken bunu iliklerimde hissediyorum. Ben televizyon izlemiyorum. Ama Gülhan (Şen) var, biliyorum, çok meşhur ve çok izlenilen bir gezgin kadın. Televizyonda kadın gezgin sayısı gün geçtikçe artıyor, çünkü televizyonda her şey artmak üzerine kurulu. Hızlı hızlı ve çabuk çabuk. Ve bu durum beraberinde çok sayıda gezi programı ve kadın programcı getiriyor. Televizyon matematiğini değerlendirmeye kendimi yeterli görmüyorum. Çünkü kurulduğu günden bu yana ben İZ TV'de, bir belgesel konjonktürü içindeyim. En disiplinsiz zamanımda bile, yaşadığım ana tanık olmak gibi bir odağım var. Dolayısıyla hız, çabuk davranmak kodlarımla örtüşmüyor. Sanki yaşadığım ana yoğunlaşmazsam, iş niteliksiz olur gibi geliyor. Veya belki de yoğunlaşmadan bir şeyler yapamamak tamamen benim beceriksizliğimdir, bilmiyorum. Ama son tahlilde ben böylesini seviyorum."
İÇİM SIKILDI, HER ŞEYİ GERİDE BIRAKTIM
"Hayatımı özel kılan şey, çok gezmek... Ve eğer feragat denirse, para kazanmaktan feragat ettim. Kayda geçsin; gençtim, idealisttim ve parayı değil özgürlüğü seçtim. Gezmekten en hoşlandığım yer Hindistan. Benim tatil alışkanlığıma gelecek olursak; trafikte nefes almaya çalışmak hariç, günde dokuz saat çalışıp, yılda iki hafta izne çıkan milyonlarca insan var. Dolayısıyla bunu söylemeyi hem şans hem edepsizlik olarak görüyorum ama, benim tatil kavramım yok. Bu, çalışmıyorum demek değil. Elbette çok çalışıyorum, ancak zamanımı kendim organize edebilecek lükse sahibim. Böyle zamanlarda, mümkün olduğunca doğanın göbeğindeyim. İşim çok keyifli ve hiç rahat değil. Gezi Rehberi programının hem yapımcısı hem sunucusu hem de metin yazarıydım. Yani nereye gideceğimden, ulaşım ve konaklamayı nasıl ayarlayacağıma, röportaj yapacağım kişileri organize etmekten çekim izinlerinin alımına her şeyle ben ilgileniyordum. Zordu, çünkü her şeyi kimseden yardım almadan kendi kendime öğrendim. Çekim sırasında sadece ben ve kameraman vardı. Çekim arasında tripot taşıyor, çekim yapalıcak yerleri ve kişileri telefonla arayıp teyit ediyor, sürekli çıkan aksilikleri düzeltiyor, yediğimiz yemeğin fişini alıp gider pusulasına not ediyor ve kamera önünde enerjimi hiç düşürmemeye çalışıyordum. Metin yazmak ve seslendirmek, çekim sürecine dahil olmayan şeyler, fakat onlar da hayli yaratıcılık gerektiren süreçler. Tek başıma bunları sırtlamak, çok şey öğretti, keyif verdi ve yordu da elbette. O yüzden benim içim çok sıkıldı. Ve 2011 yılının kasım ayında her şeyi geride bırakmak, kanaldan ve hayatımdaki her şeyden bağımsız olmak istedim. Hiç düşünmedim, içimden öyle geldi. Ve hiç plan yapmadan, yalnızca bir sırt çantası ve elimde el kamerasıyla, tek başıma Hindistan'a gittim."
NİŞANLIMLA HİNDİSTAN 'DA TANIŞTIM
"Hayatımı değiştiren beş ay geçirdim. Hem Hindistan, hem Nepal'de. Başımdan geçen tüm serüveni, günlük tutarcasına kameraya çektim. Ve böylelikle kamera kullanmayı da, Hindistan'da tek başıma öğrendim.Türkiye'ye döndüğümde, kurguya başladım. Ve hayatımı değiştiren bu beş ay, şimdi İZ TV'de, yedi bölümlük Hindistan'da Tek Başına serisi olarak yayınlanıyor." "Hindistan'ın Rişikeş şehrinde, Ganj Nehri kıyısında bir cangıl (orman) var. Bu cangılın içinde de, harabe bir inziva yeri... Beatles grubu 1968'de burada uzun süre inzivaya çekilmiş ve hatta White Album'ün tüm parçalarını da burada yazmış. Ganj Nehri kıyısından oraya doğru tek başıma yürüyorumdum, bir yandan da çekim yapıyorum. Yarım saat kadar yürüdüm ve orman içine giren patikanın başına geldim. Karşıma bir yogi çıktı. Kavuniçi sarıklı, esmer, yeşil gözlü... İstersem, harabe inziva yerinin girişine kadar bana eşlik edeceğini söyledi. 'Tamam,' dedim. Birlikte beş dakika kadar yürüdük ve girişe geldik. Çok çok güzel, taşla örülmüş bir kapı. Ganj kıyısındaki taşlardan yapılmış belli. Arkasında cangıl. Yogiden müsaade istedim, ve çekime başladım. Kamerayı girişin karşısına koydum ve kendimi bu kapıdan girerken çektim. Kapıdan girdiğimde, bu defa karşımda uzun boylu, sarışın, mavi gözlü bir erkek duruyordu. Birbirimize bakakaldık birkaç saniye. Sonra 'Merhaba,' dedik birbirimize. O, cangılı gezmiş ve geri dönüyormuş. Ona 'İçerisi nasıl?' diye sordum, 'Çok güzel,' dedi. Kamera bunları çekti. Danimarkalı olan bu çocuğun adının Nikolaj olduğunu, aynı günün akşamında Ganj nehrinin kıyısında öğrendim. Aradan bir buçuk yıl geçti. Ve bu yaz sonunda evleniyoruz..."
NURAY YILMAZ
TRT, Gezelim Görelim programı yapımcı ve sunucusu
Tatilde evde oturuyorum
"28 yıldır Türkiye'nin her yerini gezdim. Öyle ki; bazen bir telefon geliyor, muhtarın biri arıyor; 'Bizim köye ne zaman geleceksin?' diye soruyor. Gitmediğim kıyıda köşede bazı köyler kalmıştır sadece. Şimdi gezmek cennet! Ben kadın olarak gezen ilk kişiyim. Benim bu programa başlama amacım; kadın olarak gezmenin çekeceği ilgi ve bunun yapılabilir bir şey olduğunu anlatmaktı. Eskiden koşullar bu kadar rahat değildi, gittiğimiz çoğu yerde otel, restoran yoktu. İnsanlar bizi evlerinde ağırlardı. O köylerin, kasabaların yolu yoktu... Şimdi öyle değil, koşullar benim işe başladığım dönemden çok daha rahat. Şu an Samsun'dayım ve insanlar beni görüp 'Biz sizden gördük ve geziyoruz,' diyor. Bu çok hoşuma gidiyor. Ben kadın olmanın zorluğunu yaşamadım hiç. Çünkü kadın olduğum için herkes yardımcı olmaya çalıştı. Narin bir kadın da değilim zaten. Her tür ortama girip çıkabilirim ve her insanla sosyalleşebilirim. Bunlar bana programda hep avantaj oldu. İlk zamanlar özel hayatım yok gibi bir şeydi... Ama programın yönetmeniyle evlenince, karı koca her yere gider olduk. Kadınlar artık her iş kolunda, her işin altından kalkabilecek durumda. Televizyonda genç kadınların geziyor olması ve artmaları beni mutlu ediyor. Bu işin kadını-erkeği kalmadı artık. Kadınlar da erkeklerin yaptığı her şeyi yapabilir. Erkekler korksun kadınlar geliyor! Ben tatillerde evde oturuyorum. Çok dolaştığım için evde oturmak bana tatil gibi geliyor. İnsanlar 'Yaz gelse de gezsek,' derler, ben oturup evde dinlenmeyi tercih ediyorum. Nisan ayında 1000'nci programı yapacağız, dile kolay..."