Uzun zamandır hayatlarımıza, kabaca 'maganda' tabir edebileceğimiz erkekler sokmuyoruz.
Artık kimsenin maço, kıllı ve entelektüel seviyesi teste dahi tabii tutulamayacak derecelerde olan erkeklere tahammülü yok. Tabii maço tabir edilen bu erkek Kıvanç Tatlıtuğ olmadığı sürece...
Bu tip erkekler sadece kadınlar tarafından değil, testosteron yüklü erkek muhabbetlerinden de dışlanıyor. Sonunda, erkekler kadınları yoga, sağlık takıntıları, düzenli yaşam merakları nedeniyle eleştiredursun, pek çok hemcinsleri de kadınların ilerlediği yola çoktan girmiş durumda.
Beyaz yakalı şehirli erkek, artık çizgi roman yerine yemek kitabı okuyor, lavabosunun üzerinde illa bir takım ürünler bulunuyor, ayaklarına oje sürdürmese de her berber ziyaretinde bakım yaptırıp, bu mekandan babasının zamanına oranla çok daha parlamış bir şekilde çıkıyor.
Aslında bu tip erkekleri kısaca 'metroseksüel' olarak tanımlasam yeterdi.
Ama gelin görün ki, metroseksüellik örneği olarak her fırsatta saç rengini değiştiren David Beckham gibi figürler verildiğinden, beyaz yakalı şehirli erkek bir sigara içtiğinde bile kendini bu tanımın dışına çıkmış görüyor. Bunları niye anlatıyorum?
METROSEKSÜELLİK TAMAM
Erkeklerin kılığına kıyafetine dikkat etmesine, saçlarıyla ve çoğu Türk erkeğinin yaşadığı bir gerçek olan, kaşlarıyla uğraşmalarına, mutfa girmelerine, yemek denemelerine filan karşı değiliz ama konu ampul değiştirmek, musluk lastiğini takmak gibi konular olunca, her işin bizlerin üzerine kalması da canımıza tak etmiş durumda. The Guardian gazetesinde yayımlanan bir makalede erkek yazarın "Endüstri devriminden itibaren, erkekler ofise kapandı, kaslarını kullanmaz oldu.
Artık araba lastiği değiştirememek ya da kabloları bağlayamamak bizler için bir kompleks" demesi boşuna değil.
Bizler, erkeklerin spor salonunda ürettikleri kasların, faydalı işler için kullanılması taraftarıyız.
Her zaman karşı atak, her zaman eleştiri. Bu anlattıklarım, kadınların maskulenleşmesiyle hiç de alakası olmayan bir konu.
Bizler pantolon giyiyoruz, ofiste yükseliyoruz ve aynı dercede iyi işler çıkarıyoruz.
Ama bu illa, erkekleşiyoruz demek değil. Ve, şunu da kabul ediyoruz ki, biz kadınlar erkeklerin doğal rollerini üstlenmeleriyle daha çok kendimiz oluyoruz.
Erkekler ne mi yapabilir?
Gündelik hayatta kullanılabilecek pek de eğlenceli alternatifler sıralayabilirim; erkekler mangal yakabilir, araba yıkayabilir, bavulları bize taşıtmayabilir, eyleme giderken elimizden tutabilir vesaire vesaire...
BEKLENTİ YÜKSEK DEĞİL
'Yetmez ama evet' bu noktada kullanılabilir. Tabii her birimizin hayalinde, bu hafta vizyona giren ve Hollywood'un gördüğü belki de en 'maskulen', en 'dibine kadar erkek'lerden olan Hugh Jackman ile beden bulan Wolverine filmindeki gibi bir karakter yatıyor. Ama gönlümüzü karartmıyoruz. Kaslarını aynada seyretmek ya da tişörtten nasıl durduğuna bakmakla kalmayan, kullanan; gariban bir böcekle karşılaştığında kaçmayan; tökezlediğimizde kolumuzdan kavrayan ve en önemlisi dişe diş bir ortam olan ofislerde bile centilmenliğini devam ettiren erkeklerle de mutluluğa hazırız.
Yeter ki, bu erkek bizler kadar moda konuşmasın, kadınları ilk gördüğünde gözleri çantanın markasına kaymasın, saçlarıyla bizlerden çok ilgilenmesin ve biz kadınların 100 yıl önce algıladığımız 'güzellik geçicidir' sözüyle acil tanışsın.