Carıne ve Thierry çiftini bir araya getiren futboldu. Carine, Belçika'da La Louviere'de kadın futbol takımında oynuyordu. Thiery de ikinci ligde forma giyiyordu. Vasat bir futbolcuydu ve birinci ligde santrfor olan karısı Carine kadar yetenekli olmadığını söyleyenler vardı. 1991'de oğulları dünyaya geldi. Carine, hamileliğinin üçüncü ayına dek futbol oynamaya devam etti. Çocukları olduktan sonra yoğun idman programı, onları spor eğitmeni olmaya itti. Hazard çiftinin oğlu da sporcu ailenin faydasını gördü; dört yaşında futbola başladı ve sekiz yıl alt yapı eğitimi gördü. Görenler "Doğuştan futbolcu," diyordu. Babası Adriano atletti, disk atmada İtalya'da dereceleri vardı. Annesi Maria Stella Masocco da disk atmada üç kez şampiyon olmuştu. Dayısı Dante, birinci ligde basketbol oynadı. Kız kardeşleri voleybolcu oldu. Uzak akrabası Lorenzo ise Milan, Genoa, Inter ve Fiorentina formaları giymiş bir kaleciydi. Çocuk, sporcu olmak için doğmuştu. Altısında futbola başladı. Anne-babasının el yetenekleri onu kaleci yapmıştı. 17 yıl sonra İtalya'nın en başarılı kulübü Juventus'a, dünyanın en pahalı kalecisi unvanıyla transfer oldu.
BİZDEN İKİ HİKAYE
Futbola başladığında 12 yaşındaydı ve kısa boylu her genç yeteneği Maradona'ya benzeten mahalleli için bulunmaz nimetti. Bursa Arabayatağıspor, mahallesinin kulübüydü. Yaşıtlarının birinci lig sahnesine çıktığı yaşta, ancak Bursaspor alt yapısına gelebildi. Sonra iki yıl Merinosspor'a gönderildi. "Artık oldu," dediklerinde yeşil-beyazlı formayı kaptı ve takımın diğer iki genç yeteneğiyle birlikte Bursaspor'u kanatlandırdı. Türkiye, beşinci şampiyon Bursaspor ile tanışırken, onun da katkısı büyüktü. Sonra uzak sevmeler, raydan çıkmalar... Kendini bir başka forma altında buldu... Gelelim ikinci hikayeye... Futbolcu baba, "Artık zamanıdır," deyip, oğlunu dokuz yaşında Bursaspor'un alt yapısına verdi. Çocuk çok yetenekliydi, rakip kalecilerin kabusu oldu, çift haneliden aşağı düşmedi golleri. 16 yaşında A Takım'a çıktı ve Galatasaray maçı için kadroya alındığında da; attığı golden sonra da sabaha kadar uyuyumadı. Ailede baba sporcuydu ve sporcunun halinden anlardı, uyumak istediği zaman zaten uyurdu çocuk...
KÜFÜRLERE DAYANAMADI
Carine ve Thierry Hazard çiftinin oğlu Eden Hazard, 16 yaşında Lille forması giydi. Fransa'da yılın futbolcusu seçildi ve geçen yıl 40 milyon avroya Londra kulübü Chelsea'ye transfer oldu. İşlerini bırakan anne ve baba, oğullarıyla Londra'da yaşıyor. Gianluigi Buffon, 35 yaşında. Atlet anne babanın oğlu, 12 yıldır Juventus ve İtalya Milli Takım kalesini kimseye kaptırmadı. Son 15 yılda hep dünyanın en iyi üç kalecisi arasında kaldı. Juventus şike skandalından dolayı 2006'da küme düştüğünde, milyonları geri çevirdi ve takımında kaldı. Bugün Juventus Arena'da en çok alkışı alan isim. Volkan Şen, Bursaspor'dan Trabzonspor'a transfer oldu. Şampiyon olduğu takımdaki günlerin seviyesine bir daha çıkamadı. 26 yaşında. Geçen hafta, pek de iyi gününde olmadığı Rizespor maçında kendi taraftarının küfürlerine dayanamadı ve sahayı ağlayarak terk etti. Enes Ünal, annelerin hâlâ "Terleyeceksin oğlum," dediği yaşta. Galatasaray maçındaki attığı golle futbolumuzun en genç golcüsü oldu. 16'sında ve Avrupa'nın dev takımları peşinde. 26 yaşındaki futbolcunun ağlayarak sahayı terk ettiği günden bir gece önce, daha 16'sında olanın mutluluktan sabaha kadar uyuyamadığı futbol bizim... Sporcuların çocuklarının sporcu olduğu, Buffon'lar, Hazard'lar ise onların... Volkan Şen gibi ağlayalım mı yoksa Enes Ünal gibi gülelim mi halimize? Yoksa tribünde küfretmek yerine sporcuları alkışlamayı öğrenmek için spor yapalım, çocuklarımıza spor yaptıralım ve aile boyu biraz adale ağrısı çekelim mi?