Olkan ÖZYURT
Balat'ta oturan, yardımcıları Ali ve Zeynep'le yıllardan beri cinayet soruşturmaları yürüten Başkomser Nevzat'ın yeni macerası Beyoğlu'nun En Güzel Abisi romanında, karşısına bir Yazar çıkıyor. Kapı komşusu olan, köpeği Bahtiyar'a sahip çıkan, polisiye kitaplar yazan bu kişi, adeta gölge gibi onu takip ediyor. Nevzat'ın gittiği meyhaneden, yürüttüğü soruşturmadan, görüştüğü zanlılardan hep haberdar. Bu Yazar aslında kitabın yazarı Ahmet Ümit'in ta kendisi. Ümit'in, 90'larda Yeni Yüzyıl gazetesi için yarattığı, sonra has kahramanı olan, macerası kitaplara, dizilere taşınan Nevzat'la karşılaşması bir edebi oyun. Ama bu bir oyun da olsa Ümit, kendini yazarken kalemini keskinleştirmekten imtina etmiyor ve mizahi de olsa sıkı bir özeleştiri yapıyor. Bu özeleştiri gözden kaçacak gibi değildi. Ümit ile hem Başkomser Nevzat'ın yolculuğunu hem de neden özeleştiri yapma ihtiyacı duyduğunu konuştuk.
- Yazar olarak romana neden kendinizi dahil ettiniz?
- İlk defa böyle bir şey yaptım. Başkomser Nevzat, 11 romanımın dördünde var: Kavim, İstanbul Hatırası ve Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'nde onun gözünden anlatılıyor olaylar. Sultanı Öldürmek'te ise Müştak Serhazin'in gözünden onu görüyoruz. İşin aslı, bütün yazarlar gibi kendimi tekrar etmekten hoşlanmıyorum. Yeni eserde bir buluş yapmanız gerek. Ama Sherlock Holmes, Hercule Poirot ya da Başkomser Nevzat gibi karakterlerin olduğu polisiyelerde bu biraz zor. Çünkü cinayetleri bu karakterler çözüyor. Ben de bunun için kitaba kendimi dahil ettim. Nevzat ile karşılaşsın, hatta cinayet zanlılarından biri olsun istedim. Biliyorsun kitapta bir polisiye oyun var, bir de edebi oyun olsun istedim.
- Nevzat ile karşılaşmanızı yazmak sizde nasıl bir duygu uyandırdı?
- Çok hoş bir duyguydu. İtiraf etmem gerekirse Başkomser Nevzat romanlarını yazarken biraz zorlanıyorum. Aslında yazar için güzel olan, romanda yarattığı karakterin ruh dünyasındaki yolculuktur. Oradan yepyeni alanlara gidebilirsin. Kahramanın geçmişi, oturduğu semt, karakter yapısı iyi materyaldir ve yazara bu yolculukta iyi olanaklar verir. Ama artık Nevzat'ın her şeyi belli. O zaman da yazarken cinayet soruşturmasına yoğunlaşmak zorunda kalıyorsun. Bu da beni sıkıyor. Ama böylesi bir edebi oyun beni heyecanlandırdı ve yazmam için motive etti.
-Kendinizi de eleştiriyorsunuz. O bölümleri yazmak kolay oldu mu?
- 53 yaşına gelince, biraz da fazla alkış ve ün olunca dönüp kendini eleştirmen lazım. Romanda 'Bu adam sürekli televizyonlarda, gazetelere çıkıp söyleşi veriyor' diye yazarken çok eğlendim. Öteki türlü, çok fazla alkış var hayatımda. Bir süre sonra bu alkış insanı rahatsız ediyor. Kimseyi kırmak istemem ama sokakta insanlar sizi durdurup kitabınızı imzalatıyor, fotoğraf çektiriyor. İnsanın bünyesinde ve ruhunda bir rahatsızlığa neden olacak bir sınırda yaşıyorsunuz. İlk öykümü 1982'de yazdım. Bu noktaya gelmek kolay olmadı. Kitap çıkmadan önce Twitter'daki beklenti tweet'leri inanılmazdı. İmza günleri miting gibi geçiyor. Ama bir süre sonra kanıksama oluyor galiba. O zaman kendini eleştirme ihtiyacı duyuyorsun. Ben de Nevzat'ın gözünden kendimi eleştirdim. Gerçi okurlar Nevzat'ın bana fazla yüklendiğini düşünüyor. Ama az bile yaptı diyorum.
- Nevzat'ın size karşı bir güvensizliği var. Bu güvensizliğin nedeni nedir?
- Düşünsene, Nevzat'ın karşısına bir adam çıkıyor, onun her şeyini biliyor. Gittiği meyhaneyi, soruşturduğu dosyayı... Onun yazar olmadığını bilmese, seri katil olduğunu düşünebilir. Bunun için Nevzat'ın güvensizliğini anlıyorum. Biri çıkıp karşıma, bana böyle yaklaşsa kaçarım valla.
- Bir ara korktum, Nevzat'ı öldüreceksiniz diye düşündüm. Öldürmeyi düşündünüz mü?
- Yok, düşünmedim. Çünkü ömrüm yeterse Nevzat'la ilgili üç roman daha yazmak istiyorum. İlki, Nevzat'ın karısının ve kızının katillerini bulmaya çalıştığı bir kitap olacak. Diğerleri ise Zeynep ve Ali ekseninde dönecek. Ama Nevzat'ı seviyorum, belki hiç öldürmeyebilirim.
- Nevzat'ın ilham kaynaklarını anlatın desem...
- Biri gerçek, ikisi kurmaca insanın birleşimidir Nevzat. Adana Emniyet Müdürü vardı, Cevat Yurdakul, ülkücüler tarafından vurulmuştu. Gerçek karakter o. Şener Şen'in canlandırdığı Muhsin Bey ve Ah Güzel İstanbul filminde Sadri Alışık'ın oynadığı Haşmet İbriktaroğlu da kurmaca karakterler. Yurdakul namuslu bir polisti, öteki iki karakter de İstanbul'un yozlaşmasına rağmen hâlâ prensiplerinden vazgeçmeyen iki karakterdi.
Ben de adam öldürebilirdim
- Nevzat sizin için 'O yazar gerçek hayatta cinayetlerle başa çıkamaz' diyor. Peki Nevzat bu kadar cinayetle nasıl başa çıkıyor?
- O da aslında benim yazdığım kurgusal cinayetlerle karşılaşıyor. Ama eleştirisi doğru, gerçek bir cinayetle başa çıkabileceğimi düşünmüyorum. Çünkü gerçek cinayet bambaşka bir şey. 10 yaşımdan itibaren çeşitli cinayetleri gördüm. Bazı cinayetlerin içerisinde oldum, arkadaşlarım öldürüldü. Ben kimseyi ne öldürdüm, ne de yaraladım Allah'tan. Çünkü 12 Eylül'den önce silah taşıyan bir adamdım ve birini öldürebilirdim. Ama bir cinayeti görmek, yazmaktan çok farklı. Orada gerçekten kırmızı bir kan var. Benim elime ölen arkadaşlarımın kanı değdi. O kan kuruyor. Ölen bir insanın gözlerini gördüm. Donuk. Yüzleri önce kireç gibi beyazlıyor, sonra sararıyor. Aileleriyle karşılaştım. Onların yaşadıklarına tanık oldum. Hakiki bir acı var, gerçek bir zulüm. Gerçek hayatta bir cinayetle karşılaşmak ve onu çözmek çok zor.
Emniyet müdürü okurlarım var
- Aslında Nevzat romantik ve idealize edilmiş bir polis. Polis okurlarınızın böyle bir polis karakterine yaklaşımı nasıl?
- Çok iyi yaklaşıyorlar. Emniyet müdürü düzeyinde okurlarım var. İmza için Adana'ya kitap fuarına gitmiştim. Bir ara salonda telsiz sesleri duydum. Dört polis geldi. Ben bir vukuat var, beni almaya geldiler diye düşünürken, okurlarım çıktılar, imzaya gelmişler. 'Abi, ambiyansı tamamlasın diye telsizleri açtık' dediler. Özellikle iyi polisler, yani meseleye vurarak kırarak değil de bilimsel yöntemlerle yaklaşan polisler kitaplarımı okuyor. İki yıl önce Ankara Polis Akademisi'ne davet ettiler, onlara bir konferans verdim. Bunu çok yararlı buluyorum. Çünkü hani o slogan var ya 'Polis halk el ele' diye, bunun gerçekleşmesi için vicdanlı polislere ihtiyaç var. Nevzat'ın en önemli özelliği vicdanlı olması. Sadece yasalarla, katille ilgilenmiyor. Suçları yaratan sosyoekonomik, psikolojik koşulları da gözden geçiriyor. Çünkü o, bataklığı kurutmayı dert ediniyor. Polislerin kitaplarımı okumasının böyle bir yararı olabilir. Çünkü hepimizin içinde potansiyel bir suçlu ya da katil olduğunu, o katilin ve suçlunun ortaya çıkmaması için suç ve şiddet koşullarının ortadan kaldırılması gerektiğinin farkında olabilirler.
Nevzat'ı, İnanır oynamak istiyor
- Hayat Başkomser'e iyi bir yol çizdi mi sizce?
- Çok sevildi Nevzat, başka karakterlerin de ortaya çıkmasına ortam hazırladı. Yolculuğu da matrak oldu. Biliyorsun, ilk önce Yeni Yüzyıl'da başladı onun hikayesi. 20 öykü yazmıştım. Önce Türker İnanoğlu aradı 'Bu hikayeler müthiş, bunlardan dizi yapalım' dedi. O fikirden Arka Sokaklar dizisi çıktı. Sonra Uğur Yücel aradı ve o da dizi yapmak istedi, Karanlıkta Koşanlar çekildi. Yücel oynadı Nevzat'ı, Haluk Bilginer de Ali'yi. O sırada Nevzat'ın romanı yoktu. Herkes bir kenara çekiyor, ben de Kavim'i yazdım. Kavim'le ete kemiğe büründü. Sonra Şeytan Ayrıntıda Gizlidir çekildi, Nevzat'ı Çetin Tekindor, Ali'yi Nejat İşler canlandırdı. Kanun Namına'da Altan Erkekli Nevzat oldu. Zeynep'i de Ahu Yağtu canlandırdı. Şimdi İstanbul Hatırası'nın sinema haklarını Abdullah Oğuz aldı. Film çekilirse, Nevzat sinemada gözükecek. Ama Nevzat'ın koyu bir hayranı var, Kadir İnanır. 'Nevzat benim! Yaz bir şeyler, oynayacağım' diyor.