Bir Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı'nın daha sonuna geldik. Dokuz gün boyunca binlerce okur sevdiği yazarlarla buluştu, yazarlar da okurlarıyla. Kitaplar alındı, imzalatıldı. Söyleşiler, paneller yapıldı. İnsanın aklında güzel bir fotoğraf olarak kaldı yine fuar. Ama başka fotoğraflar da var. Fuarda dikkat çeken bir görüntü vardır. İnsanın içi burkulur. Görüntüyü şöyle tarif edelim: Bir kitap standı düşünün, yazar oturuyor içinde, önünde kitapları var, okurunu bekliyor. Ama beklentisini karşılayacak kadar okuru gelmiyor. Tabii yüzü düşüyor. Karşısında popüler bir yazarın imzası varsa iş daha da vahimleşiyor. Birkaç yayıncı arkadaşla konuştum, aslında onlar da durumun farkında, "Ne yapalım, yazarlar imza istiyor. Israr edince de onları kıramıyoruz" diyorlar. Eşine dostuna, akrabalarına, arkadaşlarına haber veriyormuş yazarlar. Yani kimisi için imzaya çıkmak çok önemli.
KİTAP ARAKLAMADA SON DURUM
Fuarda imza için salonlar da var. Popüler yazarlar buraya gelip kitaplarını imzalıyor. Acaba az ilgi gören yazarların 'kıskançlık' duyguları kabarmasın diye mi böyle bir uygulamaya gidiliyor diye düşünmeden edemedim. İşin aslı, imza kuyrukları uzadıkça başka stantların önü kapanıyor. Bunun için kalabalık olması muhtemel yazar ve okur buluşmaları bu salonlarda gerçekleştiriliyor. Bir başka fotoğraf da fuarın klasiği olan kitap 'araklama'yla ilgili. "Paramız yok, biz de çalıyoruz" bahanesiyle bu araklama olayı genelde meşrulaştırılmaya çalışılır. İşin aslı fuarın Tepebaşı günlerindeki 'geleneği' hâlâ sürüyor. Lakin yayıncılar işin kurdu olmuş. Hemen fark ediyorlar. Yayıncılar genelde üniversite öğrencilerinin bu eylemi gerçekleştirdiklerini söylüyor. Artık yoksulluk nedeniyle kitap çalanlara rastlamadıklarını anlatıyor: "Alıp sonra da satıyorlar" Bir yayıncı arkadaş " Geçen gün bir genç geldi ve kitabı alıp çantasına atacaktı ki, kibarca 'Barkod okuması yapmadık, isterseniz yapalım' dedim. Yüzü kıpkırmızı oldu. O yaşta bir gencin bu duruma düşmesine üzüldüm" diyor. Yayıncılar "Parası olmayanların durumu belli oluyor, elimizden gelen indirimi yapıyoruz. Ama iş hırsızlığa gelince önünü almak gerek" diyorlar. Bu yılki fuarın dikkat çekici yönü yayınevlerinin stant dizaynı konusundaki özen; direkt hissediliyor. Ayrıca fuarın sahaflar bölümü de oldukça ilgi görüyor. İlgi gören bir başka şey de simit. Fuarın etrafındaki simitçilerin sayısı artmış. Tabii günlük simit satışları da. "Kaç simit satıyorsunuz?" diye sorunca "Normal zamanda 150 ama kitap fuarında 300'e çıkıyor" diyor simitçi arkadaş. Kitap sevgisi ve simit, bir de yanında demli çay olsun daha ne ister insan!
İLLA BEDAVA BİR ŞEY ALINACAK
Fuarın çocuk okurlarla imtihanına gelince. Hatırlarsanız birkaç yıl önce ciddi tartışmalara neden olmuştu. Okul çağındaki minik okurları öğretmenleri fuara getiriyor, onların da fuarı oyun alanı gibi görmesiyle işin rengi değişiyordu. Ama öğretmenler artık küçük gruplar oluşturarak öğrencileri getiriyor. Öte yandan ziyaret öncesi bilgilendirmeler yapılınca çocuklar da listeler hazırlamaya başlamış. Yayıncılar da öğrencilerin kimi haylazlıklarına artık alışmış. Fuarda başka tuhaf manzaralara rastlamak da mümkün. Misal ücretsiz kitap isteyen bir kitle oluşmuş. Bunun sebebi bedava dağıtılan broşürler. Bu uygulamadan ilham alan kimi ziyaretçiler stantlara gelip "Ücretsiz kitabınız var mı?" diye sorabiliyor. "Yok" cevabını alınca da ayraç, poşet isteniyor. Yani illaki stantlardan ücretsiz bir şey alınmazsa olmaz.