Geçtiğimiz haftalarda katıldığım bir toplantıda Türkiye'nin ve dünyanın temizliğe, güzelliğe ve estetiğe olan bakış açısı gündem konusuydu. Öncelikle din, dil, ırk ayırt etmeden söylemeliyim ki, dünyadaki kadınlar kendilerini beğenmiyor. Beğenmeme durumunu açıklamak için uzun yıllardır güzellik konusuna kafa yoran sabun markası Dove'un yaptığı enteresan bir araştırma var. Araştırmaya katılan kadınlardan önce kendilerini anlatmaları isteniyor. Onları görmeyen bir ressam, kadınları dinliyor ve duydukları doğrultusunda kadınların portrelerini çiziyor. Ardından resmi çizilen kadınlarla kısa bir süre geçiren, fakat onları hiç tanımayan bir yabancı, yine tasvirler yaparak aynı kadını ikinci kez resmettiriyor. Aradaki fark inanılmaz. Tahmininizin aksine, portresi çizilen kadınlar kendilerini çirkin anlatırken, onları objektif bir şekilde anlatan başkaları çok daha olumlu ve daha da önemlisi gerçekçi tasvirlerde bulunuyor. Uzun lafın kısası, kendimizi beğenmiyoruz. Dünya genelinde 20 ülkede yapılan ve 6 bin 400 kadının katıldığı araştırmaya göre kadınların sadece yüzde 4'ü kendini beğeniyor. Türkiye'de ise bu oran yüzde 13. Dünyaya kıyasla iyi durumda olsak da, Türkiye'de de yüzde 87 oranında kadın kendini beğenmiyor. Aslına bakarsanız kendimizi beğenmemek için nedenlerimiz var. Dış görüntümüze, evimize harcadığımız kadar para, emek harcamıyoruz.
Alışkanlığımız yok
Diş fırcası ve macunu, şampuan, sabun gibi ürünleri minimumda kullanıyoruz. Halbuki, bizler evlerimize ayakkabılarımızı çıkarıp giren, çarşafları her gün havalandırılan tertemiz yataklarda uyuyan, meyve ve sebzeleri sirkeli sularda yıkayan bir toplumuz. Peki tozun zerresiyle temas etmediğimiz steril evlerimizde yaşarken, kişisel temizliğimizle neden ilgilenmiyoruz? Bu sorunun cevabında 'alışkanlık yok' hanesi ilk sırada geliyor. Kadınların güzellik ve hijyenden anladıkları çoğu zaman saç renkleri ve fönlerinin ne kadar uzun süre dayandığı ile alakalı. Sadece İstanbul'da 12 bin, Türkiye genelinde ise 40 bin kuaför olduğu düşünülüyor. Yani yıkanmıyoruz ama saçlarımız yanıyor, dönüyor. Tüm bu güzellikler de uzaktan seyretmek için. Çünkü yapılan araştırmalar gösteriyor ki, Türkiye'de bir yıl içinde bir kutu veya daha fazla deodorant giren hane sayısı yüzde 40. Yani toplumun yüzde 60'ı hiç deodorant kullanmıyor. 'Her gün deodorant kullanıyorum' diyenlerin sayısı yok denecek kadar az. Yani bir eve, senede tek bir kutu deodorant giriyorsa bile bunu deodorant kullanmak olarak algılıyoruz. Türk toplumunda, deodorantı düğünlere, derneklere saklamak gibi de bir eğilim oluşmuş durumda.
Evimiz mis gibi, peki ya biz?
Kişisel temizliğimize uzaktan bakarken, evimizin temizliğini namus meselesi yapmış durumdayız. Türk kadınının olmazsa olmazı çamaşır suları başta olmak üzere ev temizliği harcamaları ülkemizde 3.2 milyon lira gibi rakamlara ulaşıyor. Türkiye, sabun, şampuan gibi kişisel bakım ürünlerine ise sadece 1.3 milyon liralık harcama yapıyor. Bu mis evlere, biraz da kişisel temizlik eklesek sırtımız yere gelmeyecek, inanıyorum...