MALATYALI ÇİĞKÖFTECİ İLE GELİYORUM
Güzel bir senaryo var. Ağustos sonu gibi diziye başlayacağız. Malatyalı çiğköfteciyi oynayacağım.
Sosyal medya komiklik. Dünyada hiç kimse birşey üretemez, hep hırsızlık. Üç-dört tane konu vardır, o da Shakespeare'nindir. Sinema da böyledir, herkes hırsızdır abi. Ne yaparsa yapsın göz ve el, beyin kontrolünde olduğu için ya göz ya el bir şekilde çalmaya çalışır. Ama bunu çok iyi beceren abi ve yazarlar var. Kore sinemasına bak, adamların bir aktörü yok, ama bir konuyu yedi şekilde yansıtıp yansıtıp yapıyorlar. Ağlayarak konuşuyorlar, 'hangamangi na na naaa...' Sinemada bakış önemli abi. Adamlarda göz soğanın cücüğü kadar küçük, göz yok ki bakış olsun. Ağlıyor mu gülüyor mu belli değil.
Oyuncu yazıyorsa ve onun içerisine giriyorsa, o oyuncuyu kimse tutamaz. Aynı bizim Kutsal Damacana ve Kolpaçino'daki işler gibi. Sinema zar atma gibi. Ama ufak bütçeli işler yaptım ve öyle bir sistem başlattık Türkiye'de. Eğer kitleyi yakalıyorsan kitle seni seviyor. Hep aynı yere gidiyorsun, ölene kadar seni seviyorlar.
Kolpaçino 3'ü çekme gerekçem ise oyuncunun bunu çok sevmiş ve seyirciye de sevdirmiş olması. Sinemada gerçekçilik derler ya, seyirci kendinden bir şey bulmuş. 'Aynı ben' diyor.
Hayatım boyunca iniş ve çıkışlarım çok oldu. 11 yaşından beri hayatla mücadele ediyorum. Çok zor bir çocukluk geçirdim. Yukarılara çıkıp da bir yerde durduğumuz olmadı. Ticareti bilen, parayı seven bir adam olsa belirli bir yerde dururdu. Ama benim olmadı, haddinden fazla iniş çıkışlarım var. Ben buyum abi, kimse değiştiremez beni. Netim her konuda. Benim işim oyunculuk.
İnsana yalnızlık yakışır. Robinson Crusoe, Cuma gelene kadar çok rahattı, Cuma gelince adamın hayatı bitti. Adam orada ev yapıyordu ağaçtan, yatırım yapıyordu ormana, Toki yok, açık arazi, hiç kimse gelip imar isteyemez. Ama Cuma diye bir adam geliyor abi yanına, karışıyor ondan sonra. 'Abi tahtayı öyle koyma, şunu yapma.' Yavrum bir sus ya! İnsanın doğası konuşmasıdır. Çiçeğin dili kokusu, güneşin dili ışığı. Ama belli bir yere kadar. Çiçek 24 saat koku verirse, 'A bu ne ya' dersin, sıkılıp atarsın. İnsanda da öyle.
BAŞBAKAN MAHALLE ABİMİZ GİBİDİR, O YÜZDEN SEVİYORUZ
* Ben siyaset yapmıyor, gençlik kollarının toplantılarına katılmıyorum ki. Bizi bu duruma siz sokuyorsunuz. Bizi bu duruma sokanlar utansın, ben niye utanayım?
* Yanılırsam gider meclise yürürüm. Duran adam filan olmam. İnanmazsam gider kendimi öldürürüm orada.
* Ben Ankara Çinçin'de de de yaşadım, Kasımpaşa'da da. Mahalle abimiz gibi Başbakan. Yeri geldiğinde sinirlenen, yeri geldi mi tepki veren bizden birisi. Bu korku nedir yani? Başbakan'dan korkmuyorum. Deli miyim ben?
H. SALİH ZENGİN