Türkçenin kullanımıyla ilgili yapılan araştırmalardaki sonuçlar da çarpıcı. 2013'te yapılan bir araştırmaya göre Türkçenin güncel sorunları listesinde ilk sırada dilin özensiz ve yanlış kullanımı var. Oysa 2007'deki Meclis Araştırma Komisyonu'nun hazırladığı raporda bu madde dördüncü sıradaydı. Bu da toplumda Türkçenin doğru kullanımının umursanmadığının acı bir göstergesi... Hepçilingirler dili özensiz ve yanlış kullanmamız konusunda zihnimizdeki çarpıklığı ya da 'savunma mekanizmasını' şöyle anlatıyor: "Eğri gemi, doğru sefer' mantığı her işimizde, en çok da konuşurken ve yazarken uygulanıyor. 'Karşımdaki anlıyor ya! Yeter' diye düşünüyor kimimiz. Anlamıyor. Anlamış gibi davranıyor olabilir ama anlamıyor. Doğru söylemezseniz karşınızdaki kişi, söylemeyi beceremediğiniz şeyi nasıl anlasın?" Peki bu anlamama, iletişim kuramama halinin ne gibi sonuçları oluyor dersiniz? Popüler bir kavram karşımıza çıkıyor: İletişim kazaları. Malum şimdilerde belki kağıt kalemle olmasa da her gün ellerimizdeki akıllı telefonlarla, bilgisayarlarla yazı yazmaya devam ediyoruz. Kah tweet giriyor, WhatsApp'tan mesaj atıyoruz, kah Facebook'ta yorum yapıyoruz. Mektubun yerini e-postaların almasının üzerinden epey vakit geçti. Yani sürekli yazışarak iletişim kurma halindeyiz. Ama kendimizi doğru ifade ettiğimize emin miyiz? Yanlışlıkla söylenmiş ya da yazılmış cümlelerin insanların başına türlü türlü dertler açması olağan hale geldi. Hepçilingirler "Kendini yanlış ifade eden kişi 'onu demek istememiştim' diyemediği için, ya söylediğinin arkasında durmaya çalışıyor ki bu, onu büsbütün zor durumda bırakıyor ya da 'Siz beni yanlış anladınız' deyip suçu karşı tarafa yıkıyor. Cinayete kadar varan gerilimlerin arkasında ne var? Anlaşmazlıklar... Yani? Anlaşmazlık nedir? Birbirini anlamama durumu... Başka sorum yok!" diyor.
BİZ BOZDUK BİZ DÜZELTECEĞİZ
Türkçe konusunda tablo vahim de peki nasıl düze çıkacağız? Hepçilingirler bir dil seferberliğine gidilmesi gerektiğini söylüyor: "Yasaklarla, yasalarla da düzelmez. Bugün kararlı bir biçimde dil bilinci vermeye başlasak ancak bir sonraki kuşakta etkisi görülebilir. Türkçeyi siyasetin egemenliğinden kurtarmak ilk görevimiz. Bu dil sağcısının da solcusunun da dili. Hangi siyasal görüşte olursa olsun insanlar dili, kendi görüşlerinin yansıtıcısı olarak kullanmaktan vazgeçip önceliği Türkçenin korunmasına, sahiplenilmesine vermeliler. Eğitimin önemini söylememize bile gerek yok. Yalnız öğretmenlerin değil, anne-babaların da bilinçlendirme konusunda etkin roller benimsemesi gerek. Türkçeyi bu bataklığa iten biziz, kurtarmak da bizim boynumuzun borcu." TDK Başkanı Kaçalin de "Türkçenin bin yıllık tarihi var. Biz bir dönem bu tarihi reddettik. Bu tarihle barışmalıyız. Bin yıllık dil hafızasına ulaşma kaynaklarını açmamız gerek. Sonra edebiyat ve Türkçe öğretmenliği maddi ve manevi anlamda özendirilmeli. Nitelikli, işini seven öğretmenler yetiştirilmeli. Türkçenin klasikleri bol bol okutulmalı, okutulması özendirilmeli. Türkçeyi özenli kullananlar ödüllendirilmeli" diyor. Peki Türkçe konusunda toplum olarak elimizi taşın altına sokmazsak ne olur? Kaçalin acı gerçeği açık açık söylüyor: "Yoksa dilimizi kaybedeceğiz. Dilimizi kaybedersek tarihimizi, kültürümüzü her şeyimizi kaybederiz."
CÜMLELER ARASINA NOKTA BİLE KOYMUYORUZ!
"Herhangi bir ağustos günü yalnız başıma dolaşıyorum. Hava da bizimle oyun oynuyor adeta. Birçok insan gibi ben de sıcaklardan ve nemden bunaldım. Tabii ki her şeyin olduğu gibi bunun da bir çaresi var. Hiçbir şey istemem bir demli çay yeter bana." Mini anketimiz için bu metni hazırladık. Anketimize katılan 25 kişiden, kendilerine okuduğumuz bu metni yazmalarını istedik. Maalesef cümleleri hatasız yazan olmadı. Soru eki 'mi'yi bitişik yazan olduğu gibi cümleler arasında nokta koymayana bile rastladık. Bu mini anket 'de', 'da' ayrımını yapamadığımızı bir kez daha net bir şekilde gösterdi bize. 'Her şey' ve bir şey'i de bitişik yazma eğilimimiz var. Kesme işaretini kullanma konusunda da kafalar karışık. Yeni bir eğilim de cümle içindeki bir kelimeyi büyük harfle başlayarak yazma alışkanlığı. Bu sık yapılan hatalardan biriydi.
KULE YERİNE TOWER DİYORUZ
Türkçe sayılı zengin dillerden biri. Bu zenginliğin ne kadar farkındayız bilinmez ama 34 yılda hazırlanan, Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı tarafından yayımlanan Kubbealtı Lugatı-Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Türkçenin zenginliğini gösteren en önemli eserlerden biri. 100 bine yakın kelimeyi tek tek açıklıyor. Vakfın başkanı Sinan Uluant, Türkçe konusunda çok dertli! Yanlış dil politikaları, sadeleştirme çabaları, sürekli değişen milli eğitim sistemleri gibi nedenlerden dolayı Türkçenin fakirleştiğini söylüyor. Uluant'a göre, dilin yıllar içerisinde seviye kaybına uğramasının yanı sıra son dönemde kitap okumadığımız için de Türkçeyi tam olarak kavrayamıyoruz: "Artık okumak yerine görerek anlamak ve öğrenmek istiyoruz. Bu işin kolaycılığı. Okumayınca gündelik kelime haznemiz zenginleşmiyor. Çok az kelimeyle kendimizi ifade etmeye, derdimizi anlatmaya çalışıyoruz. Anlatamıyoruz. Bu çok çok acı bir durum."
GLOBALEŞME SEVDASI
Uluant teknolojik gelişmelerin dil üzerindeki baskısına da katılmıyor: "Teknoloji her tarafta ilerliyor. Dildeki yozlaşma teknolojiyle değil, globalleşmeyle ilgili. Sıkıntı da burada. Globalleşirken değerlerimizi, dilimizi kaybediyoruz. Bu yüzden sokaktaki tabelalarda Türkçe isimler göremiyoruz. Şehirlere koca koca kuleler inşa ediliyor, bilmem ne tower deniliyor. Değiştirmek yerine 'change etmek' diyoruz."
7 MADDEDE ACI TABLO
Adıyaman Üniversitesi'nin Türkçe öğretmeni adayları arasında 2013'te yaptığı araştırmaya göre Türkçenin güncel sorunları şöyle:
1 Türkçenin özensiz ve yanlış kullanımı
2 Yabancı sözcük kullanımı / yabancı dil tutkusu ve özentisi
3 Öğretmen faktörü, öğretmen yetiştirme programlarındaki sıkıntılar ve Türkçe öğrenimi ve öğretimindeki yetersizlik
4 Dil bilincinin kazandırılamamış olması
5 Türkçenin bilim dili olamayışı
6 Topluma rol modeli olan insanların Türkçeyi doğru kullanmaması
7 Televizyon ve internetin etkisi