- Hakkınızda sürekli kavga etti, sorun çıkardı, şampanyaları bile kontrol etti diye haberler çıktığı için olabilir mi?
- Ben kavgacı biri değilim. Birkaç böyle problemimiz oldu. Ama ancak talihsizlik diyebilirim. Benimle ilgili kavgacı, dövüşçü, yeri geldi mafya dediler. Sonuçta hepsi yakıştırma... Mazime baksanız en fazla üç tane kırmızı ışık cezası, bir u dönüşü bulursunuz. Avrupa'da yaşamış birinin bu tarz olaylarda bulunması yanlış, aldığımız eğitim buna müsaade etmez. Ben şiddetin hep karşısındayım. Birkaç ufak tefek sürtüşme oldu. Birinin kafasına esiyor senin olduğun mekanda sana sataşmak istiyor, gündeme gelmek istiyor. Şu an için bu durumu minimize ettik. Öyle bir şey olunca görmemezlikten geliyorum, çıkıp gidiyorum. İlişkimizin ilk yıllarında çok üzerime geldiler.
EŞİMİ TAKİP ETMİYORUM
- Son olarak ne söylemek istersiniz?
- Kendimi, ailemi, işimi, çocuğumu anlatmama fırsat verdiğiniz için teşekkür ederim. Umarım insanlar benimle ilgili daha çok fikir sahibi olur.
HİRA'YI GÖRÜNCE AĞLAMAYA BAŞLADIM
- Kızınız annesine benziyor.
- Çocuk bizim ortak bir parçamız. O da annesi gibi bana âşık. Eve girdiğimde kıyamet kopuyor. Annesiyle beni "Baba, baba" diye karşılıyor. Tabir uygunsa dokuz ay eşime ben baktım. Çok zor günlerimiz oldu. Serum takıldı, hastanede kaldık. Gerek arkadaş çevremizi gerek ailelerimizi bu işe katmadan bu süreci yaşamak istedim. Bu emeği ben vermeliyim, diye düşündüm. O kadar güçlü bir sanatçı olup, bana çocuk vermek için bu eziyeti çekmesi beni çok etkiledi. Ben eşime, çocuğuma, aileme sahip çıkmazsam, Allah katında bana çok büyük ceza kesilir.
- Ne düşündünüz çocuğunuzu ilk kucağınıza aldığınızda?
- Kimseye haber vermeden hastaneye gittik. Ben doğuma gireceğimi söyledim, sezaryen yapılacak. "Giremezsin" dediler, fakat ben öyle ısrar ettim ki, belki de yanlış bir şey yaptım ama girmesem olmazdı. Neyse beni giydirdiler. Ameliyathaneden içeriye girdim, kanım çekildi! Eşimin iki kolu bağlı, gözleri bantlı... Sevdiğiniz kadın orada yatıyor. Narkoz almış. Bir anda nefesim kesildi. Genelde babalar bayılıyormuş, ben bayılmadım ama inanın başka bir boyuta geçtim. Ameliyat başladı, çalışıyorlar içeride yaklaşık 40 kişi var. Doktor bana "Hazır mısın?" dedi ve Hira'nın şöyle bir kafasını gördüm, saçlı doğdu. Bir küçük ses çıkardı. Ve ben ağlamaya başladım. Bir nefes çekti, başladı ağlamaya. O an dünya durdu sadece Hira vardı. Bu aşk değil, sevgi değil, bambaşka bir şey... Sonra Hira'yı aldım, bebek odasında bekleyen babama teslim ettim.
- Karışır falan diye mi siz çıkardınız çocuğunuzu odasına...
- Tabii, tabii... İnsanın aklına neler geliyor. Bir de fotoğraflanmasın istedik... Bu arada babam bebeğin başında hüngür hüngür ağlıyor. Kızımı Demet'in ilk koynuna verdiğim anı unutamam. O andan itibaren Hira'yla aralarında öyle bir aşk var ki... Üç ay boyunca kızımı hep ben yıkadım.
- Nasıl böyle bir baba oldunuz?
- Her zaman çocukları çok sevdim. Ben 15 yaşındayken kız kardeşim doğdu. O zamanlar babamın işi nedeniyle ben hep annemin yanındaydım. Yeni doğmuş çocukla ilgilenmeyi iyi biliyorum. Halen mamasını hazırlarım, yediririm, altını ben değiştiririm. En zor dönemde ne dadısı ne eşim hep ben yıkadım Hira'yı. Artık alay konusu oldum doğum konusunda.
- Başka çocuk planı var mı?
-Bana kalsa geniş aile olmak isterim, üç, dört çocuk güzel olur. Ama eşim... Allah'ın izniyle ikinci çocuğu yapacağız gibi görünüyor...
ÖNCE ÇAY SERVİSİ YAPTI SONRA SAHNEYE ÇIKTI
- Demet Hanım'ın ilişkisi nasıl ailenizle?
- Çok iyi. Babam gelinine âşık diyebilirim. Babam da eşim de erken uyanır. Her sabah günaydınlaşırlar. Mesela hafta sonu Hira'yı ben götürmem babamlara. Babamla, Demet organize eder her şeyi. Tüm ailemle arası çok iyi, ağabeyimle çok iyi anlaşıyor. Ama babamla aralarında ayrı bir kimya var. Biliyorsunuz eşim çok küçük yaşlarda babasını kaybetmiş, trafik kazasında. Baba eksikliğini yaşayarak bir hayat sürdürmüş. Babam inanılmaz seviyor Demet'i, ee ilk torunu o verdi... Ve şu anda tek torunu. Tüm aile Demet'i el üstünde tutar ama babam apayrı. O da her cumasını kutlar babamın "Cuman mübarek olsun, ellerinden öperim" der. Sürekli konuşurlar telefonla... Basında neler çıktı, babası istemiyor, şöyle böyle diye ... Babam tapar yani gelinine...
- Demet Hanım gelinlik yapıyor mu? Hizmet ediyor mu?
- Aynen öyle. Eşim inanamayacağınız bir şekilde örf ve adetlere uygun yaşıyor. Annemlere yılbaşı yemeği verdi, dedemle anneannemi de davet ettik, onlar da geldi. Ankara'dan gelenler vardı. Ağırladı, yemeği yaptı. Çayımızı, kahvemizi servis etti. O gece 23.00'e kadar evde çalıştı, misafirleri yolcu etti, giyindi gittik. Önce çay kahve servisi yaptı sonra bir anda pop star olarak sahneye çıktı. Aileye inanılmaz iyi gelinlik yapıyor. Ve bu beni çok gururlandırıyor. İstese yapmayabilir...
OYUNCU OLMAK GİBİ BİR DERDİM YOK
- Oyunculuk teklifi gelmiş size...
- Şahan (Gökbakar) ailecek çok sevdiğimiz ve değer verdiğimiz bir insan. Ben Recep İvedik fanıyım. Demet bana hep "Sen tam bir Recep İvedik'sin" der. Ataerkil, höt höt falan yapıyorum ya... Tabii komiklik babında...
- Yoksa yok öyle bir şey diyorsunuz
- (Gülüyor) Tabii tabii. Ama ben gerçekten seviyorum Şahan'ın filmlerini. Mizahı hoşuma gidiyor. Bir gün "Karı-koca sizi filmde oynatmak istiyorum" dedi. Biz de oynarız dedik. Yoksa oyuncu olayım diye bir derdim yok. O işi gerçekten yapan değerli insanlar var bu ülkede.
- Eşiniz "Ben kıroyum kardeşim ne yapayım?" demişti. Siz kendinizi nasıl tarif ediyorsunuz, siz de "Ben kıroyum, ne yapayım" diyor musunuz?
- Ya kıroluk... Eşim ne yapsa, kulp takılacak yer aranıyor. Ayakkabı, araba alıyor, kostüm alıyor... Yaşantı olarak kıroluğu yoktur. Bence örnek alınacak kadar, pop ve Avrupai yaşıyor. Aldığı şeylerle ilgili "Ben kıroyum" diyor. Kendi tırnaklarıyla, kendi gücüyle kazandığından dolayı, istediği her şeyi yapıyor, bu da kıroluksa kıroluk diyor. Ben kendimi de şöyle tarif edeyim, aile geleneklerine çok önem veren biriyim, maçoluk, kıskançlık yaparım. Elbette hastalık seviyesinde değil.
KADINLAR RAHATSIZ EDİYOR
- Ünlü bir kadının eşisiniz, kadınların size ilgisi nasıl? Peşinize düşen var mı? Oluyor mu böyle şeyler?
- Oluyor. Olmuyor dersem yalan söylemiş olurum. Bu kadar göz önündeysen böyle şeyler oluyor. Benim zaten hayatta öyle isteklerim ve taleplerim olsaydı evlenip yuva kurmazdım. Ofiste zaten böyle bir şey olamaz. Burası bizim ekmek teknemiz. Dört yıllık beraberliğimizde ben bir gün bile dışarıda uyumadım. Rahatsız eden, trafikte görüp, direksiyonu önümüze kıran oluyor. Basına yansıyan da birkaç olay oldu. Tweet atmış bir kadın; "Şu an Okan Kurt sürekli bana bakıyor" diye. Ben önemli bir toplantıdayım. Bir baktım belki 30 çağrı var telefonumda. Gittik kadını bulduk. "Aaa öylesine attım o tweet'i" dedi.
- Demet Hanım sizi kıskanıyor mu?
- Yok. Kıskanmaz kesinlikle. Çünkü kıskanacak herhangi bir durum yok.
- Hayır siz dediniz ya, kıskançlık sevgiden gelir diye.
- Tabii arada öyle ufak kıskançlıklar oluyor. Arada "sen geç bakiim şu tarafıma" dediği olur (Gülüyor). "Yamacıma gel bakalım beyefendi" dediği olur. Hoşuma gidiyor ama benim... Hemen pıt diye dediği yere gidiyorum, kedi yavrusu gibi...
KENDİMİ YERDEN YERE ATTIM
- Geleneği bozmasan ve ilişkinize yönelik unutamadığınız bir anı sorsam...
- Çocuk sahibi olamıyoruz. Her şey Yaradan'dan, olmuyor. Biz Bodrum'da normal hayatımızı yaşıyoruz. Ankara'ya uçacağız, sabah uyandık eşim sürekli kusuyor. Gittik Ankara'ya... Konsere üç saat var, yataktan çıkamıyor, makyajı yatakta yapılıyor. Tüm otel yöneticileri başımızda, serum takıldı falan ama kendine gelemiyor. Tam kostümünü giyindi, kapıdan çıkacak, döndü bir daha kustu. O an ben hamileyim herhalde dedi bana... Tabii ben hiç ihtimal vermiyorum, beş ay tedavi olduk olmadı! Tedaviyi kestikten tam 32 gün sonra. Kan falan alınmıştı, kanı alan çocuğun yanına gittim, "Ne zaman çıkar bu sonuçlar?"dedim. Kuduruyorum ben o an. "Abi saat 21.00'de çıkar" dedi. Tam da o saatte konser başlayacak. Odaya bir telefon geldi konser yarım saat ertelenmiş. Ben odada volta atıyorum. Eşim de sanki beş yaşında kız çocuğu gibi oturmuş yatağın kenarına bekliyor. Telefonum çaldı, doktor arıyor: "E başarmışız" dedi. Ben bir çığlık attım, kendimi yerlere falan atıyorum. Eşimle birbirimize bir sarıldık o ağladı, ben ağladım... O anı hatırlayınca hâlâ tüylerim diken diken oluyor... O otel odasını hiç unutamam. Mesela o laborant benim için çok önemlidir, o doktor benim ailemden gibidir artık. O an, o gün bana değen herkes benim için çok önemli...