- Sizi en çok şaşırtan yer neresi oldu?
-Balıkesir'de Tuzakçı köyüne gittik. Film seti gibiydi. Coen Kardeşler rahatlıkla bir kara komedi çekebilir. Köye girdik. Bir adam sürekli arabaya yanaşıp "Leblebi var, bal var" diyordu. "Leblebi değil, türkü arıyoruz" dedik ama bir kere takıldı peşimize. Kahveye oturduk, muhtarı beklemeye başladık. Ne muhtar geliyordu ne de çay. Bu arada köyün her yerinde dernekler var. Atıcı derneği, futbol derneği gibi, ama insanlar yok. Sanki bir ekip gelip film setini kurup gitmiş, geriye de üç-beş kişi kalmış. Sonra tatlı bir muhtar geldi. Bir köfteci bulduk, türküyü de ona söylettik. Çok da güzel söyledi. Bu arada leblebici ben de türkü söyleyebilirim demeye başlamıştı. Leblebi ve bal alarak elinden kurtulduk.
Rock müzik dejenere oldu
- Günümüzde rock müzisyenleri Anadolu'yu ihmal mi ediyor? Eskiden Barıoş Mançolar, Cem Karacalar vardı. Kırsal kesime de hitap ederdi...
- Bizim çıktığımız dönemde yani 2000'lerin başı ve ortalarında evet, ihmal ediyorlardı. Rock grupları, ses sisteminden, kalacağı otelden taviz vermiyordu. Her şey iyi olsun istiyorlardı. Her zaman öyle olmuyor elbette. Bir kasabada, köyde size ilgi varsa illa ki müthiş bir ses sistemiyle gitmeniz gerekmiyor. Bazı imkanları daraltabilirsiniz. Akustik çalarsınız örneğin... Şimdi eskisi gibi turne de kalmadı. Biz bir çıkıyorduk, 30-35 il gezip dönüyorduk. Rock müzik şimdilerde düşüşe geçti. Rock müzik dejenere oldu. Özellikle türlerin iç içe geçmesinden kötü etkilendi.
Kaniye Teyze ağlattı
- Hiç sarsıcı bir deneyim yaşadınız mı?
- Sarsıcı olmasa da çok etkilendiğim bir olay oldu. Balıkesir'de Ocaklar köyünde Kaniye Teyze vardı. Birlikte önce zeytinliklerine gittik, zeytin ayıkladık. Sonra bahçesine setimizi kurup kayıt yaptık. Taş plaktan çıkar gibi bir sesi vardı. Hikayesini anlatmasını isteyince önce gözleri doldu. "Sahneye çıkmayı, albüm yapmayı çok istiyordum. Şartlar el vermedi. Babam göndermedi" deyip ağlamaya başladı. Bizim de gözlerimiz doldu. Suriye'den zorunlu göç eden müzisyenlerle Mardin'de yaptığımız çekim de çok etkileyiciydi. Trompetini bırakıp gelmiş bir caz müzisyeni vardı aralarında. Biz hakikaten şanlı bir nesiliz, müzik yapabiliyoruz.
Dedem Aşık Veysel'in saz arkadaşıymış
"Köken olarak Sivas Şarkışlalıyız. Aşık Veysel, Sivrialanlı, bizimkiler ise Ortaköy ve Hardallı. Şarkışla'da bir bölüm çekmek istedim. Anneannemler altı ayda bir gidiyorlar. Teyzelerim, halalarım da orada. Büyük halamla, büyük amcam konuk oldu o bölüme. Onların sesini kaydettim. Manga'nın son albümü Işıkları Söndürseler'e o türküyü de koyduk: Yaranmaz Aşık. Hatta türkünün ismini de anneannemler 'Biz isim koymadık, deden de koymadı. Sen koy' dedi. Büyük dedem Aziz Üstün'ün o yörede ne kadar tanınan bir ozan olduğunu program sayesinde öğrendim. Kızdım da kendime. 35 yaşına gelmişim nasıl bilmem, nasıl ilgilenmem. Yöredeki insanlar biliyor, 'Aa Aziz Üstün'ün torunu musun?' diye soruyorlardı. Dedemin, Aşık Veysel'in saz arkadaşı olduğunu öğrendim. Aşık Veysel'in kızı anlattı dedemi. Anneannem anlattı: 'Veysel gelirdi. Deden onun sağ koluydu, gözleri görmediği için'. Algım daha açık artık. Onun kaydettiği kasetleri, amcamlar CD'lere aktarmış. Şimdi onları dinliyorum. Onları da kullanmak istiyorum. Bu yolculuğun en unutulmaz anısı kendi kökümden bilmediklerimi öğrenmek oldu. Aşık Veysel'in Anadolu'yu turlarken dedemden yardım alması, türküleri birlikte çalmaları büyük onur oldu benim için."