Ünal Uzun... Tanıdığınız pekçok ünlü isim için 'ilk aranılacaklar' listesinde yer alır her zaman. Sokaktaki insan için bu isim bir anlam ifade etmeyebilir ama Müjde Ar'dan Sezen Aksu'ya, Kemal Sunal'dan İbrahim Tatlıses'e kadar birçok kişinin hayatına dokunmuştur. Başı sıkışan onu arar ama onun ötesinde herkes için bulunmaz bir dosttur o. Telefonla aradığınızda çoğunluk bir mezarlık ziyareti sırasında bulursunuz onu. Tanıdığı, tanımadığı herkesin mezarını ziyaret eder, bakımlarıyla ilgilenir ve bunu insanı bir vazife olarak görür. Bu yaptıklarından da kimsenin haberi olmaz. Benim onu ziyaret ettiğim gün Nükhet Duru'nun annesinin mezarını ziyaret etmişti örneğin. Silahlı Kuvvetler'de uzun yıllar subay olarak görev yapan, daha sonra özel sektörde pekçok kişiye danışmanlık hizmeti veren Uzun, 19 yıl Fenerbahçe Spor Kulübü yönetim kurulunda da yer aldı. 1992 yılından itibaren de Lobby adlı danışmanlık şirketiyle pek çok kuruma hizmet veriyor. İnsanların biribiren son derece uzak olduğu, uzak durduğu, iletişim eksikliklerinin yaşandığı böyle bir dünyada Ünal Uzun sıradışı bir insan ve tabii sıradışı bir öyküsü var.
- Sanattan spora, iş dünyasından sivil topluma kadar çok farklı alanlarda kurduğunuz dostluklar var. Bu kadar insanı nasıl biriktirdiniz?
- Ben her zaman 'Dostlarım en büyük hazinem' derim. Bu, biraz kişinin yaradılışıyla biraz da aileden öğrendikleriyle yakından ilgili... Kişinin karakteri zaman içinde öğrendikleriyle şekillenir, gelişir. Benim aile geleneğimde, bana öğretilen aile terbiyesinde kıymet bilme, vefa, sevgi ve saygı öncelikli kavramlar. Böyle yetiştirildiğim için hayatta en çok dost biriktirdim. Dost zenginiyim. Yediğim ekmeğe şükrettiğim kadar dostlarıma, beni sarmalayan güzel insanların varlığına da şükrederim.
- Herkesin tanıdığı, herkesi tanıyan biri olmak ne sağlıyor hayatta?
- Tabii bu ifade çok iddialı... Herkesi tanımıyorum, herkes de beni tanımıyor. Ama çok farklı dünyalardan, çok farklı mesleklerden her biriyle gurur duyduğum dostlarım var. Uzun yıllar görev yaptığım silahlı kuvvetlerde, yıllar yılı hizmet verdiğim kurumlarda, sivil toplum kuruluşlarında ve meslek örgütlerindeki gönüllü mesaim, futbol yöneticiliğim çok farklı çevrelerden çok fazla insanla tanışma imkanı verdi bana. Ama takdir edersiniz ki, mesele tanışmak değildir. Her birimiz değişik sebeplerle pek çok insanla bir arada oluyoruz, karşılaşıyor, projeler yürütüyoruz. Bütün mesele bu birlikteliklerden uzun soluklu dostluklar çıkarabilmektir ki, bu ancak emekle, istekle olur. Ben insan ilişkilerine çok değer veren biriyim. Bu bir çaba, mesai gerektirir. Bunu bir kereliğine, iş olsun diye yapamazsınız. Bunu bir değer olarak kabul eder ve yaşam tarzınızı, yaşam amacınızı insanlara hizmet, karşılıksız yardım gibi kavramlarla harmanlarsanız sürekliliği olur. Benim de durumum bundan ibaret. Ne sağlıyor diye sorarsanız, cevabım tek kelime: Mutluluk. Sevgi veriyorum, sevgi alıyorum. Hepsi bu.
- Sizden söz edilince akla ilk gelen vefa sözcüğü oluyor.
- Bu değerlerle büyütüldüm. Rahmetli anneme, babama, büyüklerime sevgimi, saygımı göstermeyi hiçbir zaman yük olarak görmedim. Dolayısıyla, vefa duygum hiç eksilmedi, aksine yaşadığım her deneyim, bugün şükrettiğim hayatımı hep bu duyguya borçlu olduğumu düşündürdü. Belki de başka türlü davranmayı bilmediğim için böyleyim... Bildiğim tek şey, böyle huzurluyum, böyle mutluyum.
- Ünlü simalarla yakın olmanın, arkadaş olmanın avantaj ve dezavantajları neler?
- Takdir edersiniz ki; arkadaşlarımı, dostlarımı ünlü veya ünsüz olma kriterlerine göre seçmiyorum. Yol arkadaşlığı yaptığım herkes benim için aynı kıymette, değerde. Yıllar içinde yaptığım işler vesilesiyle tanıdığım, sonrasında ise tarif etmeye çalıştığım karşılıksız sevgi, yardım ve vefa duygularımın katkısıyla bir arada olmaya devam ettiğim tüm dostlarım, ünlü veya ünsüz, benim manevi açıdan çok iyi bir hayat yaşamamı sağlıyorlar. Hepsine minnettarım.
- İnsana yatırım yapmak nasıl olur?
- İlgi, dikkat, özen, koşulsuz sevgi ve saygı. Bunları yaptığınızda uzun vadede hiç pişman olmazsınız.
- Mezarlıkları çok sık ziyaret ettiğinizi biliyorum. Nasıl bir hisle mezarlık ziyaret ediyorsunuz. Orada ne düşünüyorsunuz?
- Bir söz vardır, dostluk dediğin pazara kadar değil mezara kadar diye... Bende öyle de değil. Mezardan sonra da dostlarımla ilişkim bitmez. Akıl unutsa, kalp unutmaz. Bu nedenle doğrudur, bu dünyadan giden yakınlarımı hiç unutmam. Onları belirli aralıklarla ziyaret ederim, dua okurum. Hatta bu dünyada olan dostlarımın kaybettikleri de benim yakınımdır, çoğunun hiç haberi olmadan annelerinin, babalarının, eşlerinin kabirlerini ziyaret ederim. Bir de tabii kabristanlar insanın Allah'ın verdikleri için şükretmesi, sağlığının kıymetini bilmesi gerektiğini hatırlatan yerler. Günlük hırslardan, hırçınlıklardan, çıkar çatışmalarından, sınırsız ihtiraslardan uzaklaşmak için adeta bir terapi merkezi.
- Kim en yakın dostunuz? Neden?
- İşte bu konuda mütevazı olamayacak kadar zenginim. Şükür ki, isim veremeyecek kadar dost biriktirdim bu hayatta. Çocuklarıma bırakmak istediğim tek miras da bu zaten.