Prof. Dr. Mustafa Öz henüz genç bir doktorken, dil bilmeden Amerika'ya gitmiş ve orada tabir uygunsa tırnaklarıyla kazıyarak başarıyı yakalamış biri. Oğlu Prof. Dr. Mehmet Öz'ü tanımayan yok herhalde. Televizyon programları, röportajlar... Bir başka Öz ile tanıştıralım sizi, ailenin teknoloji sektöründe çalışan kızı Seval Öz'le... Öz Ailesi'nin büyük kızı Seval Öz de, ailenin erkekleri gibi başarılara imza atıyor. Seval Öz Wellesley College'in ardından dünyaca ünlü MIT'de ekonomi ve finans, Wharton Businness Scholl'da da yüksek işletme okudu. Çocukluğunu Amerika'nın Delaware eyaleti Wilmington şehrinde geçiren Seval Öz, "Hepimiz çok iyi talebeydik" diyor. Çocukluktan bu yana teknolojiye meraklı olan Öz, Jetgiller dizisini izleyerek büyümüş; "Jetgiller Ailesi'nin tek kızı olan Judy Jetson'dan farkım yok" diyor. Google'da sürücüsüz araç projesinin başında olan Öz, bir yıl önce buradan ayrılarak ünlü Alman Şirketi Continental bünyesine katıldı. Continental'in Silikon Vadisi'nde oluşturduğu Akıllı Taşımacılık Sistemi (Intelligent Transportation System- ITS) Merkezi'nin CEO'su olarak şimdi teknoloji ve otomotiv sektörünü buluşturuyor. Öz geleceğin araçlarını üreterek, dünyayı değiştirmeyi hedefliyor. Yoğun çalışma hayatını ödüllerle taçlandıran, geçtiğimiz günlerdeki Türk-Amerika İş Kadınları listesinde dördüncü sırada yer alan Öz, 15 Ekim'de Fransa'nın Deauville kentinde düzenlenecek, aralarında aktrist Salma Hayek, IMF Başkanı Christine Lagarde, Shirin Ebadi gibi konuşmacıların yer alacağı Dünya Ekonomik ve Kadın Forumu'nda da ödüle layık görülenler arasında. Öz'le İstanbul'da ailesinin yanına geldiği günlerde görüştük. Görüşmemize 12 yaşındaki kızı Rüya Özveren de bir süre katıldı. Öz, samimi ve enerji dolu sohbetiyle teknolojiden, otomotiv sektörünün geleceğine, İstanbul trafiğinden dünyadaki ulaşım çözümlerine, özel yaşamından evliliğine kadar tüm sorularımızı yanıtladı. Bundan sonrası içtenlikle yanıtlar veren Seval Öz'de....
- Google'dan Continental'e geçtiniz. Geçiş süreci nasıl oldu?
- Google'da şoförsüz araba projesinin başındaydım. İlk şoförsüz arabaların örneklerini sergiledik. Continental, akıllı taşıma araçları için yeni bir merkez oluşturdu, Silikon Vadisi'nde. Artık 'karar verme' mevkisinde olmak istediğim için CEO'luğu kabul ettim. Silikon Vadisi'nde 200 kişilik bir ekibim yine Çin, Singapur ve Almanya'da da bana bağlı ekipler var.
- Continental neden böyle bir oluşum ihtiyacı duydu?
- Araba sektöründe son 100 sene içinde fazla bir gelişim olmadı. Ama bugünden 10 sene sonrasına baktığınız zaman çok büyük bir fark göreceksiniz. Otopilotun hayata geçirilmesiyle, uçaklarımızı çoğunlukla otopilot uçuruyor. Böylece insan kaynaklı hatalarda da azalma oldu. Onun gibi.
- Akıllı taşımacılık sistemi için, uçağın kara versiyonu diyebilir miyiz?
- Birbirine çok yakın. Arabada, bütün sensörler birbirinden akım alıyor ve bir yazılım sayesinde aracın beynine gidiyor. Oradan arabanın sürücüsüne bilgi veriliyor. Sürücü de ona göre hareket ediyor. Ama yakın zamanda sürücüye gerek olmayacak, arabayı bilgisayar kullanacak. Kontrol tamamen arabada olacak. Google'da bunun çalışmasını yaptık. Araba otomatikliğe geçtiği zaman insana dayanmaması lazım.
- Bu araçların yaygınlaşması için ne kadar beklemek gerekiyor?
- İnşallah Rüya (12 yaşındaki kızı) ehliyetini alana kadar. Hatta ehliyetini almasına gerek bile olmayacak.
- Ehliyet olayı kalkacak mı?
- Diyelim ki beş sene içinde Rüya'nın araba kullanmasına gerek olmayacak. Bazı konuşmalarımda, bizden sonraki nesiller, "Sen nasıl araba kullandın?" diye soracaklar diyorum. Düşünsenize, arabada ne kadar zamanımız gidiyor. İki saatte Almanya'ya gidiyorum. Yine iki saatte Atatürk Havalimanı'ndan Yeniköy'e gelebiliyorum.
İSTANBUL ÖRNEK OLMALI
- En büyük avantajı zaman kazancı mı?
- Hayır. En büyük avantajı insan hayatı. Yani hedef sıfır kaza. Amerika'da yılda 30 bin kişi trafik kazasında ölüyor.
- Sıfır kaza mümkün mü?
- Evet, mümkün.
- Şoförsüz akıllı araçlar bize uygun mu?
- Türkiye (İstanbul), Brezilya gibi ülkeler için akıllı taşıma sistemi kaçınılmaz. İki şeyin yapılması lazım; bu tip arabalara ayrı şerit verilmesi gibi bir ayrım yapılmalı. Arabaların arkasına bebek olduğuna dair nasıl işaret konuluyorsa, bu araçlarda da buna benzer işaretler olmalı.
- İstanbul'da uygulanması zor olmaz mı?
- Esasen İstanbul bu konuda önde olmalı. Toplum olarak bunu istemeliyiz. İstanbul'da olmazsa nerede olacak? Bizim park yeri problemimiz var. Amerika'da, insanlar artık araç satın almıyor. Araba paylaşım sistemine dahil oluyor, gideceği yere bu sistemle gidiyor. Bu yöntemlerle ekonomi paylaşımı da olmaya başladı. İnternet olduktan sonra insanlar birbirini bulup ev, araba paylaşımına geçebiliyor. Mesela araç, beni sinemaya bırakıyor, sizi sinemadan alıyor. AVM'ye sizi götürüyor, oradan başkasını alıyor. Bir de bu araçları şoförsüz düşünün.
- Trafik kazaları esas gündemimiz, neler söyleyeceksiniz?
- Dünyada yılda 1 milyon 200 bin insan trafik kazasından ölüyor. Bu her 25 saniyede bir insan ölüyor demek. Hataların yüzde 90'ı da sürücü kaynaklı. Türkiye'de ise bir yılda 10 bin kişi trafik kazasında hayatını kaybediyor. Nüfusa göre Türkiye için yüksek bir rakam. Amerika'da, cezalar çok yüksek.
- Sizin arabanız var mı? - Benim arabam elektrikli. 100 mil hız yapıyor. İşe gidip gelebiliyorum. Sessiz bir araba. Dört yıldır kullanıyorum. Bir kere bu tür arabaların ABD'de özel şeridi var. Daha az masraflı, çabuk işe gidip gelebiliyorum, trafikte insanlara el sallıyorum, çevreye duyarlı.
- Belediye başkanı olsaydınız İstanbul'un trafiği için ne yapardınız?
- Bu arabaları İstanbul'a getirerek İstanbul'u dünyada örnek şehir yapardım. İşverenleri toplayıp, çalışanlarına araba paylaşımı ya da toplu taşıma araçları kullanımı konusunda destek olmalarını söylerdim. ABD'de bunu yapıyoruz. Bir elemen metroyla işe gelirse, biz o elemanın aylık metro ücretini ödüyoruz.
HER ORTAMDA TÜRK OLMAKTAN DUYDUĞUM GURURU PAYLAŞIRIM
- Kadınlar için zor bir sektörde çalışıyorsunuz...
- Evet, kadın için zor bir sektör. Dev şirketlerin en üst düzeydeki yöneticileriyle görüşmelerimiz oluyor. Odaya bir giriyorum, hepsi erkek. Çok az kadın var. Beni görünce "Seval Öz gelmiyor mu?" diyorlar adımın kadın mı erkek mi olduğu belli değil ya beni erkek zannediyorlar.
- Annesiniz, CEO'sunuz, yaşam koşuşturmayla mı geçiyor?
- Benim için hayatta en mühim şey sağlık ve iyi arkadaşlık. Zamanımız çok kısıtlı. Güneşin doğuşuyla kalkarım. O zamanlar enerjinizi toplayabiliyor, yaratıcı oluyorsunuz.
- Hep erken mi kalkarsınız?
- Biliyorsunuz babam Konyalı. Köyde, tarlada büyümüş. İneklere takılan ziller vardır ya, babam eskiden onunla kaldırırdı bizi. (kahkaha atıyor). O zamandan alışığız erken kalkmaya. Yataktan kalkıp, ayaklarımız yere değene kadar o zili çalardı. Mehmet'in, benim, kardeşimin odasına zille girip, bizi uyandırırdı.
- ABD doğumlusunuz, kendinizi Amerikalı mı hissediyorsunuz?
- California'da oturuyorum. Silikon Vadisi nedeniyle orasının çok yaratıcı olduğunu hissediyorum. Orada insanlar 'kendi kendime yapabilirim' hevesiyle doğuyor. Türklerin özelliği olan insanlık çok mühim, misafirperverlik çok önemli. Geleneklerimizi devam ettiririz dini bayramları kutlarız. Her ortamda Türk olmaktan duyduğum mutluluk ve gururu paylaşırım.
- Seval Öz'ü hangi cümlelerle anlatırsınız?
- Her zaman yaptığım şeyden netice almak isterim. Tabii ki sonuca varamadağım zamanlar da oluyor. Böyle olduğunda kendimi toparlayıp, hadi tekrar diyorum. İnsanlar denedikçe öğreniyor, başarılı oluyorlar. Ayrıca kendimi her zaman lider olarak gördüm. Bizi, yaratıcı yapan sevgidir. Para için hiçbir şey yapılmaz.
- Çalışma hayatınız dışında neler yaparsınız?
- Arkadaşlarımla güzel vakit geçirmeyi, tekneyi, denizi çok severim. Deniz beni çok rahatlatıyor. Sahillerimizde yatıp kalkabilirim.
- Babanız Konya'dan gelmiş, dil bilmeden ABD'ye gitmiş ve başarmış. Bu hikayeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Annemi pek konuşmazlar ama işin arkasında annem vardır. Annem Robert Kolejlidir ama atılımcı değildir. O babama destek, özgüven sağladı. Amerika'ya ilk gittiği zaman babama Türk diye hasta yollamadılar. Bunlar oldu, yaşandı. Babam üzülürdü "Neden bana hasta yollamıyorlar?" diye. "Mustafacım yarın olur" diyerek annem arkasında sevgi, saygıyla kendisine büyük destek oldu.Türk-Amerika İş Kadınları listesinde, ben dördüncü sıradayım. Abimin kızı Daphne Öz birinci sırada. Yani boynuz kulağı geçti. Yeğenim bana çok benzer. Çocuklarımızı öyle yetiştiriyoruz. Sunum olursa, bir yerde ödül alacaksam kızımı da götürüyorum. Hem iş dünyasını tanımasını, nasıl davranılması gerektiğini görmesini hem de o sevinci onunla paylaşmak istiyorum.
HER ZAMAN ÇALIŞMAYI SEVDİM
- Ağabeyiniz Mehmet Bey'in sağlık konusunda söylediklerini uyguluyor musunuz?
- Bir kısmını uyguluyorum. Birbirimizden çok şey öğrendik. O benden sıcak davranmayı öğrendi. Mehmet iş dünyası içinde nasıl hareket edilmesi gerektiğini bilir. Bana hep "Erkek gibi düşün" der. Erkekler "İyi iş yapamadın" demekten çekinmiyor. Kadınlar birbirini desteklemiyorlar, onu görüyorum.
- Kadınlar iş dünyasında yetersiz mi?
- Fende, bazı mühendislik dallarında kadına ters bakılıyor. Benim sektörümde kadın hiç yok gibi. Bu alanda mesafe aldım. Ofisimde daha çok kadın çalışır. Halka arz olan şirketlerin yönetim kurulunun yüzde 20'si kadın olmalı. Dünyada bu yaygınlaşıyor.
- Hayatınız devamlı çalışmakla mı geçti?
- Evet, evlendiğim zaman eşim çalışmamı istemedi. O arada Rüya'yı dünyaya getirdim. Ben her zaman çalışmak istedim, yaratıcılığı seviyorum.
- Yoğun temponuzda evlilik, çocuk yapabilmişsiniz. Aşk evliliği mi?
- Cüneyt ile MIT'de, okulda tanıştık. Çok başarılı bir girişimciydi. Kafalarımız uyuyordu, çocuk istedik. Rüya oldu. Tek çocuk rahat oluyor. Gittiğim yerlere benimle geliyor, daha büyük bir aileyle zor olurdu. 12 yıl evli kaldıktan sonra ayrıldık.
- Emekli olmayı düşünmüyorsunuz galiba?
- Yok. Babam 90'ına girdi. Hâlâ her gün 'insanlara faydalı olabilir miyim' düşüncesiyle çalıştığı hastaneye gider. Hepimiz öyleyiz. Kendimi babamdan farklı görmüyorum.
- Amaç ticaret değil yani...
- Ticaret olsa herhalde bunu yapmam. Dünyayı değiştirme hevesim var. Büyük şeyler yapmak istiyorum.