Dafne'nin, Jamaikalı Elaine Thompson'la arasındaki farkı santim santim erittiği her adımda, aslında 22 yaşından sonra yeni bir yön verdiği kariyerindeki irade vardı. Geçen yıl Flordia'da antrenman yaparken, dekatlonu bırakıp herkesin yeteneğini fark ettiği kısa mesafe koşularına yönelmeyi kafasına koymuştu. Dekatlondakinin aksine sadece kısa mesafe koşuları için hazırlık yapabiliyordu. Özellikle çıkışlarını geliştirmek için de özel hocalar eşliğinde çalıştı. Avrupa Şampiyonası'nda 100 ve 200 metrede altın madalyayı göğsüne taktığında da, ne kadar doğru bir karar verdiğini anlamıştı. Sırada Çin'deki Dünya Şampiyonası vardı. Pekin'de geçen hafta önce 100 metreyi koştu. Kıl payı ikincilikte kaldı. Ardından 200 metre finali için sahne aldı.
AKNE VE ŞÜPHE...
Dafne Schippers saniyenin sadece yüzde üçüyle finiş çizgisini önde geçtiği anda da 1948'ten, bir başka deyişle 'uçan ev kadını Fanny Blankers-Koen'den beri bir olimpiyat ya da dünya şampiyonasında altın kazanan ilk Hollandalı sprinter olmakla kalmıyor, 21.63'le Avrupa rekoru kırıp tüm zamanlarında en iyi üçüncü derecesine de imza atıyordu... Utrechtli genç kadın, sevinçten çıktığı bulutların üzerinde fazla kalamadı ama. Bir anda sporların atasının üzerinde dolaşan kara bulutlar sarıverdi etrafını. Bir beyaz nasıl olup da siyahi sprinterlerin dominasyonunu kırıp kanat takmışçasına rekora koşabilirdi? Geçen yıl 22.03 koşarken nasıl olup da derecesini 40 salise birden geliştirebildi? Ardı ardına patlayan doping skandallarına bir yenisi mi eklenmişti yoksa fotomodelleri andıran fiziğiyle Dafne gerçekten de bir peri masalı mıydı? Yüzündeki ve sırtındaki akneler, en az ten rengi kadar şüphecilerin kozu oldu. Zira akne, dopingli madde kullananlarda sık görülen bir sorundu. Müthiş final sonrası herkesin aklına geleni, basın genç şampiyona sordu. "Ben temizim" dedi Dafne: "Buraya gelebilmek için çok çalıştım ve bunu hak ettim." Schippers'ın koçu Bart Bennema ise "Hollanda'da sokağa çıkalım, size akneden muzdarip 10'larca kız gösterebilirim. Bu sorun genetik, annesi ve kız kardeşinde de var" diyerek savunuyordu talebesini.
Guardian'a konuşan Hollandalı gazeteci Mark van Driel de, Dafne'ye olan inancını şu sözlerle dile getiriyordu: "Onu 16 yaşından beri tanırım ve sonuna kadar güveniyorum. Bu konuda en zor sorularıma dahi hep tutarlı cevaplar aldım." Dafne'nin performansına bu denli şüpheci yaklaşılmasının altında yatan bir sebep de tarihte kendisinden hızlı koşan iki kadın atletin CV'leri... 1988'de 21.34'le dünya rekoru kıran ve daha 40 yaşına bile gelmeden 'gizemli' biçimde kalp krizine yenilen ABD'li Florence Griffith Joyner'ın doping geçmişi, herkesce bilinen ama asla ispatlanamayan bir tür 'yasak ilişki' gibiydi. 21.62 ile en iyi ikinci derecenin sahibi vatandaşı Marion Jones ise, 1999'dan itibaren iki yıl doping yaptığını kabul edince 2000 Olimpiyatları'ndaki madalyaları geri alınmıştı.
AMA TEMİZ...
Tüm dünyayı heyecana boğan ve beyaz atletlere ilham veren Dafne Schippers'a yapılan olağan şüpheli muamelesi, aslında atletizmin içine düştüğü dramatik durumun da bir resmi. İnsanlar artık, uçan adamlara ve kadınlara inanmıyor. Şampiyonları artık finiş çizgisinde sadece şöhret ve para değil aynı zamanda ikna olmamış bakışlar ve bitmeyen sorular bekliyor. Ten rengi ya da yaygın bir cilt rahatsızlığı dahi 'makul şüphe' sayılıyor. İçindeki yetenekleri keşfetmenin ve hayallerini kovalamanın yaşı olmadığını kanıtlayan Dafne'nin 'temiz' çıkması, aynı iradeyi gösterecek cesareti bulamayanlara güç verecek. Ve dahası, Dafne'nin hikayesi, efsane İngiliz atlet Sebastian Coe'nun dediği gibi, 'atletizmin sadece tahlilden ve dopingten ibaret olmadığını' hatırlatacak. Velhasıl Dafne kazanınca, atletizim de kazanmış sayılacak.