Denizli'de Pamukkale Üniversitesi'ndeyiz. Birazdan Özel Olimpiyatlar Türkiye'nin düzenlediği Ulusal Oyunlar başlayacak. Bu yıl yedincisi düzenlenen oyunlarda mücadele edecek 440 özel ve 120 partner sporcu, 300 gönüllü, 150 antrenör, öğretmen ve ailelerle birlikte yaklaşık bin kişi spor salonunu hınca hınç doldurmuş halde. Tüm özel sporcular bir ağızdan oyunların sloganını haykırıyor. Salon "Hayat birlikte, oyun birlikte" diye inliyor. Özel Olimpiyatlar Türkiye, zihinsel engelli bireyleri, çeşitli spor dallarında normal gelişim gösteren bireylerle bir araya getirerek toplumsal hayata katmayı hedefleyen bir sivil toplum kuruluşu. Temelleri 1982'de Prof. Dr. Hıfzı Özcan ve Sakıp Sabancı tarafından atılmış. Kuruluş, tüm dünyada 170 ülkede 4.4 milyon kişiye ulaşan Uluslararası Özel Olimpiyatlar'ın Türkiye'deki tek ayağı.
BASKETBOLLA HAYATIM DEĞİŞTİ
Karma futbol, karma basketbol, karma voleybol, atletizm, masa tenisi ve yüzme dahil toplam altı branşta yarıştı bu yıl özel oyuncular. Olimpiyatlarda mücadele eden isimlerden biri de öğrenme güçlüğü çeken Cem Kaya. Cem 20 yaşında. Basketbol oynuyor. Yeşilköy Mesleki Eğitim Merkezi'nde lise üçüncü sınıfta okuyor. Seneye mezun olacak. Yarışlara bir hafta kala Cem'in Küçükçekmece'deki evine gidiyoruz. İki katlı bir apartmanın giriş katında bulunan dairenin kapısında karşılıyor bizi Cem. Yanında annesi Zeliha var. Küçücük bir ev burası. Salonun hemen yanındaki oda Cem'in odası. Duvarda sayısız madalya asılı. Kazandığı kupalar annesinin dikiş makinasının üzerini süslüyor. "Şeref kürsüsü gibi" diyor buraya Cem. Cem'in annesi, üç yaşında balkondan düştüğü için yürüme zorluğu çeken Zeliha Kara ve ev hanımı. Kayserili. 1993'te evlenip İstanbul'a gelmiş. Kocası işkembecide çalışıyor. Cem'in tüm hayatı basketbol üzerine kurulu demek yanlış olmaz. Çünkü spor tüm hayatını, adeta kaderini değiştirmiş. Annesi Zeliha sporun oğlunu olumlu etkilediğini anlatıyor: "İki yaşından beri topa meraklıydı. Gazeteden top yapar oynardı. Okula başladığı zaman öğrenme güçlüğü teşhisi kondu. Hiç ders çalışmıyordu. Hırçın, saldırgan bir çocuktu. 'Bundan bir şey olmaz' dediler hep. Ortaokulda basketbol takımının seçmelerine girdi, kazanınca çok değişti. Ben hiç kesmedim oğlumdan umudumu. Şimdi derslerinde daha başarılı. Artık ben olmasam da kendi ayakları üzerinde durabileceğini biliyorum."
HAYALİM YURTDIŞINA GİTMEK
Cem onu basketbola yönlendiren öğretmeni Ümit Yanar'dan sevgi ve minnetle bahsediyor: "Ümit Hoca her zaman benimle ilgilendi. Her konuda destek oldu. Evde, kapalı kapılar ardında sıkılıyordum. Sekiz senedir basketbol oynuyorum. Özel Olimpiyatlar'a bundan iki sene önce katıldım. Belçika'ya giden Milli Takım kadrosunda birinci yedek kaldım. Bundan sonraki en büyük hayalim yurtdışına gitmek. Evden çıkamazken dünyayı göreceğim." Basketbolun ona özgüven kazandırdığını anlatıyor Cem: "Basket oynarken rahatlıyorum, kendime güvenim geliyor. Yeni arkadaşlar edindim. Hep farklı hissediyordum. Başkaları da öyle bakıyordu bana. Onlardanmış gibi hissediyorum artık. Sadece onlar beni farklı görmüyordu. Ben de onları garip buluyordum. Basketbol sayesinde farklılığım kayboldu. Normal gelişim gösteren partner sporculara bakıp nasıl davranmam gerektiğini öğreniyorum. Kızlarla konuşmazdım hiç. Şimdi bir maça çıktıktan sonra bir bakıyorum Facebook'tan 70 kız eklemiş. Bazen ilgiden bunaldığım bile oluyor."
HERKESE MADALYA
Pamukkale Üniversitesi'nde Down Sendromlu çocukların 50 metre yarışı için yüzme havuzunun bulunduğu binaya gidiyoruz. Yarışı tamamladıklarında yüzlerinde oluşan kocaman gülüş tarif edilemez güzellikte. Üç gün süren mücadelelerde diğer olimpiyatlardan farklı olarak yarışan herkes madalya kazandı. Binbir güçlükle sahaya çıkan sporcuların elde ettikleri dereceler değil çünkü önemli olan. Her zaman lafta kalan "Önemli olan yarışmak" cümlesi bu oyunlarda gerçek anlamını taşıyor. Oyunlar karma bir şekilde oynanıyor. Bunun anlamı takımlarda engelli sporcularla normal gelişim gösteren sporcuların birlikte yer alması. Uygulamanın amacı karşılıklı empati kurulabilmesi. Zaten bu sene olimpiyatların sloganı da "Hayat birlikte, oyun birlikte."
AİLELERE GÖREV DÜŞÜYOR
Özel Olimpiyatlar Türkiye Spor Direktörü Kerem İlgün (36): "Toplumun önyargısı büyük. Aslında herkes farklı, herkes eşit. Hiçbir ayrım gözetmeden herkese eşit şartlarda spor yapma imkanı tanıyoruz. Sporcunun en büyük ihtiyacı hırs. Engelli çocuklarda da büyük bir hırs oluyor ayrımcılığa uğradıkları için. Engelli çocukların ailelerine büyük görev düşüyor. Öncelikle izinleri, sonra teşvikleri gerekli. Okullardaki öğretmenler de önemli. Eğer engelli bir çocuğunuz varsa ve sporcu olmasını istiyorsanız okulunuza bu konuda bir talepte bulunmanız gerekiyor."
TÜM ÇOCUKLAR ÖZELDİR
Özel Olimpiyatlar Türkiye Onursal Başkanı Dilek Sabancı bu işe adeta hayatını adamış. Sohbetimize babasının bir sözünü hatırlatarak başlıyor: "Rahmetli babam Sakıp Sabancı hep söylerdi. Tüm çocuklar özeldir, bazıları daha özeldir. Özel Olimpiyatlar Türkiye'nin en büyük amacı, özel çocuklarımızı, dar sınırlardan çıkarıp yaşamın akışı içine çekmek. Diğer bireylerle spor ve sosyal alanlarda bir araya gelmelerini sağlamak... Bunun için etkinlikler düzenliyor, binlerce özel çocuğumuza dokunuyor, hayatlarını olumlu yönde değiştirmeye çalışıyoruz. Bugün geri dönüp baktığımızda çok önemli bir mesafe kat ettiğimizi söyleyebilirim."