Murat Demirtaş 41 yaşında. Üsküdar Fıstıkağacı'nda oturuyor. İki çocuklu bir ev babası. Asıl mesleği heykeltıraşlık . Ama bugün evinde küçük çiftliklerden aldığı ürünler ve ekşi mayayla yaptığı ekmekleri elleriyle paketliyor ve yürüyerek, tek tek dağıtıyor. Uzun yıllar sinema sektöründe, dekor yapımında çalışan Demirtaş üç yıl karısıyla birlikte kafe işletmiş. 2010'da, ilk oğlu Eren katı gıdaya geçtiğinde en doğal, en sağlıklı gıdanın peşinden koşmaya başlamış. Küçük çiftlikler, organik pazarlardan böylece haberdar olmuş. Bir süre sonra sadece oğullarının organik beslenmesinin mümkün olmadığına kanaat getirmişler ailece. Evin mutfağında da doğal gıdalar kullanmaya başlamışlar. "Bilgimiz arttıkça kafamızdaki soru işaretleri de fazlalaştı" diye anlatıyor Demirtaş bu süreci. O çocukluğundan beri ekmeğe sevdalı. Küçüklüğünde evin hemen yanındaki fırına kaçıp hamurlarla oynayan Demirtaş 2013 yılında bir hamur takasında ekşi mayayla tanışmış. "Okulda çamur, evde hamur oldu kaderim" diyor. Bir sene boyunca çeşitli denemeler yapan, kitaplar okuyarak bilgi edinmeye çalışan Demirtaş sonunda başarılı bir tarif yakalamış. En başta sadece kendileri için yaptığı ekmeklerin sayısı arttıkça eşe dosta armağan etmiş. Eşi devlet memuru olan Demirtaş oğlu Eren'in piyano ve jimnastik kurslarını kendi karşılamak isteyince bu el emeği göz nuru ve çok sağlıklı ekmekleri cüzi bir fiyata satma fikri ortaya çıkmış. Fırınımdan Ekmekler işte böyle doğmuş. Bugün Demirtaş küçük çiftliklerde ekolojik, atalık tohumdan üretilmiş un alıyor, içine en hasından zeytini, cevizi ve bol bol da emeğini koyuyor. Hamura ekşi mayayla hayat katıp yoğuruyor. Tüm üreticileri şahsen tanıyor. Gece boyunca pişirdiği mis gibi ekmeklerini kocaman sırt çantasına yerleştiriyor. Kadıköy ve Üsküdar'da yürüyerek ve gülümseyerek dağıtıyor. 30 kadar ailenin ekmeği ona emanet. Yürüdüğü için uzak semtlere ekmek veremiyor. Gittiği en uzak semt Kuzguncuk. Temel bir gıda olan ekmeğin insanın kapısına gelmesi gerektiğini düşünüyor. Onun için çevre o kadar önemli ki asansöre bile binmiyor. Bu zor işi yapmasının sebebini sorunca "Ya çok seviyorum ya da çok deliyim" diyor. Amacını ekolojik kaygıları bir iş yaparak sadece kendi çocuklarına değil herkesin evlatlarına en sağlıklı ekmeği yedirmek olarak anlatıyor. O çevre ve insanlar için iyi şeyler yapan güzel insanlardan.
BİZİM İÇİN DÜNYAYI ONARIYOR
Durukan Dudu 30 yaşında. Elde çapa bahçede çalışan, meralarda sürülerini otlatan bir entelektüel. Şehir kökenli bir çoban. 20'li yaşlarının başından beri ekoloji ve Yeşiller hareketi içinde olan Dudu artık Çanakkale'nin Biga ilçesindeki Hacıköy'de yaşıyor. Doğayı onararak, onunla uyum içinde bir hayat sürüyor. Galatasaray Lisesi'nin ardından Galatasaray Üniversitesi'nde okuyan sonrasında da İsveç'te çift yüksek lisans yapan Dudu 2012'de bir grup arkadaşıyla Ormanevi adında bir kolektif kurarak köye yerleşmiş. Çanakkale'deki sayısız yerel ekonomi ve takas ağının ve imece topluluklarının bir tanesi Ormanevi. Altı üyesi var. 2013'te Anadolu Meraları adında bir girişim ile onarıcı tarım çalışmalarına başlanmış: "Amacımız onarım. Öncelikli olarak ekolojik onarım için yola çıktık. Ardından toplumsal, kültürel ve ekonomik onarımı hedefliyoruz. Burada mesele sistemin, dünyanın geldiği noktada bir şeyleri yeniden tanımlayabilmek. Sürdürülebilirlik bizim için yeterli bir kavram değil. Onararak, güzelleştirerek, anlamlı yaşamlar sürmek istiyoruz. Toprak kaynaklarının, su kaynaklarının, tohumların insan eliyle onarımı bizim çabamızı özetliyor." İnsanın doğayla birlikte yaşamasının dinamiklerini yeniden tanımladıklarını söyleyen Dudu bunu özellikle tarım üzerinden gerçekleştirdiklerini anlatıyor: "Kaynakları en verimli şekilde kullanarak, en şifalı gıdayı üretiyor bunu da insanlarla paylaşıyoruz. Tüm bu süreci ekonomik olarak nasıl yöneteceğimizi yeniden tasarladık. Gıdanın üretiminden tüketim noktasına kadar geçirdiği her aşama tüm hayatımızı etkiliyor. Ciddi bir paradigma değişikliği yapan bir ekibiz." Ormanevi'nde yıl boyunca yaklaşık 20 ila 25 çeşit ürün üretiliyor. Hayvancılık da yapılıyor. Üretilen gıdalar kendi içinde organize olan ailelere ulaştırılıyor. İnsanın doğayla bambaşka bir ilişki kurabileceğinin, alternatif yaşam biçimlerinin mümkün olduğunu gösteren Durukan Dudu'nun hikayesi herkesin için umut ışığı yanmasını sağlayacak türden.