Murat
Ünalmış 16 yıldır oyunculuk yapmasına rağmen özel hayatıyla çok da gündemde olmayan bir isim. Biz onu daha çok Kenan İmirzalıoğlu'na olan benzerliği ve daha önce Birce Akalay'la yaptığı evliliğiyle biliyoruz. Ama özel hayatında nelerden hoşlanır, hobileri var mıdır, gelecek planları hatta Kayseri'den İstanbul'a gelme hikayesini çok da bilmiyoruz. Oysa dram, mutluluklar ve en çok da kendini bulma çabası yatıyor Ünalmış'ın hikayesinde.
-
Çanakkale Seddülbahir dizisiyle ekranlara geri döndünüz. 32 saatlik cepheyi anlatan dizi sadece dört bölümden oluşuyor. Sizce Türk televizyon seyircisi dört bölümlük diziye nasıl tepki verir?
- Dört bölümlük dizinin çekimi dört ay sürdü, hazırlık aşamasıysa çok daha fazla. Biz maalesef alışkın değiliz bu tarz dizilere. Daha çok Avrupa ve Amerika'da görüyoruz. Ama bu dizinin bu tarz işlerin önünü açacağını düşünüyorum.
- Tarihe ilgi duyuyorsunuz. Var mı özellikle ilgilendiğiniz bir dönem?
- Sadece yakın tarih değil, geçmiş tarih yani Milattan öncesiyle de ilgili bilgim var. Çok fazla kitap okuyorum. Özellikle tarihteki insanların yaşam süreciyle ilgili çok bilgiliyim. 3 bin yıl önce de insanlar yaşıyordu ama kuleler, uçaklar yoktu yine de hissiyatlar aynıydı. Nefret aynı nefretti, kin aynı kin, mutluluk aynı mutluluktu. 3 bin yıl sonra eşya, etraf değişiyor ama insan hakikati değişmiyor. Ben tüm bunlara ilgi duyuyorum.
- Geçmişe dönsek hangi dönemde ve nerede yaşamak isterdiniz?
- 900'lü 1000'li yıllarda Mezopotamya'da yaşamak isterdim. Zaten insanlık tarihinin şifrelendiği yer Mezopotamya. Bütün buluşlar burada gerçekleşmiş. Gerek matematik, gerek analitikle, fenle ilgili, gerekse insan hakikati yani dinle ilgili durumlar o dönemlerde daha fala yoğrulduğu için ben kendimi o döneme yakıştırıyorum.
- Senaryo yazıyorsunuz. Özellikle çekmek istediğiniz bir hikaye var mı?
- Kayseriliyim. Kayseri ile ilgili Gevher Nesibe'nin hikayesini çekmek isterim. Bu hikaye aynı zamanda dünyanın ilk tıp fakültesinin doğmasının bir aşk hikayesi yüzünden çıktığını anlatıyor. Düşünsenize dünyada tabip yetiştiren, hekim yetiştiren bir kurumun kurulmasının nedeni aşk.
-
Sizin aşkla ve kadın-erkek ilişkileriyle aranız nasıl?
- Kadın-erkek ilişkileri bu dönemin bir derdi, sıkıntısı. Ben de evlendim, boşandım. İnsanların her şeyi internet döneminde yaptığı bir dönem. Ama gerçek hayata gelince internetteki gibi tek çatık kaş koymakla bitmiyor tepkiler.
- Eski aşlar mazide mi kaldı?
- Günümüzde aşkın yozlaştığını, hissizleştiğini düşünüyorum. İnsanlar kıyılara vuruyor, açlıktan ölüyorlar. "Ben ne yapabilirim ki!" diyor. Ona yapma da yanındakine yap. Marketin önünde bekleyen aç insanı tut kolundan sok içeri buzdolabı alışverişini yap. Dolayısıyla böyle bir dönemde aşkın hiç konuşulmaması gerektiğini düşünüyorum. İnsanlar bu anlattığım şeylere karşı duyarsızken nasıl aşka karşı tepkili olabilir ki!
- İlk görüşte aşka inanır mısınız?
- Gerçek aşkın hakikati bilmek olduğunu, ilahi olduğunu düşünüyorum. Ama hakikati bildikten sonra, senin gördüklerinin azıcığını gören birini tanımaya başladıkça aşık olabilirsin. "İlk görüşte aşık oldum" dersen o aşk değil şehvettir.
- Günümüzde bu anlattığınız anlamda aşkı bulan çok kişi var mı sizce?
- Çok az insan şükrediyor maalesef. Herkes dünyevi şeylerden mutsuz. Bir de sorsanız herkesin aşktan bağrı yanık. Ama adım atan yok.
- Başınızdan bir de evlilik geçti. Evliliğe bakışınızı değiştirdi mi bu durum?
- Evliliğin insanı güzelleştiren, hakikat yoluna yaklaştıran, kutsal bir kurum olduğunu düşünüyorum. Hatta benim gözlerim açık.
- Evlilik arayışındasınız yani?
- Elbette...
İNSANLAR ÇOK KONUŞUYOR
-Aşkın tanımını yaparken gerçek aşkın hakikati bulmak olduğunu söylediniz. Tasavvufa ne kadar ilgi duyuyorsunuz?
- Tasavvuf İslamiyet'in bir yorumudur. İnanılmaz yoğun ilgim var. Kendi hayatımda bunu uygulamaya devam ediyorum. Nefsini bilmeyen Rabbini de bilemez ayetinden yola çıkarak kendini bilme sanatıdır bence.
- Siz ne kadar bunu hayatınızda uygulayabiliyorsunuz? Kendinize hakim olmadığınız yerler oluyor mu mesela?
- Olabildiğim yer var olamadığım yer var. Bu bir süreç. İnsan ölmediği sürece imtihanı devam ediyor. "Oldum" derseniz bu zaten tasavvufun fıtratına uygun değil. Tasavvufta olmak yok. Hep bulmak, hep yeniye gitmek var. Kendini geliştirmek var. Ama imtihan daim olduğu için mutlaka düşüp, çıkıyoruz.
- Sizin en çok düştüğünüz anlar neler?
- Kendi ağzımla düştüğüm değil de çok fazla şahit olduğum gıybet mevzuu var. İnsanlar birbirlerinin arkasından çok konuşuyor. Düşmemeye gayret ediyorum ama neticede kulağımın duyduğundan da sorumlu olduğum için bu beni rahatsız ediyor. Onun haricinde bir de yalan durumu var... İnsanların anlayışsızlığından ötürü yalan söylemek durumunda kalabiliyoruz.
-
Tasavvufa ilginiz oyunculuktan sonra mı başladı?
- Kur'an-ı Kerimi 12 yaşımda öğrendim ama hakikatine karşı bir fikrim yoktu. 26 yaşımda gerek yaşayışımdan gerek de oyunculuktan ötürü detayları daha fazla öğrenmek istedim. Çünkü oyunculuk insanın nefsini alevlendiren bir meslek.
- Hırs mı oluyor ya da beğenilmek mi insanı baştan çıkarıyor?
- Beğenilmek güzel bir şey. Ama beğenilmeyi beğenmenin tasavvuf anlamında kötü bir şey olduğuna karar verdim. Beğenilmekten haz, keyif alıyorsanız o keyif için kendinizi suçlamanız lazım. İşimle inancım arasında ikilemde kaldım diyelim.
FITRATIMDA DRAM VAR
- Sizi hep dram hikayelerinde görüyoruz. Komedi oynamayı düşünmüyor musunuz?
- Benim fıtratımda dram var, dramatik yapılı biriyim. Aslında arkadaş ortamında çok neşeliyimdir. Ama dizide komedi oynamak mümkün değil. İzleyici kitlesi seni nasıl gördüyse hep o tarz işlerde görmek istiyor. Ama sinemada komedi yapmak istiyorum.
- 14 yaşında Kayseri'de basketbol oynarken Fenerbahçe'ye transfer oluyorsunuz. Peki ama hangi noktada basketbolu bırakıp oyunculuğa geçiyorsunuz?
- Babamın işleri iyi değildi ve basketbolu bırakmak zorunda kaldım. Oyunculuğa karşı çocukluktan ilgim vardı, iyi taklit yaparım. Ama Kayseri'den gelmişsin, nasıl oyuncu olacaksın! Aileme danıştım babam "Buyur ol" dedi. Beşiktaş'ta bir arkadaşımın internet kafesinde internete oyunculuk okulları yazdım. İlk linkte Akademi İstanbul çıktı. Sonra okula para ödemem gerektiğini anladım. Sirkeci'de Altın Han diye bir yerde kozmetik dükkanından içeri girdim ve "İş istiyorum" dedim. Hem parfüm sattım ama hem de stant mankenliği yaptım. Oradan kazandığım parayla da okula başladım. Üç ay sonra da Erkan Petekkaya ve Zeynep Tokuş'la ilk dizime başladım.
ÇANAKKALE'DE YAŞAMAK İSTİYORUM
- Parayla aranız nasıl?
- İyi, Kayseriliyim. Fakat yaptığımız mesleğin sana ne zaman ne getireceğini bilemezsin. Bu yüzden 4-5 yıldır ticaretle uğraşıyorum. Kendimce yatırım yapmaya başladım. Nevşehir'de bir dizi çekerken eski bir otel vardı. Onu satın aldım ve şimdi restore etmeye başladım. Seneye bitireceğim. Ticaretle ilgilenmem gerekiyor ki önüme gelen senaryoları kabul etmeme şansım olsun.
- Gelecek planlarınızda neler var?
- Çanakkale'de yaşamak istiyorum. Ayvalık'ta 2002 yılında dizi çekmiştim ve ilk kez Kaz Dağları'na gittim. Hayran oldum ve "Ben burada yaşayacağım" dedim. 12 yıldır devamlı gidip geliyorum. Hatta orada ufak bir de arsa aldım. Orada ev yapıp yaşamak istiyorum.
- Bir de klarnet merakınız varmış.
- Klarneti ilk kez 16 yaşımda Keşan'da bir düğünde gördüm. Biz bağlama bilirdik. Evimde zaten bağlamam ve neyim de var. İlk gördüğüm an "Ne kadar güzel bir enstrüman" dedim. Buna aşk diyebiliriz. Bir bakışta insana hissedilen şehvettir. Ama benim klarnete beslediğim aşktı. Sonrasında defalarca rüyamda klarnet gördüm. 26 yaşıma geldiğimde, hakikat düzlemine girdiğim bir dönemdi. "Ben ne yapıyorum, bu dünyaya niye geldim?" diye sorgulamaya başladığım bir dönemde gittim klarnet aldım. Hiç eğitim almadan da çalmaya başladım.
- Hüsnü Şenlendirci'ye de dinletmişsiniz.
- Onun videolarını Youtube'dan dinleyerek çalmaya başladım. Sonra birkaç kez telefonla arayıp dinlettim, çok beğendi. Klarnet beni dinginleştirdi. İnsanın enstrümanla uğraşması çok rahatlatıcı.
- Basketbolu bıraktığınız için hiç pişmanlık yaşadınız mı?
- Hala ara sıra rüyamda görüyorum ama içimde kalmadı. Bu inandığım şeylere aykırı. Yaşamımda keşkeler yok. Olan şeyler iyidir hükmüyle ilerliyorum. "Olsaydı" demek edepsizlik geliyor. Hiçbir şeyden pişman olmadım. Güldüğüm zamanların şerrini de gördüm, ağladığım zamanların hayrını da.