Futbol aşığı, kan ter içinde girdi, müdavimi olduğu Barselona'daki kafeden içeri. Son bir ümit, olan biteni anlatacak birini arıyordu. "Bu bir kâbus olmalı" dedi. "Kimse hatırlamıyor olanları... Bütün futbol tarihi bir gecede değişmiş sanki."
Gerçekten de hiç kimse hatırlamıyordu... Ne 60'ların ikinci yarısında Hollanda'da doğup futbolun tarihini değiştiren Total Futbol'u ne de Total Futbol prensi Johan Cruyff'u... Yetmez gibi aynı Cruyff'un "Binayı yapın, fikir altyapısını bana bırakın" dediği Barcelona akademisi La Masia'nın yerinde, tıpkı kelime anlamı gibi bir çiftlik evi vardı. Hepsi bir anda yok olmuştu.
Tarihten tek bir adamı, Cruyff'u çıkarınca domino etkisiyle kupalar el değiştirmiş, pek çok yıldız yeşil çimlere hiç adım basmamış, 'Cruyffien' ekolü izleyip Avrupa'nın zirvesine çıkan Sacchi'nin efsane Milanı ya da 2003-2004'ün "yenilmez Arsenal"i gibi büyüleyici takımlar hiç var olmamıştı.
Futbol aşığı panikle bakınırken etrafa, Barcelona ile tarih yazan Pep Guardiola'yı gördü kafede. Onu futbola kazandıran idolü Cruyff'tan bayrağı alıp, Total Futbol'u güncelleyerek Barcelona'da tüm zamanların en iyi takımlarından birini yaratan Katalan genci, bir başına oturuyordu öylece. Guardiola ve bir sezona 6 kupa sığdıran efsane Barcelonası da silinmişti tarihten bir gecede.
Pep'in yanına koştu futbol aşığı. "Guardiola inanamıyorum sensin di mi? Neler oluyor? Hiç kimse hatırlamıyor. Cruyff'u, seni, senin gibi La Masia'dan mezun Iniesta'yı, Puyol'u ve diğer onca yıldızı, Total Futbol devrimini... Futbol tarihinin yüzlerce sayfası yırtılıp atılmış sanki..."
Guardiola korku ve şaşkınlıkla süzdü yanına gelen adamı. "Ben hiç profesyonel futbol oynamadım" dedi. "Doğduğum yer Santpedor'dan hiç çıkamadım. Yeterince hızlı ve güçlü değilim diye kimse bana şans vermedi. Oyunu ne kadar iyi okuduğumla ya da pas metrajımla kimse ilgilenmedi. Duvarımda hâlâ, çocukken astığım Platini posteri duruyor. Ve Cruyff diye birini de hiç tanımadım."
*********
Frank Capra başyapıtı 'Şahane Hayat'ta, başkahraman George Bailey'ye, o hiç doğmasaydı başka hayatların nasıl altüst olacağını gösteren acemi melek Clarence çıkagelse ve Johan Cruyff'u bir gecede tarihten silse, tam da bu paniği ve yıkımı yaşardık şüphesiz bizler de...
Büyük hoca Michels'in Ajax'ta tohumlarını attığı Total Futbol devriminin filiz vermediği, "Cruyff dönüşü"nü hiç görmediğimiz, 70'lerin şiir takımı Hollanda'yı, 80'lerin sonundaki Milan'ı, hatta bir anlamda son dünya şampiyonu Almanları hiç izlemediğimiz, futbol evriminin en iri halkalarından birinin koptuğu bir dünya...
Johan Cruyff olmasa, sayısız yıldızı mezun eden La Masia kurulmayacaktı. Kimbilir belki Messi hiç keşfedilmeyecek, hatta gerekli tedaviyi alamadığı için hayat boyu hasta bir çocuk olarak kalacaktı. Muhtemel ki Cruyff'un önderlik ettiği Ajax akademisinden çıkma Dennis Bergkamp gibi pekçok yetenek yitip gidecek, insanoğlu, tıpkı Capra sineması gibi iyimserlik aşılayan 'ruha gıda' Total Futbol'la tanışamayacaktı.
*********
Merkez üssü Amsterdam olan ve dalga dalga dünyanın dört bir yanında futbolun tektonik plakalarını yerinden oynatan bir depremdi Total Futbol. Ve Cruyff olmasa, Michels zamanı yaşanan bir küçük sarsıntıdan ibaret olacak, devrim büyük ihtimalle yarım kalacaktı.
Cruyff futbolu, Capra filmleri gibiydi. Sonuç değil idealler önemliydi. İyiler, idealistler ve ilkeler kazanmalıydı. Ve estetik olmadıktan sonra kazanmak anlamsızdı. Zaten o yüzden de 2010'da, Hollanda ekolünü hiçe sayıp adeta "rakiplerin böbreğine çalışarak" finale çıkan ülkesinin takımını desteklemeyi reddetti. Onun yolundan gidip Total Futbol'u zirveye taşıyan İspanyollar'dan yana attı kalbi. Ve o gün idealistler kazandı.
Cruyff olmasaydı, 'Şahane Hayat'ta, sistemdeki her boşluğunu kullanarak insanları sömüren, tek derdi ne pahasına olursa olsun kazanmak olan acımasız Mr. Potter'lara, kazanmayı kutsayan ve bu uğurda her yolu mubah gören futbol Makyavelleri'ne kalacaktı meydan.
*********
'Şahane Hayat' tek bir Oscar dahi kazanamadı belki. Ama nesilleri büyüledi. Ve bugün, o yıl Oscar'ı kazanan filmi kimseler hatırlamazken, 'Şahane Hayat' 70 yıl sonra bile milyonları ekran başına topluyor. İnsana kendini iyi hissetiriyor. Mutluluk veriyor.
Tıpkı diğer Capra klasikleri gibi... Tıpkı Cruyff önderliğindeki Hollanda gibi...
O takım da belki hiçbir büyük turnuvayı kazanamadı. Ancak bugün hâlâ insanlar, 74 finalinin galibi Almanları değil kaybeden Hollanda'yı konuşup hatırlıyor. Kupayı Almanya kazandı evet... Ama Hollanda kuşaklara ilham verdi. Oyunu değiştirdi.
Bir başka Capra klasiği "Mr. Smith Washington'a Gidiyor"da, küçük dünyasından çıkıp siyasetin kirli oyunlarına alet olmayı reddeden, sisteme teslim olmayan idealist Jefferson Smith gibiydi biraz Cruyff. İslam Çupi'nin tabiriyle "asit havuzunu andıran" defansların hüküm sürdüğü düzene kafa tuttu, kendi sistemini kurdu.
Peri masallarının gerçeğe dönüştüğü Capra filmleri gibi bir futbol mirası bıraktı Hollandalı efsane bu dünyadan giderken... O, futbolun Yoda ustasıydı. Ve Guardiola gibi Jedilar da onun öğretisini, 'Gücü' yaşatıp yaymaya devam edecek. Kuşaktan kuşağa ve her coğrafyada...
Cruyff vaktiyle "Bir anlamda ölümsüz sayılırım" demişti. Ölümsüzlüğün başka kaç yolu olabilir ki?