- Brookings önünde Erdoğan'ı destekleyenlerin değil, karşıtların yanına geçip pankart taşıdınız. Neden?
- İnsanlarla iletişime geçmeyi seviyorum.
O pankartı orada taşıyarak onlarla tartışmak,
konuşmak, insani ilişkiler kurmak
istedim. Genç güzel bir kadın geldi ve bana
"Neden burada duruyorsun? Ben gitsem
karşıda dursam bana saldırmazlar mı?"
dedi. Ben de ona kesinlikle böyle bir şey
olmayacağını, bir kadına el kaldırılmayacağını
söyledim.
- Pankartla iletişime geçmek işe yaradı mı peki?
- Daha önce başka grupların da içine
de girdim. Bir şey olmamıştı. Fakat şunu
görmek lazım. Erdoğan için terörist diye bağırıyorlardı.
Bana yapılan saldırı ile kimim
terörist olduğu çıktı ortaya.
- Saldırı tam olarak nasıl oldu?
- Önce bir adam geldi bana bağırıp çağırdı,
hayatımda hiç duymadığım kadar
ağır küfürler etti. Daha sonra birisi elimden
pankartı almaya çalıştı fakat gerisini maalesef
hatırlamıyorum. Canımı unuttum,
pankartın peşine düştüm. Bu ülkede kamuoyuna
açık her yerde, istediğiniz her şeyi
herkese söyleyebilirsiniz. Fakat kimse size
fiziki bir müdahale yapamaz. O adamın
benim pankartımı elimden alması bir suç.
Saldırıya giriyor. Polisin bunları, bana vururken,
iterken tutuklaması gerekiyordu.
Neden yapmadı bilmiyorum.
- Baygınlık geçirdiniz herhalde?
- Beni sedyeye koyup ambulansa götürdüler.
Yığıldım kaldım zaten. Dinlendim
biraz. Sonra gördünüz gidip yine bağırdım.
(gülüyor).
- Olaylardan sonra doktora gittiniz mi?
- Önce polise resmi şikayette bulundum.
Çok yoğun bir baş ağrısı, uğuldama ve dengesizlik
yaşamaya başladım ve en yakın
doktora gittim. Baş bölgesinden şiddetli
sarsıntı geçirdiğimi öğrendim. Kafamda,
kolumda ve kaburgalarımda morluklar var.
Nefes alınca bile içim ağrıyor.
- Peki neden bu pankartı her yerde taşıyorsunuz?
- Bence Erdoğan ile ilgili olarak hepimiz
dik durmalıyız. Neden sizce üç grup bana
saldırıyor? Neden dünyada bu kadar zulme
uğrayanlar varken kimse ses çıkarmıyor?
Sadece Erdoğan ses çıkartıyor. Bunu ben
söylemiyorum. Bunu Amerikalılardan,
Müslümanlardan ve Hıristiyanlardan çok
duydum. Üniversite hocalarından Erdoğan'ın
Obama'ya karşı ne kadar dik durduğunu
dinledim. Ve ben bu yüzden "Dik
durmalıyız" diyorum.
- Neden Erdoğan'ın ümmetin son sesi olduğunu düşünüyorsunuz?
- Şöyle bir İslam alemine bakın. Kaç
lider sesini yükseltiyor? Çoğu zaten Amerika'nın
kuklası. Sadece Erdoğan var. O
kadar çok kişinin umudu olmuşuz ki bilmiyoruz.
Mesela Filistinli gençler. Geçen
PKK'lıları protesto ettiğimde Filistinliler
geldi ve Türk bayraklarını aldılar. "Erdoğan'ı
seviyoruz, bizim liderimiz" dediler.
Sanıyorum bu yüzden Erdoğan saldırıya
uğruyor. Çünkü gençlere ilham veriyor, gücünü
biliyor.
- Ulusalcı, Gülenci ve PKK'lı grubun size karşı birlik olmalarını nasıl görüyorsunuz?
- PKK'lılar Türkiye'de ayrı devlet kurmaya
çalışırken Gülenciler ve ulusalcıların
hâlâ Erdoğan'ı eleştirmelerini anlamıyorum.
Erdoğan'ın yanında yer almaları gerekmiyor
ama bu bir vatan meselesi. Bunu
anlamaları gerekirdi. Erdoğan'ın İslam
dünyasında önemli bir lider olmasından da
rahatsızlar.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan'la buluştunuz herhalde?
- Saldırıdan önce otel lobisinden gördüm.
Birlikte fotoğraf çekildik. "Cumhurbaşkanım
olduğunuz için sizinle gurur
duyuyorum" dedim. Saldırı sonrası da
Diyanet Amerika Merkezi açılışı sonrasında
tesadüfen görüştük. Bana iyi olup olmadığımı
sordu. Çok memnun oldum.
- Eylemlerinize devam edecek misiniz?
- Büyük bir heyecanla devam edeceğim.
Beni korkutamazlar ki. Sosyal medyadan
birçok destek mesajı geldi. Ulusalcılardan
arayıp geçmiş olsun diyenler de oldu. Facebook
üzerinden bana ağır hakaretler edenler
de, tehdit edenler de oldu tabii.
1994'ten
beri ABD'de yaşayan Yıldırım kendisine yapılan saldırı nedeniyle oldukça şaşkın. ABD'de kamu düzenini bozmadığı sürece kimsenin eylemcilere müdahale etmediğini söyleyen Yıldırım, bir protestocunun diğerine saldırmasının suç olduğunu söylüyor. Yıldırım ve arkadaşları kendisine saldırıp elindeki Erdoğan pankartını alıp yırttıktan sonra onu darp eden PKK destekçisi ve ulusalcı gruplarla ilgili olarak da polise şikayetçi olmuş durumda. Şükriye Hanım (52) iki çocuk sahibi Mersinli bir öğretmen. Ailesi yörük ve kendisi de yörüklere haiz sıcak ve candan bir kişiliğe sahip. İçindeki tam zamanlı aktiviste rağmen lise ve üniversitelerde sağlıklı beslenme ve Türk yemekleri üzerine dersler veriyor. Yerel basında Türk yemeklerini tanıtan bir elçi olarak anılan Şükriye Yıldırım'la eylem sırasında yaşananları ve o pankartı neden tuttuğunu konuştuk.
Hepimiz birer gönüllü büyükelçi oluruz
- ABD'de yaşayan bir Türk olarak Türkiye'den beklentiniz ne?
- Bana göre devlet buradaki Türklere ve ailelerine daha fazla sahip çıkmalı. Burada bir lobi isteniyorsa hiçbir şirkete para vermeye gerek yok. Neden biliyor musunuz? Çünkü burada yaşayan her Türk bir lobici. Ya da öyle olmalı. Devlet insanına sahip çıkarsa hepimiz birer gönüllü büyükelçi oluruz. Benim söyleyeceğim budur.