Geceyarısı Ekspresi uyuşturucu ile yakalanan ABD'li Billy Hayes'in Türkiye'deki yargılanma sürecini, ırkçı bir bakış açısıyla anlatıyordu. Filminin yarattığı lanetin peşine yıllar sonra ABD'li yönetmen Sally Sussman düştü
Midnight Return: The Story of Billy Hayes and Turkey adlı belgeseli Cannes'da gösterilen Sussman "Hayes'e müebbet ceza verilmesinin Nixon'ın uyuşturucu politikalarıyla ilgisi var" diyor
38 yıl önce, 1978'de Geceyarısı Ekspresi/ Midnight Express ilk defa Cannes Film Festivali'nde gösterilmişti. Lanet de o zaman başladı. 70'lerin başında uyuşturucu kaçakçılığından yakalanan ABD'li Billy Hayes'in hikayesini anlatma iddiasındaydı film. Senarist Oliver Stone, Hayes'in gerçek hikayesini manipüle ederek, Türkiye'yi ve Türk milletini aşağılayarak yazmıştı senaryoyu. Yönetmen Alan Parker da filmi, senaryoyu pek de sorgulamadan Malta'da çekmişti. Sonrasında Oscar adaylığı, son derece ırkçı olan senaryoya verilen Oscar. Gittikçe artan popülaritesi, Türkiye'de filmin yasaklanması, Geceyarısı Ekspresi lanetini büyüttü de büyüttü. Türkiye belki de hiçbir şeyden çekmedi Geceyarısı Ekspresi'nden çektiği kadar! Billy Hayes'in "Hikayem çarptırıldı" demesi, Türkiye'nin her platformda yaşadığı haksızlığı anlatma çabası bir türlü kâr etmedi. O Geceyarısı Ekspresi laneti üzerimize yapışmıştı bir kere. Zaman her şeyin ilacı işte. 2000'ler sonrasında ufak ufak kaybolmaya başladı lanet. Sonra Oliver Stone'un Türkiye'ye gelip pişman olduğunu söylemesi, Alan Parker'ın yıllar sonra ülkemize övgüler düzmesi biraz da bu yüzdendi. 38 yıl sonra her şeyin başladığı Cannes Film Festivali'nde Geceyarısı Ekspresi bir kez daha gündeme geldi. Yıllar sonra Sally Sussman'ın çektiği Midnight Return: The Story of Billy Hayes and Turkey adlı belgesel nedeniyle. Sussman, filmin neden bu kadar tartışmalı olduğunun peşine düşüyor belgeselde. Oliver Stone'a, Alan Parker'a yıllar sonra mikrofon tutuyor. Türklere neden bu filmden nefret ettiklerini soruyor. 70'lerdeki ABD ile Türkiye arasındaki afyon sorununun bu filme olan etkisini araştırıyor. Sussman'ın vardığı sonuç şu: Eğer ABD Başkanı Nixon uyuşturucuyla savaşma konusunda bu kadar sert olmasaydı Billy Hayes'e Türk mahkemesi çok sert bir ceza vermeyecek ve onun hikayesi de böyle dramatik ve popüler olmayacaktı. ABD'de yaşayan Sally Sussman'a ulaştık. Sussman belgesel macerasını, Geceyarısı Ekspresi ve onun yarattığı lanetin karmaşıklığını Pazar SABAH'a anlattı.
- Geceyarısı Ekspresi Türkiye için lanetli bir filmdir. Türkiye bu filmin yarattığı olumsuz imajdan kurtulmak için çok uğraştı. Hâlâ da uğraşıyor. 38 yıl sonra sizi bu filmin macerasını anlatmaya iten neydi?
- Eşim ve ben, Billy Hayes'i çok yakından tanıyoruz. Hayes, yaklaşık 10 sene önce, bir gece bize Türkiye'ye yeniden gitmeyi ve İstanbul'u tekrar ziyaret etmeyi ne kadar çok istediğinden bahsetmişti. Filmin öyküsünü ve Türkiye'de karşılaştığı tepkileri bilen biri olarak, bunun ilginç bir belgesele konu olabilecek enteresan bir öykü olduğunu düşündüm. Ama proje zaman içinde pek çok kez sekteye uğrayıp yeniden başladı. Öyküyü araştırırken Türk halkının filme verdiği tepkileri derinlemesine öğrendik, ki bunlara belgeselde yer vermek bizim için çok önemliydi.
- Film, Billy Hayes'in yaşadıklarından esinlenilerek çekildi. Ama Hayes yıllardan beri çeşitli platformlarda filmde hikayesinin manipüle edildiğini anlattı. Filmin ırkçı tavırlarını eleştirdi. Sizce Hayes sinemacılar tarafından kullanıldı mı?
- Filmle alakalı ve yaratıcı tercihlerden sorumlu olan tüm insanlarla görüşmeler yaptıktan sonra şuna emin oldum: Ne Oliver Stone ne de Alan Parker bu filmi Türkiye'ye karşı herhangi bir ırkçı tutum ya da art niyetle yapmıştı. Tepkileri o dönemin yargı sistemine dairdi. Ki aynı sistem 1973'te Billy Hayes'e esrar kaçakçılığından ömür boyu hapis cezası vermişti. Türk yargı sisteminin, Billy Hayes'e bu kadar ciddi bir ceza vermek zorunda hissetmesinin nedenleri arasında, Richard Nixon ve onun yürüttüğü 'uyuşturucuyla savaş' politikasının etkisi vardı.
- Geceyarısı Ekspresi ile ilgili bir tez vardır. 1970'lerde ABD ile Türkiye arasında Türkiye'de haşhaş yetiştirilmesiyle ilgili ciddi bir kriz yaşanıyor. Nixon hükümeti de bu krizde Türkiye'ye isteklerini kabul ettirmek için bu filmi bir propaganda malzemesi olarak kullanıyor. Acaba belgeseli çekerken bu tezi doğrulayacak bir izlenim edindiniz mi?
- Evet, bu konunun detayları belgeselde geniş bir şekilde yer alıyor.
- Bunu biraz açabilir misiniz?
- Aslında bahsettiğiniz tez doğru değil. Çünkü Nixon 1973'te başkanlıktan istifa etti. Film 1978'de çekildi. Ama belgeselimiz Türk adalet sisteminin Billy Hayes'e müebbet ceza vermesinin nedeninin Nixon'ın o dönem yürüttüğü uyuşturucu politikası olduğunu anlatıyor. Öte yandan şu da bir gerçek Geceyarısı Ekspresi filmini ne Nixon ne de başka ABD hükümeti propaganda amaçlı kullanmadı. Fakat şu yapıldı: ABD'deki Drug Enforcement Administration (Uyuşturucu ile Mücadele Dairesi), gençlerin uyuşturucu ticaretinden uzak durması için bu filme yönlendirme yaptı.
- Filmin senaristi Oliver Stone, 2004'te Türkiye'ye geldi. "Eğer ırkçılıkla ilgili herhangi bir etki yaratmışsam pişmanlık duyuyorum" dedi. Hâlâ aynı düşüncede mi?
- Oliver Stone Türkiye'deki negatif tepkinin tamamen farkında. Kullandığı sözcüklerden ve sebep olduğu yanlış anlaşılmadan dolayı kesinlikle üzgün. Belgeselde göreceğiniz üzere, Türk hukuk sisteminin adaletsizliğine karşı çıkmasının kendince özel sebepleri vardı. Mesela Oliver Stone da bir keresinde uyuşturucu madde bulundurmaktan Meksika'da tutuklanmış ve çok zor bir deneyim yaşamıştı.
- Siz bir sinemacı olarak Geceyarısı Ekspresi filmini nasıl buluyorsunuz?
- Geceyarısı Ekspresi ikonik bir film. Filmi ilk izlediğimde üniversite öğrencisiydim. Ölümüne korkutmuştum ama korkmamın sebebi Türkiye'de geçiyor olması değil, Billy Hayes'in yaptıklarıydı. İnsanların şunu anlamasının çok önemli olduğu kanısındayım: ABD ve Avrupa'da filme verilen devasa tepki Türkiye'yi ziyaret etmemeye değil, uyuşturucu kaçakçısı olmamaya dairdi. Geceyarısı Ekspresi, film olarak parlak bir işti, belki bazı insanlara biraz sert geldi. Bu film insanların zihnindeki yerini neredeyse 40 senedir koruyor, bunu yapabilen film sayısı çok azdır.
- Sizce sinemada filmlerin yarattığı bu tür olumsuz tahribatları silmek neden bu kadar zor?
- Film çok güçlü, o görüntüler ekranda sonsuza kadar yaşıyor ve negatif imajları yok etmek çok zor. Ama bu belgesel bunu yapıyor ve tüm söylenceleri ve yıllar boyunca artan öfkeyi temizliyor. Bence bu belgesel iyileştiren ve temizleyen bir film. Filmdeki Türk-Amerikan konuklarımdan biri bana, filmi izledikten sonra bunun kendisi için nihayet bu meseleye dair beklediği final olduğunu söyledi.
- Geceyarısı Ekspresi yıllar önce ilk kez Cannes'da gösterilmişti. Sizin belgeseliniz de Cannes'da gösterildi. Peki belgeselinize gelen yorumlar nasıl oldu? - Dünyanın her yerinden mükemmel tepkiler aldık. Cannes Film Festivali'nin başkanı da bana Geceyarısı Ekspresi'nin gerçek öyküsünün anlatılmış olmasından dolayı ne kadar memnun olduğunu söyledi.
ÜLKENİZDE BELGESELİN GÖSTERİLMESİNİ İSTİYORUM
- Türkiye'de filmi gösterme planlarınız var mı? Festivallerden davet aldınız mı?
- Filmimizi satın alacak ve sinema ve TV'lerde gösterimini yapacak en iyi Türk film dağıtımcısını bulmayı umut ediyoruz. Belgeselin çok geniş bir seyirci kitlesi olacağına inanıyoruz. Ayrıca ülkenizde ekimde düzenlenecek bir festivalin program sorumlusundan bir mail aldım ve filmimizi kendisine yolladım. Yani umarım, bu sene tekrar Türkiye'ye geleceğiz.
TÜRKİYE ESKİ TÜRKİYE DEĞİL ARTIK!
- Sizce Türkiye, 38 yıl içerisinde Geceyarısı Ekspresi'nin yarattığı kötü şöhreti üzerinden atabildi mi?
- Türkiye'nin, ülkenin negatif imajını temizlemek için çok fazla çaba gösterdiğini biliyorum. Ama dönemin Türk hükümetinin, film ilk çıktığında diğer ülkelerden filmi yasaklamasını istemesi aşırı bir tepkiydi. Bence bu tavır da yangına körükle gidilmesine sebep oldu ve filme olan ilginin artmasını sağladı. Türkiye'nin şimdiki imajının, 1978'deki haliyle uzaktan yakından alakası yok bence. Her sene milyonlarca insan Türkiye'yi ziyaret ediyor. Bu ülkeyi ve insanlarını seviyorlar.
ALAN PARKER SONUÇLARDAN PİŞMAN
- Yönetmen Alan Parker, filmle ilgili özür dilemedi. Filminin arkasında durdu, "Her şey kurmaca Türkler alınmasın" dedi. Hatta Oliver Stone'un 2004'te Türkiye'de söylediği sözlere bile kızmıştı. Belgesel için konuşmak isteyince tavrı ne oldu, ne söylüyor bunca yıl sonra?
- Alan Parker bir sanatçı. Bu filme başlarken Türkiye'ye karşı herhangi bir art niyet taşımıyordu ve neticede istemeden filmin sebep olduğu sonuçlardan o da pişmanlık duyuyor. Öte yandan kendisi yaptığı işin ve filminin sanatsal vizyonunun arkasında duruyor. Bence burada önemli olan; dünya genelinde Türk halkının ortada herhangi bir komplo teorisi, CIA bağlantısı ya da finans için kullanılan herhangi bir yabancı sermaye olmadığını bilmeleri gerektiği. Heyecanlı ve dramatik bir film yapmak isteyen genç sinemacılar vardı. Parker, belgeselimizde hayli uzun konuşuyor. Türklerin de kendisinin tercihler yapmış bir sanatçı olduğunu ve işini savunması gerektiğini anlayacağına inanıyorum.