Conte
ve arkadaşları bizzat gidip milli takımda bazı oyuncularla hocanın arasını açmış. Görenler var... Takımı içeriden karıştırmak için yapmadıkları kalmamış. Takımın kimyasını bozmak için harıl harıl çalışmışlar. Laf taşımışlar. Oyuncuların arasını açmak için çevirmedikleri entrika kalmamış. Bazı oyuncular kilo alsın diye gizlice yemeklerine ilaç bile katmış İtalyanlar. Yetmemiş, halkı oyunculara karşı kışkırtmak için asılsız prim haberleri yazdırmışlar. Yılın büyük kısmında rüzgardan yürüyemediğiniz, daha birkaç sene önce iflas etmiş 350 bin nüfuslu el kadar İzlanda'nın, dünya basınında manşetlerden inmeyen ve tarihlerinde ilk kez katıldıkları bir büyük turnuvada gruplardan çıkaran futbol hamlesinin bir benzerini aslında Türkiye yapacakmış. Conte taş koymuş.
MOR'U GÖZDEN KAÇIRMIŞLAR
Memlekette hatta milli takım içinde dahi herkesin başka dili konuştuğu Belçika'yı, hepi topu beş sene önce FIFA sıralamasında Türkiye'nin yedi sıra gerisindeyken, o listenin zirvesine çıkaran, ülkeyi bir yıldız oyuncu fabrikasına çeviren altyapı devrimini de aslında biz yapacakmışız. Türk düşmanı İtalyanlar ne yapıp edip onu da dinamitlemiş. İtalyanlar yüzünden stoper olmayan oyunculardan kurulu tandemlere, ayakta duracak hali kalmamış yıldızlara muhtaç olmuşuz. Top ayağına gelince 80 milyonu heyecanlarından tek adam 18'lik Emre Mor'u da Danimarka'da yetiştiği için gözden kaçırmışlar. Yoksa kesin o çocuğu da sabote ederlerdi. Anca tetikçilik yapmayı bilen kavga gürültüden prim yapan sözde yorumcuları da yine İtalyanlar koymuş gazetelere, televizyonlara... Milli takımlarda kronikleşmiş hesaplaşma psikolojisinin, gerilimden beslenme hastalığının da sorumlusu İtalyanlar zaten. Velhasıl yüzleşmek, eleştirmek, sorgulamak gibi renkli kelimeler kullananlara kanmayın sakın! Göz boyuyorlar sadece. Büyük resme bakın. Sorun dış mihraklarda... Bizim hiç hatamız yok aslında. Aynen devam böyle!..
BENİ AFFET SARI FIRTINA
İtiraf
ediyorum... Orta okul-lise yıllarım Metin Tekin'e sinir olarak geçti. Çünkü sürekli Fenerbahçe'ye gol atıp duruyordu. Üstelik aynı golü atıp duruyordu. Sağdan soldan kesiyorlar ortayı, Metin kule gibi çıkıyor vuruyor kafayı... Bir değil, iki değil... Gençlik yıllarımız, Beşiktaş'ın sabah akşam Fenerbahçe'yi yendiği ve Metin Tekin'in Fenerbahçe'ye aynı golü defalarca attığı maçlarla geçti. Onun fuleli koşuları, çalımları, kim bilir kaç sarı lacivertli sol beki heba etti. Kabusu olmuştu bizim takımın Beşiktaş'ın sarı fırtınası.
ONUN GİBİLER ANLATSIN
Sonra yorumcu oldu. Ve yıllardır SABAH'ta yazdığı yazılar gibi, şu günlerde televizyonda Euro 2016'yı anlatırken bir kez daha anladım Metin Tekin'in ne güzel ve mühim bir adam olduğunu. Utandım, ergen aklımla ona duyduğum öfkeden... Hoş o da biraz abartmıştı laf aramızda, her maç da gol atılmaz ki... Bir ülkenin futbol hikayesini, en az oynayanlar ya da oynatanlar kadar konuşanlar üzerinden de okumak gerekir. Ve Metin Tekin, bir camianın simgesi olup yine de her takıma eşit mesafede durulabileceğini, Beşiktaş kazanınca gözlerinin içi parlasa da en objektif yorumları yaparak da bu işin icra edilebileceğini kanıtlıyor. Kavgadan, polemikten, amigoluktan medet ummadan, tüm zarafeti ve donanımıyla yazıyor. Anlatıyor. İzah ediyor. Keşke futbolu hep onun gibiler kelimelere dökse. Keşke insanlar onu örnek alsa, onun çizgisini izlese... Futbolun kaderi değişir bu ülkede. Eskiden ekranda Metin Tekin'i görünce "Eyvah" derdim. "Yedik golü gene..." Şimdi ise "Yaşasın" diyorum. "Sen sabaha kadar anlat dinleyelim biz de..." Ha bir de affet beni Metin abi, çok kızdım sana vaktiyle.