Bir
kişinin salondaki koltukların altına bıçak ve makas yerleştirdiğini görürseniz, anlayın ki o evde bir hamile var. Aletleri gizleyen kayınvalide, geleneksel ultrason yöntemi ile bebeğin cinsiyetini öğrenmenin peşinde. Eğer gelin, altında keskin olmayan bıçağın gizlendiği yere oturursa bebek erkek olacak, çatallı koltuğa geçerse kız torun geliyor demek. Ya da kadın aniden çirkinleşmeye başlarsa hemen teşhis konur ve yan koltuktaki komşunun kulağına fısıldanır: "Kesin hamile. Baksana yüzü nasıl değişti. Lekeler oluşmaya başladı. Kızı olacak." Annenin güzelliğinin hamilelik boyunca kızına geçtiğine inanılır. Bizdeki gibi doğum gelenekleri dünyanın dört bir yanında var. Üstelik birçoğu şaşılacak şekilde aynı. Dominik Cumhuriyeti'nde de bebeğin cinsiyeti çatal, bıçak ve kaşık tekniği ile tahmin ediliyor mesela. Bebek doğduktan sonra yeni anne ve bebeğine yönelik sıra dışı adetlere tam hız devam ediliyor. Lohusa şerbeti, göbek kordonunun gömülmesi gibi. Gelin dünyanın dört bir yanındaki doğum geleneklerine göz atalım.
SOKAKTA UYUTUYORLAR
Danimarka, İsveç ve Norveç gibi İskandinav ülkelerinde yeni doğan bebeklerin dünya ile tanışmaları buz gibi havayla oluyor. Anne ve babalar, bebeklerini ya balkonlarında ya da yeşillik alanda uyutuyor. Eksi 10'lara kadar inen buz gibi havada uyuyan bebeklerin, ileriki yaşlarında sağlıklarının diğerlerine göre çok daha iyi olacağına inanılıyor. Benzer bir adet, Rusya'da da var. Hatta biraz daha buz kesen türden. Ruslar, bebeklerini buzlu suya daldırılarak hastalıklara karşı 'çelikleme' yapıyor.
ATEŞİN YANINDA YATIYORLAR
Asya, Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde doğum gelenekleri arasında ateş ve dumanı kullanmak çok yaygın. Yemen'de ciltleri güzel ve kötülüklerden uzak olsunlar diye bebekler tütsüden geçirilir. Kamboçya'da anneler eğer ilk bebeklerini dünyaya getirmişse bir hafta, birden fazla çocukları varsa üç gün boyunca başuçlarında ateş yakar. Malezyalı annelere 44 gün süren özel bir ateş terapisi uygulanır. Sağlığının iyi olması için annenin vücuduna sıcak taşlar konur. Taylandlı anneler doğum yaptıktan sonra 11 gün sürecek şekilde ateşin yanında yatmaya başlar. Bu sayede vücutlarının toparlandığına ve kötü ruhlardan korunduklarına inanıyorlar.
AĞLARSA SAĞLIKLI OLUR
İspanya'nın Castrillo de Murcia köyünde düzenli olarak yapılan bir etkinlikte, son 12 ay içerisinde doğan bebekler, yola serilen çarşafların üzerine yatırılıyor. Ardından şeytan kılığına giren yetişkinler bebeklerin üzerinden atlıyor. Böylece bebeklerin geleceklerinde kötülüklerden korunduğu düşünülüyor. Japonya'da 400 yıldır süren Nakizumo geleneğine göre bebekler babalarının kucaklarında akranlarıyla karşı karşıya getiriliyor. İlk ağlayan bebek kazanan ilan ediyor. Ayrıca ağlamanın bebekleri daha sağlıklı yaptığına inanılıyor. Hindistan'daki Sri Santeswar Tapınağı'nda getirilen bebekler ise sağlık, refah ve iyi şans getirmesi için 15 metre yükseklikte minderlere atılıyor.
GÖBEKBAĞI ÜZERİNE AĞAÇ
Yabancı haber sitelerinde Türkiye'deki doğum gelenekleri hakkında, lohusa şerbetinin yanı sıra en çok göbek bağının aile büyükleri tarafından iyi bir dilek eşliğinde özel mekanlara gömülmesi anlatılıyor. Göbek kordonunun gömülmesi Bali, Brunei ile Jamaika'da da var. Hatta Jamaikalılar, göbek bağını gömdükleri yere yeni bir yaşamı simgelemesi için ağaç da ekiyor. Japonlar ise göbek bağlarını özel bir kutu içinde ömürlerinin sonuna kadar saklıyor.
HEDİYELER ANNEDEN
Kanada'da doğum sonrasında hemşireler düzenli olarak yeni anneyi evinde ziyaret ediyor. Emzirmesinde sorun olup olmadığı ve bebeğin kilosu kontrol ediliyor. Güney Kore'de anneler birkaç hafta boyunca özel bir bakım odasında tutuluyor. Masaj ve yoga seansları ile sağlığının yerine gelmesi sağlanıyor. Asya ve Ortadoğu'da ayrıca akrabaların uzun süre anneye her konuda yardım etmesi çok yaygın. Japonya'da örneğin anne, en az üç hafta boyunca ailesinin yanında kalıyor. Diğer taraftan son zamanlarda Türkiye ve birçok ülkede anne ve bebeğine özel hediye paketlerinin hazırlanması moda. Brezilya'da ise anneler doğum sonrasında kendilerini hastane veya evlerinde ziyaret edenlere önceden hazırladıkları hediye paketlerini veriyor.
EVDE DOĞUM YAPIYORLAR
Batı'da evde doğum oranının en yüksek olduğu ülke Hollanda. Ev ortamında normal doğumun bebek ve annenin sağlığına iyi geldiğine inanılıyor. Hollanda'da doğumların yüzde 20'si evlerde oluyor. 1000 bebekte 2,52 ölüm ile dünyada bebek ölüm oranının en düşük olduğu ülkelerden biri olan Finlandiya'da ise devlet, yeni doğum yapan annelere özel bir kutu gönderiyor. İçinde anne ile bebeğinin kullanabileceği soğuk iklime uygun eşyaların bulunduğu kutular, aynı zamanda beşik görevi görüyor. Bebekler uzun süre bu kutularda uyutularak, gece boğulmalarının engellendiği düşünülüyor.
EV İŞLERİ YASAK
Latin Amerika ülkelerinde doğum yapan kadınlar, Cuarentena yani tecrit ya da karantinaya çekiliyor. Altı hafta süren tecrit sürecinde çiçeği burnunda anne sadece bebeğine odaklanıyor. Sağlıklı şekilde emzirmek için her türlü stresten uzak duruyor. Tecrit boyunca cinsel ilişki, bazı yiyecekler ve ev işleri de yasak oluyor. Tüm ev işlerini yapmak ise akrabalara ya da arkadaşlara düşüyor.
20 KİŞİ İSİM TAKIYOR
Hamilelik boyunca anne babanın en çok düşündüğü konulardan biri bebeklerine ne isim koyacakları oluyor. Danimarkalılar bu konuda biraz daha 'şanslı'. Bebeklere sadece devletin belirlediği 7 bin isimden oluşan listede yer alan isimler takılabiliyor çünkü. Soy isimlerin kullanılmadığı Bhutan Krallığı'nda ise isimler genellikle aynı olduğu için lakaplar devreye giriyor. Japonya'da bebeklere büyükanne ve büyükbabalarının isimleri veriliyor. Nijerya'da ise doğumdan Yedi gün sonra aile üyeleri, akrabalar ve arkadaşlardan oluşan 20 veya daha fazla kişi bir araya gelerek bebeğe isim veriyor.