- Siz, SABAH'ta çıkan yazınızda "Kimse kusura bakmasın bir devrim tamamlandı. Kentli, elit/ Batılı, militarist, laikçi siyaset tabanı yerini taşralı, muhafazakâr, siyaset ve kamusallık öngören bir tabana bıraktı" dediniz. Nasıl tamamlandı bu devrim?
- Türkiye'de siyaset hep iki kutup etrafında
yapıldı. Merkez ve çevre. Merkez, 1908'den beri
modern, batılı, laikçi, elit ve militerdir. Bizim
siyasi modernleşmemiz askeri modernleşmeyle
iç içe geçmiştir. Önce ordu modernleşmiştir.
Ordunun modernleşmesi toplumsal ve sosyal
modernizasyonu getirmiştir.1950'den sonra çevre
yani, köylülüğe, taşra burjuvazisine dayanan
milliyetçi, muhafazakar, mütedeyyin kesim,
siyasete ağırlığını koydu. İktidara geldi. Merkez
de daima çevrenin sandıkla, oyla siyasetle aldığı
iktidarı, süngüyle, darbeyle ve askerle tekrar
elinden aldı. Çevrenin darbelere tepkisi de hep
darbe sonralarındaki seçimlerde ortaya çıktı. Oy
atarak tepkilerini gösterdiler. Zaten 1960 ve 1980
darbesi, 1971 muhtırası sonrasındaki seçimlere
bakınca şunu görüyoruz; çevre darbelere rağmen
her seferinde tekrar iktidara talip oldu.
- Yani devrim süreci çok çok eskiden başlıyor. Ama siz yazınızda 1991'de başlayan bir süreçten bahsediyordunuz.
- Meseleyi iyi anlamak için 1950'lere hatta
daha eskilere gitmek gerek. Çünkü her darbeden
sonra çevrenin önü kesildi. 12 Eylül'den sonra da
çevrenin siyasetteki yürüyüşü 1991'de yeniden
başladı ve 10 yıllık duraklarla devam etti. 1991'de
ilk defa parlamentoya girildi. 1994'te üç büyük
ilin belediyesi alındı. Bu yeterli bir göstergedir.
2002'de gayet oturaklı bir şekilde iktidara gelindi.
Çevrenin önü 28 Şubat, 2007 e-muhtıra ile yine
kesilmek istendi. Ama yine olmadı.
- Peki 15 Temmuz darbe girişimi sırasında yaşananların, devrim sürecinin tamamlanmasındaki önemi nedir? - "Bir darbe girişimi var. Sokağa çıkın ve iktidarınıza
sahip olun" dendi. Demokratik düzende
iktidar, insanların iradesi, vicdanı ve onurudur,
dolayısıyla verdiği oydur. Yani insanlara "Gidin
kendi oyunuza, iradenize sahip çıkın" dendi ve
bu insanlar sokağa döküldü. Bu insanlar sandıkta
aldıkları iktidarlarını, orduya rağmen kimseye
teslim etmeyeceklerini gösterdi. Ben bunlara bakarak,
olayı da kendi dinamikleri üzerinde değerlendirmek
gerekir diyorum.
- Şimdi yeni Türkiye bu devrim üzerine kurulacak diyorsunuz.
- Bana göre yeni Türkiye, sivil Türkiye'dir.
Vesayetten arınmış Türkiye'dir. Türkiye'nin meselesi
siyaset üretme meselesidir. Yeni Türkiye
bunu içerir. Şimdi bu defa siyaseti sokaktaki halk
üretti. Yeni Türkiye bir sivilleşme hareketiyse, sivilleşmenin
son halkası tankın önünde
duran insandır.
TÜRKİYE İKTİDARIYLA MUHALEFETİYLE SİYASET ÜRETMEK ZORUNDA
- Darbe girişimine karşı sivil siyaset net tavır aldı. Sonrasında Recep Tayyip Erdoğan ve Binali Yıldırım ile Kılıçdaroğlu, Bahçeli bir araya gelip konuştular. Herkes bu buluşmaların önemli olduğunu düşünüyor. İktidar ve muhalefet arasındaki ılımlı hava sivilleşmenin önünü açar mı?
- Bütün gönlümle aklımla açmasını diliyorum. Türkiye'nin bu aşamaya gelmesi gerekiyordu. Geldi. Türkiye muhalefetiyle iktidarıyla siyaset üretmek zorundaydı. Bugün bunun önü açıldı. Umarım bu büyük bir zenginleşmeyle genişlemeyle devam eder.
- Siz, "60 yaşındayım, tüm darbeleri yaşadım" diyorsunuz. Ama darbeye karşı çıkan ama darbeyi hiç yaşamamış genç kuşaklar var Türkiye'de. Bu kuşakların sivilleşen Türkiye'ye katkısı nasıl olur?
- Çok değerli bir soru. Bu gençlik darbe görmemiş, darbeyle düşünmemiş bir gençlik. Dolayısıyla onların bu sivil bilincini, darbeyi durdurmuş kesimlerin mutlaka kapsaması gerekir. Kapsama olmadan bu iş eksik kalır. Bu kuşak AK Parti yıllarında onun yetiştirdiği bir gençlik. Eğer sen yedi milyon bilgisayar dağıtıyorsan o yedi milyon bilgisayarı alan kuşağın yaklaşımı, talebi, söylemi, bilinci bambaşka olacaktır. Bizim gençliğimiz Türkiye'deki kalkınmanın, modernleşmenin, sol dönüşümün nasıl ordu ile olacağını teorize ederek geçti. Siz bu gençlikten bu tarz bir şey duydunuz mu? Artık gençlik internet döneminin zaman, mekan kısıtlamalarını aşan ve demokrasinin en mikro seviyesinin nasıl üretileceğini düşünüyor, arıyor. Bence gençliğin bu sivil bilinçleriyle yeni döneme büyük katkısı olacak.
FETÖ'NÜN GİRİŞİMİ HARAMİLİKTİR
FETÖ'nün darbe girişimini siyaset bilimci olarak nasıl değerlendirirsiniz?
- Bu militarist cuntacı bir girişimdir. Bütün hareketler gibi soyut düzeyde mafya ilişkisi içerir. Ben seçilmiş iktidarı devre dışı bırakayım, iktidarı silah zoruyla ele geçireyim. Bu haramiliktir. Başka bir izahı söz konusu değildir.
ABD'NİN DUYMAMIŞ OLMASI MÜMKÜN DEĞİL
- Bütün darbeleri yaşamış ve incelemiş biri olarak bu darbe girişiminin yurt dışı bağlantısıyla ilgili ne söylersiniz?
- 1960 darbesinin içinde ABD'nin ne kadar olduğunu aynı zamanda edebiyatçı olan Attila İlhan yazılarında, romanlarında görmek mümkün. Bunlar ortaya koyulmuş hadiseler. 1971 muhtırasında ABD var. "Amerika benim altımı oyuyor" diyen Süleyman Demirel. Yine "71 muhtırasının içinde Amerika var" diyen Demirel'in Dışişleri Bakanı Çağlayangil. 1980 darbesinde Amerika'nın koridorlarında "Bizim çocuklar işi yaptı" diyen Amerikalı generaller. 12 Eylül'den sonra neler oldu? Türkiye Yunanistan'ın NATO'ya dönüşüne onay verdi. Bu şekilde yüzlerce örnek gösterilebilir. Bence 15 Temmuz darbe girişimini ABD'nin duymamış bilmemiş olması mümkün değil. İncirlik bir NATO üssü değil mi? Tanker uçaklar oradan kaldırılacak, F- 16'lar, Skorsky'ler havada uçacak. ABD bunu bilmeyecek? Ya istihbarat verir, der ki "Senin memleketinde darbe girişimi olacak." Dedi mi, demedi. Demezse bu ne anlama geliyor? (Ben, ABD bu işte var ya da yok demiyorum.) Ama haber vermiyorsa, susuyorsa hiçbir şey söylemiyorsa, ne diyeceğim ben buna? ABD darbeye karşı mı diyeceğim yani. Eşyanın tabiatına aykırı bir şey.