"Kime benziyor?" diye sorsanız bana, sanırım bembeyaz cildi, koyu renkli saçları, huzurlu ve sakin ses tonu, minyon hatlarıyla Fransız film akstristi Audrey Tautou diyebilirim... Konuşurken o kadar sakin ki... Ses tonu insana huzur veriyor... Çevresine karşı duyarlı, çok kibar ve sanki çevresindekileri kırmaktan korkan bir hali var... Bazı insanların samimiyeti, iyi niyeti her hallerine yansır ya Zeynep Çamcı da işte o tarz insanlardan... 1986 doğumlu Çamcı'yı Recep İvedik 2'de kasiyer rolünde izlediğimi hatırlıyorum... O rolde bile oyunculuğuyla dikkat çekmeyi başarıyordu... Zaten serinin üçüncüsünde Şahan Gökbakar ile başrolü paylaşması da başarısının ispatı. Başrolünde yer aldığı Meryem filmindeki performansıyla da 50'inci Altın Portakal Film Festivali'nin En İyi Kadın Oyuncu Ödülü onun oldu... Yani hem halkın, hem de sinemanın duayenlerinin kalbini kazanacak kadar yetenekli bir oyuncu Çamcı... Şimdi de onu atv'nin sevilen dizisi Seviyor Sevmiyor'da Deniz karakterinde izliyoruz. Geçtiğimiz yıl fotoğrafçı Serhat Bayram ile evlenen Çamcı, özel yaşamı ile ilgili konuşmak istemiyor. Ama onun ötesinde anlatacak çok şeyi var.
- Ekrana da sinemaya da çok yakışıyorsunuz, siz de çocukluğundan beri tek hayali oyunculuk olanlardan mısınız? Hep var mıydı oyunculuk içinizde?
- Evet vardı, hâlâ var, hep olmalı.
- Peki, konservatuvar okumak ile alaydan yetişmek arasında fark var mı oyunculuk açısından?
- Oyunculuk bence algı meselesi. Önemli olan kişinin nereden geldiği değil, nereye kadar gidebileceğidir.
-İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo- Televizyon ve Sinema bölümü mezunusunuz... Kamera arkasında başladınız aslında değil mi?
- Evet, kamera arkasında birçok iş yaptım, zaten bunun için radyo, sinema, televizyon okumak istedim. Oyunculuk yaptığım bu dönemde de senaryolar yazmaya devam ediyorum. Yakın dönemde uzun metraj komedi film senaryomu yazdım. Kadın kahraman hikayesi, hâlâ üzerinde çalışıyorum.
- Şu ana kadar en çok zorlandığınız proje hangisi oldu?
- Çalışırken zorlanmaya vakit olmadı, zorluklar bütün işlerde vardır, hep olur, işi öğretir onlar; şanstır.
- Her oyuncu için hayalinde bir rol vardır eminim, sizin için bu rol nedir?
- Rolden çok sahneler ve anlar hayal ediyorum; rolün hakkını o anlar veriyor.
- Çocukluğunuzdan beri takip ettiğiniz, performansını beğendiğiniz bir oyuncu var mı?
- Beğendiğim birçok oyuncu var... Çocukluğumdan beri çevremdeki ve mahallemdeki insanların performanslarından çok etkilendim. Yani beni etkileyen hayat performansları daha çok... Ve bunu yaşatan bütün oyuncular.
- Oyuncu olmayı hayal edenlere bir tavsiye vermenizi istesek... - Kendi dünyalarından da, dünyadan da kopmasınlar...
ELLERİYLE YÜZÜMÜ TUTTU, BU İÇSEL BİR MİLATTI
- Recep İvedik'te, Leyla ile Mecnun'da, Beni Böyle Sev'de ve Seviyor Sevmiyor'da insanları güldürüyorsunuz. 2013 yılında vizyona giren Meryem ise bambaşkaydı... Siz hangi rolleri kendinize hangi rolleri daha çok yakıştırıyorsunuz?
- Bu işlerin hiç birinde sadece komedi yok aslına
bakarsanız. Yani sadece güldürmüyorlar. Ben kendime
oynamaktan zevk aldığım her rolü yakıştırırım.
Oyuncuya algılayarak yansıtmaya çalıştığı her an
yakışır.
- Meryem'deki rolünüzle aynı yıl Altın Portakal'da ödül aldınız. Bu sizin oyunculuğunuz için büyük bir adımdı. Bekliyor muydunuz ödül almayı?
- Ödülün sihirli tarafı Türkan Şoray'dı benim
için... Yıllar önce kamera arkasında çalışırken
Türkan Şoray ile röportaja gitmiştik, çok heyecanlanmıştım.
Röportaj bitti ve ben ona bakarken kabloları
topluyordum, kapıda durdu, o an geri döndü, güzel
kara gözleriyle öylece bana baktı, "Sen kimsin?"
dedi... Heyecandan cevap veremedim, yanıma geldi
iki eliyle yüzümü tuttu ve "Bu gözler, bu gözler
nasıl bakıyor böyle?" dedi. Dünyanın en güzel
gözlü kadınından bunu duymak benim için içsel bir
milattı, bir işaretti, umuttu. Elleriyle yüzümü tutması
bana el vermesiydi dedim içimden. Fakat sesim
çıkamamıştı. "Teşekkür ederim" dedim sessizce.
Teşekkür ederim... Yıllar sonra Altın Portakal Film
Festivali'ndeki ödülümü alırken koşup kendisine
sarıldım, filmi aynı salonda izlemiştik, arka sıralardan
ona bakıyordum, benim o kız olduğumu bilmiyordu,
ama görmüştüm ki Meryem'e de bana baktığı gibi
bakıyordu... Hiç anlatmadım ona bunları, sadece
teşekkür ettim... Teşekkür ederim Türkan Sultan!
Hayatıma dokunduğun ve güzel gözlerinle baktığın
için teşekkür ederim.
EN BÜYÜK ELEŞTİRMENİM BABAM
- İnsan bazen kendi yaptığı şeyden soğur, araya mesafe girer... Siz izliyor musunuz Seviyor Sevmiyor'u?
- Hiçbir bölümünü kaçırmadım!
- En büyük eleştirmeniniz kim?
- İzleyici en baba eleştirmendir
ve babam da en iyi izleyicidir.
- Ekip oldukça uyumlu çalışıyor... Neler yaşanıyor bir gün boyunca sette?
- Sabah
sete geliyoruz.
Hakan
Abimiz
çayı-kahveyi
getiriyor,
onun
sayesinde
hepimiz kendimize geliyoruz. Setteki
enerjimi Hakan Abi'ye borçluyum. Bütün
gün çalışıyoruz, aralarda da çay içip beş
dakika muhabbet ediyoruz. Sette zaman
hızlı geçiyor, aram uzunsa kamera
arkasında zaman geçirmeyi seviyorum.
Yönetmenimiz Yusuf Pirhasan, Aytaç
Çiçek ve yardımcı yönetmenimiz Volkan
Keskin sağlam bir dünya kurdular. Onların
verdiği güvenle içimden geldiği gibi
yaşıyorum o dünyada.
- Sette bir 90'lar havası hakim...
- 90'ları unutmuyoruz. Dizide
90'lardan esintiler var. Hikayemiz
şimdi yaşanıyor ancak duygu dünyası
o dönemde başlıyor. 90'larda büyüyen
çocuklar olarak bütün ekip mutlu mesut
çalışıyoruz.
- Eminim çok komik şeyler de yaşanıyordur sette...
- İlk bölümlerden biriydi, çekim için
havaalanına gitmiştik. İrem ve Yiğit karakteri
vedalaşıyor, ben de uzaktan onları
izlerken ağlıyordum. Duvar kenarındaydım,
setten uzaktaydım ve yakın planlarım
çekiliyordu, ben de ağlamaya devam
ediyorum. Duvarın arkasına gizlenmiş
bir amca kolumdan çekip "Kamerada
çıkıyorsun kızım, ileride kamera var çekil!
Çekilsene!" demeye başladı. Ben de o
şekilde oynamaya devam ettim. Amca
sayesinde çok daha hüzünlü çıktım.
- Geçenlerde de yine komik bir olay yaşanmış yanılmıyorsam...
- Yine suya atladığım bir sahneden
sonra, sırılsıklam bir şekilde yerde yatarken,
tek elinde köfte ekmek olan ufacık
bir teyze bana doğru eğilip: "Gariibaannn
üzülmeee, bu daaa geçerrrr!" diye türkü
söyleyip gitti. Son zamanlarda dinlediğim
en iyi canlı performanstı.
ŞARKI UYDURMAYI ÇOK SEVİYORUM
- Haftada altı gün çalışıyorsunuz dizi çekimleri için, yorucu olduğuna eminim... Fiziksel ve psikolojik olarak güçlü kalmak, bu tempoya uyabilmek için neler yapıyorsunuz?
- Uykuma dikkat ediyorum diyeyim.
- Sette değilseniz ne yaparsınız?
- Sette değilsem genelde sete gidiyor oluyorum ya da
setten dönüyor oluyorum.
- Katıldığınız bir televizyon programında şarkı söylemiştiniz. Müzikle mi rahatlıyorsunuz, stresinizi atıyorsunuz?
- Şarkı söylemeyi çok seviyorum, şarkılar uydurmayı, var
olan şarkıları içimden geldiği gibi söylemeyi seviyorum. Evdeyken,
salonda-mutfakta konser veriyorum kendi kendime.
REKLAM AJANSIMIZ BENİ MOTİVE EDİYOR VE BESLİYOR
- Sizin de eşinizle birlikte bir reklam ajansınız var... Oyunculuktan reklamcılığa geçiş nasıl oluyor, zorlanıyor musunuz? Yoksa o iş sizi motive diyor mu?
- Serdesin'i kurduk, mahalledeki esnaflardan biri de biziz;
Esnaf Reklamcılık. Bu süreçte en büyüklerden iki ayrı
gıda-hızlı tüketim markasına çok beğenilen, çok izlenen
kampanyalar ve filmler ürettik. Çalışmayı, yazmayı ve
üretmeyi seviyorum, beni motive ediyor, besliyor.