Siz de 09.00, 18.00 arası çalışmaktan, şık bir plazanın kalabalık asansörünün önünde beklemekten sıkıldınız mı? Oysa elinizdeki kahvenizle çok da havalı görünüyorsunuz. Tabii o kahve iki saat kaldığınız trafiğin ödülü değilse. Birazdan gireceğiniz toplantı için parlak bir fikriniz de yok. O an o toplantı odası yerine kendinizi ağaçlar arasına, uzayan yollara ya da bir şezlonga atmayı diliyor olabilirsiniz. Her ay gelen düzenli maaşınızı, aylık dolan yemek kartınızı, özel sigortanızı, toplum içinde mesleğinizden dolayı edindiğiniz saygın konumu da bir an da bırakıp gitmek istemiyorsunuz. Bir düşünün, olmak istediğiniz yerde, olmak istediğiniz kişi misiniz? Yıllarınızı harcayarak edindiğiniz o konumda aslında mutlu olacağınızı sanmıştınız. Stres, trafik, uykusuzluk ve yılda iki haftalık tatili hesaba katmamıştınız. Bu noktada kaçımız, içinde bulunduğumuz konforu eliyle itip, yüreğinin götürdüğü yere gidebilir? İşte bugün sizlere bunu başarmış cesur iki kişiden bahsedeceğim. Seçil Öznur Yakan ve eşi Alexios Menexiadis'den...
KARİYERİ DEĞİL HAYALİNİ SEÇTİ
Seçil Öznur Yakan aslında bir makine mühendisi. İTÜ'den mezun olduktan sonra uluslararası firmalarda oldukça yoğun bir tempoda çalışıyordu. Sık sık seyahat ediyor, hayatı neredeyse uçakta, arabada ve trafikte geçiyordu. İşini seviyordu ama saatlerini de metal kutunun içinde geçirmek istemiyordu. Akşam eve döndüğünde, bisikletiyle geçirdiği vakitler özgür olduğunu hissettiği tek anlardı. Ancak bir süre sonra akşamları çıktığı sahil dolaşmaları yetmemeye ve işe bisikletle gidip gelmeye başladı. Buraya kadar Seçil Hanım'ın hayatı ve hissettikleri hepimize tanıdık geliyor. Yoğun iş temposu, trafik, hayatı ıskalamak hepimizin hayıflanmaları değil mi? Ama onu bizden ayıran bir nokta var. O, olumsuzlukların ağır bastığı bu hayatı bırakıp kendini daha iyi hissettiği hayata yelken açmayı başardı. Tabii bu süreçte en büyük destekçisi bir bisiklet turunda tanışıp evlendiği eşi tarihçi Alexios oldu. Cesur çift, tüm kariyerlerini bırakarak Bisiklet Gezgini adını verdikleri bir dükkan açtılar. Burada hem bisiklet tamirciliği yapıp hem de tura çıkacak olan gezginlere destek vermeye başladılar.
ÇAYIMIZ HEP MASADA OLUR
Yakan, Bisiklet Gezgini'ne bisikletle yolculuk dükkânı denmesini tercih ediyor ve ekliyor: "Bir masamız var Bisiklet Gezgini'nin ortasında. Her zaman çayımız olur masada. Sadece alışveriş yapmak için gelmez gelenler de. Oturur beraber en uygun bisikleti, ekipmanı seçeriz ama aynı zamanda rota oluştururuz, yeni başlayanlara tavsiyeler veririz. Kitaplığımızdan faydalanırlar. Dükkânımızdan hiç eksik olmayan yabancı turcularla sohbet ederler. Son vize durumları, yol halleri... Dükkânda sattığımız ürünlerin neredeyse tamamını biz yolculuklarımızda kullanıyoruz. Kimin hangi durumda nasıl bir ihtiyacı olur, onu biliyor ve ona göre tavsiye ediyoruz. Atölyemizde bisikletinizin bakımı yapılırken, Alexios size dikkat edilmesi gereken noktaları anlatır. Amacımız herkesin kendi bisikletinden anlaması ve yolda kendi başının çaresine bakabilmesi. Eğitimlerimiz var bu yüzden, söyleşilerimiz. Tabii Bisiklet Gezgini'nin amacı sadece satmak olmayınca bizi kulüp sananlar var. Burası sadece işimiz değil, hayatımız."
YAZIN İŞ, KIŞIN TUR
Seçil ve Alexios, yazları dükkândalar ama kışları bisikletle yolculuğa çıkıyorlar. Bugüne kadar Almanya, Belçika, Hollanda, İsviçre, İtalya, Kamboçya, Kırgızistan, Laos, Tayland, Yunanistan gibi ülkeleri bisikletleriyle gezmişler. Seyahatlerinde çadırda kalmayı tercih ediyorlar. Düşünsenize bisikletle geziyorsunuz, çadırda kalıyorsunuz, peki banyo ve tuvalet gibi ihtiyaçlarınızı nasıl gidereceksiniz? Bu durumu çoktan çözmüşler ve şöyle anlatıyorlar: "Güzel bir manzara görünce, haydi deyip çadırımızı oraya kuruyoruz; o manzarada uyanmak, yemeğimizi yemek anlatılmayacak kadar güzel. warmshowers.org adında bir web sitesi var. Diğer bisikletliler bize evlerini açıyor. Bisikletli olduklarından birbirimizin derdini anlıyoruz. İstanbul'da evimizde de birçok kişiyi ağırlıyoruz. Tabii ki çeşitli nedenlerle otel, pansiyonlarda da kalıyoruz. Bu nedenlerden biri de banyo. İklime göre birkaç gün banyosuz kalsak da, temizlik gerekli. Yanımızda taşıdığımız bir su torbamız var. Ona su doldurup ağaca asıyoruz ve doğanın ortasında duş alıyoruz. Kuru temizleme dediğimiz bir yöntem de var, ıslak mendillerle. Yolda çeşme bulunca kaçırmıyoruz. Sıcak iklimler zorluyor. Soğukta bisiklet sürerken zaten ısınıyoruz. Yağmur için su geçirmez kıyafetlerimiz var ama sıcakta Güneydoğu Asya'da olduğu gibi nemden ya da Kırgızistan'daki yakıcı güneşten korunmak gerek." Bu seyahatlerde pek çok anı da biriktiriyorlar. Seçil Hanım heyecanla: "Yeni kültürlerle tanışmak, artık arkadaşımız olan kişiler, tabii ki fiziksel ve zihinsel olarak sürekli kendimi aşmak. Bisiklet yolculuklarımın her anı aklımdadır. Pedalladığım yolun her metresini hatırlarım. Araba ile bu mümkün değil. Sicilya'ya gittiğimizde 16 yıldır yağmayan kar yağmaya karar vermişti. Kaldığımız manastırdaki rahibelerin sevincini anlatamam. Kar yağışının herkesin içindeki çocuğu ortaya çıkardığı belli" diye ekliyor.
KATLANIR BİSİKLETE BİNİYOR
Uzun yolculuklarda her şey güzel, peki ya İstanbul'da bisikletle seyahat etmek zor olmuyor mu? Kaçımız aracımızı bırakıp, işimize bisikletle gitmeye cesaret edebilir. Ama Yakan, bu cesareti gösteriyor ve İstanbul'da bisikletli bir hayatın mümkün olacağını söylüyor: "Aracım, bisikletim. Motorlu bir aracım yok. İstanbul'da her yere bisikletimle ya da toplu taşıma ile gidiyorum. Toplu taşımada katlanır bisikletimi kullanıyorum. Diğer yerlerde tur bisikletimi. Adı Mavi. Dünyanın farklı yerlerinde yapılan araştırmalar gösteriyor ki, eğer 5 km'den daha az bir mesafeye gidecekseniz, bisiklet her zaman daha hızlı. Şu günlerde hepimizin derdi hız değil mi? İşte, çözüm bisiklet. Size birkaç rota örneği vereyim. Kadıköy'den Maslak'a giderken, Beşiktaş'a kadar vapura biniyorum oradan da Boğaz hattı üzerinden bisikletimle gidiyorum. Toplam 1 saat 15 dakika. Vapurda kitabımı okuyorum, o güzelim Boğaz'ı izliyorum, sonra da bir araçta oturmak yerine sporumu yapıyorum. Akşam spor salonu için harcanan o vakit de bana kalıyor. Diyelim Kavacık'ta bir toplantım var ve terlemek istemiyorum. Giderken bisikletimi koyuyorum otobüse, toplantımı yapıyorum ve dönüşte de basıyorum pedala."
ŞOFÖRLER EĞİTİLMELİ
"İstanbul'da yürümek bile kolay değil. Henüz bisikleti bir ulaşım aracı olarak kabul etmeyen bir toplumuz. Trafik Kanunu'na göre aracız ve kaldırımdan gitmemiz yasak. Yolun sağ tarafı bizim ve birçok noktada öncelikliyiz. Araç kullananların kurallara uyması yeter aslında bizim için. Kapıyı açmadan önce aynadan kontrol etmeleri, dönüşlerde sinyal vermeleri, bizi sollarken 1,5 m mesafe bırakmaları çok önemli... İstanbul'da toplu taşımada bisiklet kullanımı ile ilgili önemli adımlar atılıyor. Belediyelerin aldıkları kararlara sahip çıkmalarını bekliyoruz. İETT, taksi, dolmuş şoförlerine eğitim verilmeli. Kimse bisikletli ile karşılaştığında ne yapması gerektiğini bilmiyor. Dünyanın farklı yerlerinde bisiklet kullandım ve İstanbul'un bisiklet kullanmak için en zor yer olmadığını söyleyebilirim. Altı sene önce işe bisikletle gidip gelmeye başladığımda yolda hiç bisikletli görmezdim, şimdi Avrupa Yakası'nda bile bisikletliler görüyorum. Sayımız arttıkça, görünürlüğümüz de artacak."