Altın Top ödüllerinin bu seneki aday listesi açıklandı. 30 oyunculu listede en büyük favori, Real Madrid'in ve son Avrupa şampiyonu Portekiz'in yıldızı Ronaldo... Listede dört de kaleci var: Gianluigi Buffon (Juventus), Hugo Lloris (Tottenham), Manuel Neuer (Bayern Munich) ve Rui Patricio (Sporting). Bu sezon için belki Ronaldo ismi çok ağır basıyor belki. Ancak böylesi öne çıkan bir aday olmadığı dönemlerde de kalecilerin bu ödül için pek şansı olduğu söylenemez. Şimdiye kadar bunu başaran tek kaleci, efsane Rus Lev Yaşin oldu. Son üçe kalan son isimse, iki sezon evvel Almanya ile Dünya Şampiyonluğu yaşayan, postmodern kaleciliğin simgesi Neuer'di. Rus asıllı ABD'li yazar Nabokov'un "O yalnız kartal, esrarengiz adam, son kurtarıcıdır. Kalenin önünde, parmaklarının ucuyla bir saldırıyı yıldırım gibi defetmek için gösterişli bir dalış yaptığında, bu anı yakalamak isteyen fotoğrafçılar saygıyla diz çöker" dizeleriyle tasvir ettiği kaleciler şüphesiz ki bu oyunun en dışlanmış ve yalnız aktörleri. Çoğu zaman golcülerin gölgesinde yaşamakla lanetlenmiş, tek bir hatayla tüm kariyerleri altüst olabilen (bkz. Toni Schumacher) kaleciler, futbolun amacı ve ödülü golün önündeki en büyük engel oldukları için belki de genelde göz ardı edilirler. İşte tüm parıltılı kariyerine rağmen bu ödülü kazanamayan bazı file bekçileri:
SCHMEICHEL
Tüm zamanların tartışmasız en büyük 10 kalecisinden biriydi Danimarkalı... Manchester United'la 1991-1999 arasında kazanmadık kupa bırakmadı. Kırmızı Şeytanlar'ın 1998-1999'da imza attığı üçlemede (Premier Lig-Kupa-Şampiyonlar Ligi) kalede yine o vardı. Liderlik özelliği, önündeki savunmacılara attığı fırçalar ve dev cüssesinden beklenmeyecek çevikliğiyle en iyilerden biri olarak tarihe geçti. Üstelik sadece kulüp düzeyinde değil milli formayla da büyük işler başardı. Gel gelelim, ülkesi Danimarka 1992 Avrupa Şampiyonası'nda gelmiş geçmiş en büyük futbol mucizelerinden birine imza atıp kupaya uzandığında dahi, performansı Altın Top için yeterli görülmedi. Ve oylama sonunda beşincilikle yetindi.
BUFFON
1995'te Parma ile çıktığı yolculuğa, 2001 yazında transfer olduğu Juventus'la devam etti. Siyah-beyazlıların Gianluigi Buffon için ödediği 32.5 milyon euro bir rekordu. 38 yaşında ama hâlâ ilk günkü heyecanıyla kalesinde devleşmeye devam ediyor. Euro 2016'da Almanlara penaltılarla elendikleri maç sonrası döktüğü gözyaşları da koruduğu bu amatör ruhun en büyük kanıtı. Zaten kariyeri boyunca yaşamadığı sadece iki sevinçten biri Avrupa şampiyonluğuydu, diğeri de iki kez finalde kaybettiği Şampiyonlar Ligi kupası... Buffon artık bir kaleciden çok daha fazlası. Bir ikon. Bir rol model. Ve bu yaşayan efsane, 2006'da Dünya şampiyonluğunu kazandığı zaman dahi Altın Top'a asla uzanamadı.
CASILLAS
1996'da altyapısında futbola başladığı Real Madrid'te 2015'e dek forma giydi. İnsan öğüten bir kulüpte "bayrak adam" oldu. 167 kez milli formayı giyip tüm zamanların en çok milli olan beşinci futbolcusu unvanını kazandı. 2008-2012 arasında üstüste üç büyük turnuva kazanan İspanya milli takımının en kilit parçalarından biri, hatta çoğu zaman kurtarıcısı Iker Casillas'tı. Real Madrid formasıyla beş La Liga üç de Şampiyonlar Ligi zaferi yaşadı. Refleksleri, sezgileri ve istikrarıyla kalecilik hayali kuranlara örnek oldu. Hatta pek çok gence yeni bir hayal kazandırdı. 'Aziz Iker' en çok 2008'de ödüle yaklaştı ancak dördüncü sırada kaldı. Böylece, olağanüstü kariyerine ve yeteneklerine rağmen, Altın Top'a uzanamayan efsane file bekçileri listesinde yerini aldı.