Dört çocuk annesiydi kadın. Üstelik çocuklarının her biri farklı erkeklerden... Alkolikti. Nadiren ayık olurdu. Komşular durumu görüp sosyal hizmetlere şikayet etti anne Dennise Alli'yi. Sosyal hizmetler görevlileri sık sık eve teftişe geliyordu.
Dört kardeşten Dele'nin Nijeryalı babası, o daha bir haftalıkken evi terk edip ABD'ye yerleşmişti. En büyük tutkusu futboldu ufaklığın. Okulla, derslerle arası hiç iyi olmadı. Onun için hayat futboldu. Akademisi de sokaklar...
11 yaşında, Milton Keynes Dons'un altyapısına yazıldı. Dennise de oğlundaki futbol yeteneğini ve aşkını fark etmişti. Ve bir karar vermesi gerekiyordu. Ya futbolculuk hayallerini yakalaması için oğlundan vazgeçip onu başka bir ailenin yanına yerleştirecekti ya da sosyal hizmetlerin kapıyı çalıp onu götürmesini bekleyecekti. Üstelik sürekli sokakta top peşinde koşan, baba desteğinden yoksun oğlunun, çetelerin ya da kötü alışkanlıkların pençesine düşmesinden endişe ediyordu.
KORKMAMAYI ÖĞRENDİ
Duygusal olarak en zor olanı yaptı anne. Oğlunu, kendisinin de tanıdığı bir ailenin, bir takım arkadaşının ailesinin yanına bıraktı. Dele henüz 13 yaşındaydı. Babasını hiç tanımamış, alkolik bir anneyle zorluk içinde geçen 13 yılın ardından, şimdi de başka bir ailenin yanında yaşamak zorunda kalmıştı. Belki de bu denli çetin geçen çocukluğu, onu yeşil sahalarda böylesine cesur, girişken kıldı. Hayat ona korkacak birşey olmadığını öğretmişti. Velhasıl sahada çekinmek için de bir sebebi yoktu.
Bir antrenmanda, kornerden gelen topu topukla filelere yollayıp, gol sevinci olarak ağzındaki sakızı önce dizlerinde ardından da ayaklarında sektirdiğini, sonra havaya vurduğu sakızı tekrar ağzıyla yakalayıp çiğnemeye devam ettiğini anlatıyor, Dons'taki hocası. Üstelik bunu yaptığında daha 16 yaşındaydı.
Yine hocalarının anlattığı kadarıyla, antrenmanlarda hep yeni şeyler dener, kendini geliştirmeye çalışırdı. İki yıl evvel Londra kulübü Tottenham'a imza attıktan sonra da hep o doğuştan gelen yeteneğini konuşturdu. Atletik, ayaklarına hakim, golcü, 1.88'lik boyuyla hava toplarında etkili, arkadaşlarına gol attıran çok yönlü bir ofansif orta saha oyuncusu olarak kısa sürede milli formaya kadar yükseldi.
Son bir haftada üç maçta ikişer gol atarak bir kez daha manşetleri süsledi Dele... Üstelik geçen çarşamba akşamı takımı 4-1 kazanırken attığı iki golle Premier Lig'de 50 maçta 16 gole ulaşıp Gerrard gibi, Lampard gibi, Beckham gibi efsaneleri geride bıraktı. Bu 50 maçta yaptığı 10 asistle de toplam 26 gole doğrudan katkı sağlamış oldu. Bu çarşamba akşamı da Londra derbisinde Chelsea'yi bitiren gollere imza atıp, ezeli rakiplerinin tam 13 maçlık kazanma serisine son noktayı koydu. Tottenham'ın azalmaya yüz tutmuş şampiyonluk ümitlerine adeta yeniden hayat verdi.
REAL MADRİD'İN LİSTESİNDE
Henüz 20 yaşında Dele Alli. Ve kendini mevkidaşlarından ayıran yetenekleri, istikrarı ve gösterdiği gelişim sayesinde, ara transfer döneminde Real Madrid'le adı anılır hale geldi. Bir kaç yıl öncesine kadar İngiliz alt liglerinde top koşturan, hayatı boyunca bir baba figüründen yoksun büyümüş, alkolik bir anneyle yıllarca aynı evi paylaşıp, 13 yaşındayken kanunen olmasa da manen evlatlık verilmiş genç adam, artık dünya devlerinin radarındaydı.
Pek çok insanın koca bir hayat boyu yaşamayacağı travmalarla, sadece 20 yılda boğuşmak zorunda kaldı Dele Alli. Ve şu kadarcık zamanda bir ömre bedel tecrübeler biriktirdi. Yıldızı çabuk parlayıp erken sönenler kervanına katılmamasının yolu da, yeteneğini, hırsını ve bu hayat deneyimini, sahada kazanacağı tecrübelerle harmanlayıp, amaçlarına odaklanmaktan geçiyor. Onun şu ana dek başardıkları ise çok daha sıradan güçlükler karşısında pes edenlere, bir "neden"i olanların her güçlüğe göğüs gerebileceğini kanıtlıyor.