Türkiye'de 2010 yılından beri bin 915 kadın öldürüldü. Katilleri ise genelde hep en yakınındakiler. Eş, eski eş, erkek arkadaş, baba, ağabey ya da oğul... Şiddetin gerekçesi olmaz ama medyaya yansıyan ifadelerinde kadının boşanma isteği, erkeğin barışma isteğinin reddi, namus ve töre erkeklerin kadınları öldürme bahanelerinde ilk sıralarda yer aldı. Bunun yanı sıra kadının yemeğe salça koyması, kadının erkeği şikayet etmesi ya da kadının telefon şifresini söylememesi de kadınları öldürmenin tuhaf bahaneleri arasında yer alıyor.
Toplumsal hafızamızda yer eden Özgecan Aslan, Ayşe Paşalı, 10 aylık bebeğiyle öldürülen Suriyeli Mefta Emani ve niceleri... Onların yaşadıklarını ruhlarımızda açtıkları yaralarla izledik. Türkiye ayağa kalktı, sivil toplum kuruluşları ayağa kalktı ama bu sorun bitmiyor, bitemiyor. Kılıçdaroğlu'nun "Erkek işsizse, eve yeteri kadar para gelmiyorsa akşam tencere kaynamıyorsa bu erkek de gelir hıncını karısından alır." sözleri bu zihniyetin en tepeden en aşağılara doğru nasıl yansıdığını çok güzel gösteriyor.
Toplumun bu büyük yarasını, bu konuda büyük mücadeleler veren; Türkiye'yi ayağa kaldıran vakalarda en önde yürüyen KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) Başkanı Doç. Dr. Sare Aydın Yılmaz ile konuştuk.
- CinsvarCinsvar, Sevdiklerinize Hangi Yüzle Bakıyorsunuz adlı kampanya filmleriniz sosyal medyada binlerce kez paylaşıldı.
Eleştirenler de oluyor. Bu kampanyalardaki amacınız, hedefiniz nedir?
- Hedefimiz bu kampanyalar ile kadına yönelik şiddetle ilgili bir farkındalık oluşturmak, şiddetin ne derece aşağılık ve kabul edilemez bir davranış olduğunu göstermek. Yapılan araştırmalarda şiddet erkeklik, güç ve iktidar üzerinden tanımlanıyor. Biz de bu algıyı düzeltmek için erkeklik, güç ve iktidar gibi kavramların esasında şiddetle bir ilgisi olmadığını göstermeyi hedefliyoruz. Tabii ki şiddeti besleyen sadece erkeklik algısı değil. Bu yüzden tüm kampanyalarımızda 'herkese karşı her türlü şiddete son' mottosunu kullanıyoruz. Kadının erkeğe, annenin çocuğa, öğretmenin öğrenciye, velhasıl insanın insana yaptığı her türlü şiddeti lanetliyoruz. Ama her yıl 25 Kasım'da, Uluslararası Kadına Şiddetle Mücadele Günü olması sebebiyle şiddetin en yaygın şekline yani erkekten kadına yönelen şiddete vurgu yapmak, sivil toplumu ve kamuyu bu konuda duyarlı ve bilinçli olmaya çağırmak için kampanyanlar üretiyoruz.
KÖTÜ KÖTÜLÜĞÜYLE YÜZLEŞMELİ
- Bu anlamda cinsvarcinsvar kampanyanız da sloganıyla çok dikkat çekici...
- Evet, "cinsvarcinsvar"da da şiddet uygulayanların, hayvanlar kadar bile olmadığını söylüyoruz. İnsanlara hayvanlar âleminden örnekler vermek dinimizde, kültürümüzde, edebiyatımızda, sanatımızda ve birçok mecrada kullanılan bir yöntem. Hedef kitlemiz sadece şiddet uygulayan erkeklerdir. Bir kötülük biçimi olan şiddetin görünürlüğünün arttığı bu süreçte şiddetin doğurduğu fenalığı ortaya koyamadan çözüm bulmamız zor. Bizler manevi değerleri yüksek olan bir toplumuz. Ancak her insan, insanı kâmil değildir. Biz bu kamu spotlarımızda Kuran'da esfel-i safilin (sefillerin en sefili), hatta "belhum adal" (hayvanlardan da aşağı) diye ifade edilen kesime sesleniyoruz. Ben azıcık izanı olanların bu ayrımı yapabileceğine inanıyorum. Olgun bir insanın eşini, çocuklarının gözü önünde kan revan içerisinde dövmesi mümkün mü? Böylesine bir kötülüğü insanlığın neresine koyacağız? Geçtiğimiz günlerde gördüğümüz Antalya'da eşini pompalı tüfekle, çocuklarını zehirleyerek öldüren kişiyi insanlıkla nasıl bağdaştırabiliriz? Gazetelerin 3. sayfalarında gerekçesi cinnet olarak sunulan bu haberleri nasıl izah edeceğiz? Kötünün, yaptığı kötülükle yüzleşmesi gerek.
ŞİDDETE SESSİZ KALMAYIN
- Şiddet gören kadınların tavrı ne oluyor? Çoğunun sessizliği tercih ettiğini düşünüyorum.
- Mağdurların çoğu, yaşadıkları olayla ilgili olarak korku, kızgınlık ve utanç gibi duyguları tecrübe etmenin yanında kendilerini savunmasız ve tedirgin hissediyor. Kendisini bu olaydan sorumlu tutabiliyor ve sessiz kalabiliyor. Oysaki şiddete maruz kalmak değil, maruz bırakmak utanılacak bir konudur. Öncelikle kadınlarımız yasal haklarını çok iyi öğrenmeli. Bizler Türkiye'nin her yerinde temsilciliklerimiz aracılığı ile kadınlarımıza ücretsiz yasal haklar eğitimi veriyoruz. Türkiye'de hukuk sistemi, 'tecavüzcüsü ile evlendirilmek', 'kocandır döver' anlayışından son 15 senede yapılan reformlar ve 6284 nolu kanunla birlikte kadınlar lehine çok olumlu bir noktaya evrildi.
- Türkiye'de hangi tür şiddet daha çok yaygın?
- Şiddet dediğimiz zaman zihinlerde hemen fiziksel şiddet canlanıyor ama araştırma sonuçlarına baktığımız zaman psikolojik şiddet de toplumda azımsanmayacak derecede. KADEM olarak bizim şiddete bakışımız çok net
: Herkese karşı her türlü şiddete hayır! Bu sebeple şiddetin her türü ile mücadele ediyoruz. Ancak ağırlıklı olarak fiziksel ve cinsel şiddet mağdurları ile karşılaşıyoruz. Hemen hemen her fiziksel ve/veya cinsel şiddet mağdurunun aynı zamanda psikolojik şiddete de maruz kalmış olduğunu görüyoruz.
- Şiddete şahitlik edenler ne yapmalı?
- Şiddet ev içi, mahrem bir mesele değildir. İki kişi arasında yaşanan şiddet başta çocuklar olmak üzere toplumun tamamını etkiliyor. Dolayısıyla toplumumuzun bu gününü de geleceğini de şekillendiriyor. Bunun farkında olarak şiddete tanıklık eden kişinin harekete geçmesi gerekiyor. Şiddetle mücadele sadece mağdurun mücadelesi değil aynı zamanda toplumsal bir mücadeleyi de gerekli kılıyor. Şiddet mağduru insanın bu süreçte yanında olmak ve ona yol gösterecek kişilerin olması, mücadelede cesaretlendirmesi hayati önem taşıyor. Çünkü kimi zaman, mağdur korku nedeni ile şiddete uğradığını saklıyor bu durumda yanında olan kişinin gerekli mercilere ulaşması hayat kurtarıyor. Tanıklık eden kişi bahsettiğim üzere aynı şekilde polise ihbarda bulunabilir ve ihbar eden kişi izin vermedikçe kimlik bilgileri faille paylaşılmaz.
KILIÇDAROĞLU SOSYAL GERÇEKLERDEN UZAK
- Kılıçdaroğlu'nun sözleri hâlâ gündemde. Bu sözleri KADEM olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Devletin ve toplumun en tepesinden en alt düzeyine kadar kadına yönelik şiddetle mücadeleden herkesin haberi var. Ancak Kılıçdaroğlu'nun, yapmış olduğu açıklamalarda bu sosyal gerçeklikten ne kadar uzak olduğu görülüyor. Nişantaşı, Ulus vb. sosyo-ekonomik seviyesi yüksek ve eğitim açısından güçlü bölgelerde yaşayan, her hangi bir maddi sıkıntısı olmayan kişilerin de şiddete tevessül ettiğini görüyoruz. Bu durumda şiddeti sadece bir sınıfa özgüleyen Kılıçdaroğlu bu sosyal gerçekliği nasıl açıklayacak?
- Yani bu sözlerle şiddeti meşrulaştırmış mı oluyor?
- Evet, Kılıçdaroğlu bu talihsiz açıklamasıyla net bir şekilde "eğer bir derdiniz varsa şiddete başvurmanızı anlayabiliriz" demiş oluyor. Topluma rol model olması beklenen şahsiyetlerin bu tür açıklamaları, kadına yönelik şiddetle mücadele eden bizim gibi sivil toplum örgütlerinin çabalarını sekteye uğratıyor. Kaldı ki bu Kılıçdaroğlu'nun ilk vukuatı da değil. Şubat 2015'te işsiz olan eşin intikamını karısından alabileceğini, 2016'da kadından korkan birisine erkek denemeyeceğini söylemiş, yine aynı yıl Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı hakkında 'birilerinin önüne yatmak' tabirini kullanarak hiçbir ahlaki değer sisteminde karşılığı olmayan yakışıksız sözler sarf etmişti. Ve şimdi de işsiz olan erkeğin hıncını karısından alabileceğini söyleyerek ısrarla şiddeti meşrulaştırmaya devam ediyor. Bu sözler sıradan, önemsenmeyecek bir gaf olarak nitelendirilemez. Kılıçdaroğlu'nun bu sözlerinin toplumsal ayrışmayı körüklediğini, toplumsal barışı zedelediğini düşündüğümüz için 20 temsilciliğimizle beraber geçtiğimiz gün suç duyurusunda bulunduk.
NERELERE BAŞVURABİLİR?
Öncelikle bir sağlık kuruluşuna başvurmalı. Şiddete maruz kaldığında veya şiddet tehlikesi altındayken güvenlik güçlerine, aile mahkemesine, cumhuriyet başsavcılığına, aile ve sosyal politikalar il müdürlüklerine, valilik ve kaymakamlıklara başvurabilir.
ALO 183 hattından yardım alabilirler.
Hayati tehlike bulunması hâlinde, şiddet mağduru geçici koruma altına alınabilir.
Şiddet uygulayan ya da uygulama ihtimali bulunan kişi için hâkim; korunan kişinin bulunduğu konut, okul ve işyerine yaklaşmamasına ya da şiddet tehdidi ve hakaret içerikli davranışlarda bulunmamasına, iletişim araçlarıyla rahatsız etmemesine yönelik karar verebilir.
Silah veya benzeri araçlarını kolluk kuvvetlerine teslim etmesine, bir sağlık kuruluşunda muayene veya tedavisinin sağlanmasına yönelik tedbirlere hükmedebilir.
Aile ve Sosyal politikalar bakanlığına bağlı konuk evlerinden yararlanabilir. Aynı zamanda maddi durumu yeterli değilse baroların adli yardım hizmetinden faydalanabilirler.