Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEM SANCAR

Çek elini oradan

Şehir sanki taciz edilmiş bir nâzenin, maskesinin altından sürme gözlerini dikmiş denize bakıyor. Uzanmış öyle sere serpe, bir küskünlük var yüzünde...
Galata Kulesi bence yine soğuk, yabancı ve bunalımda. Yazarlığına saygı duyan kadınları inciten ak saçlı bir öz Türkçecinin şizofrenisi kadar tüketici bu hava. İki yüzlü yaşamaklar, yalanla kirlenen kâğıt… Korona olmasa da hep bir maske var yüzümüzde. Göründüğü gibi değil hiç kimse.
Süklüm püklüm halim selim, bir bakıyoruz vampir olmuş dolunayda. Boş bulunduğunuz bir ana, bir zayıflık anına saldıran Drakula! Para yapıp Tayvan'a yerleşmek isteyen bir adam tanımıştım eski günlerde. Pedofili sarkıyordu ağzının ucundan. Solcu muydu sağcı mı, unuttum şimdi…
Cinselliği seks filmlerinden öğrenmiş olanlar kadar yaralı, itikatlarını kadını küçük görmeye adamış akıllılar kadar acınası, hırtlığa karşı çıkmayı onu taklit etmek sanan feministler kadar dokunaklıydık. Bunu kabul etmeli.
Sakladığımız foya, hiç olmadık yerde zırt diye ortaya çıkıyor ama! Teyelleri söküyor, yamaları yırtıp atıyor hayat. Numara tanımıyor. Büyük büyük laflara, bin bir akademik şamataya karşın bu çağdaş sistemin her yerinden paspallık sarkıyor.
Çünkü mesele modern veya muhafazakâr, sosyalist veya milliyetçi olmak değil, iyi kalpli olmak. İçi dışı bir olmak. Hayvandan kurtulup yukarı çıkmak. Eşrefi mahlukat, yaratılmışların en şereflisi. Ya da daha ortak bir lisanla söylersek:
Kendiyle ve zamanıyla yüzleşen insan…

***


Dün dolaşırken bir genç kız gördüm paltosunu ters iliklemişti. Bir protesto mu yapıyor acaba, diye düşündüm. 'Bıktık ulan sizden' mi demek istiyordu yoksa?
Bilemedim, fakat dikkatimi çekti...
Sahiden yanlış mı iliklenmişti şu genel geçer 'Ahlak'ın düğmeleri?
Haliç kıyısında yürüdüm sonra. Bir ara mucize gibi parlayan güneş vurunca kel kafama, mutluluğu düşündüm. Herkes onun peşindeydi. Dervişin biri "bütün kadınlar ana kuzusudur, erkekler de öyle" demişti, onu hatırladım. Kimse çıplak gözle bakamıyordu demek, hakikatin güneşine. O kadar ışıltılıydı demek! Biz körlüğe, parçalanmış kişiliklere, içi boş güzel sözlere mi benziyorduk git gide?
Şu maskeli halimiz bize bir gerçeği mi söylüyordu ne? Gerçek, kovaladıkça kaçan bir ateş böceği miydi meselâ? Karanlık çöktüğünde yanıp sönen, kurtuluşu gösteren gemici fenerleri...
Ne var ki art niyetin kalın perdesi zihnimizde, körüz. En kültürlü, en güvenilir sektörlerde çıkıyor rezalet. Film setleri, dizi şeyleri, makam medya, edebiyat ve kumpanya… Başka? Aman sus uyanmasın kimse!
Kara gözlükler diyorum, hepimizin gözlerinde…

***


Biri 'erkekler' dedi duydum. Dırdır ne çok konuşuyor erkek milleti kadınlık üstüne! Alayı boş laftır benim fikrimce. Ölçüp biçiyorlar durmadan. 'Ya siz kendinize bakın, işinize' demiyor hiç kimse. Onun yerine bağırıyor öteki mahallede biri: "İster açarım, istersem…" Sonra kart zamparanın teki: "E o zaman hadi, gerici misin yoksa sen?"
Onu diyorum. 'Eril' meril, dalga dümen…

***


Yüzleşmeyi, eski kinlere linçlere av partilerine dönüştüren, meseleyi adamakıllı konuşmamızı engelleyen infazcı cadalozları görüp yolumu değiştiriyorum. Yürüyorum İstanbul'da, Harem kıyılarında…
Denizdeki dalganın köpüğüne buz gibi bir gece iniyor. Düşüncenin sisinde bir siluet halindeyiz. Yakamızda eksik bilgilerin teneke rozeti. Kafamız bir çağ boyu karışık ve titrek bacaklarımızla dikiliyoruz harbi bir özeleştirinin önünde. Empati duygumuzun martıları huzursuz.
Fakat içimin mi yoksa şehrin mi bilmem, gölgelerde mahrem bir bilge, ermiş bir kadın, izliyor sanki beni daima.
Anima! Bu iyi ama…

***


Meraklısına: Anima, erkeğin içindeki bilge kadın. Jung psikolojisinden.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA