Liv Hospital Tıbbi Biyoloji ve Genetik Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nesrin Erçelen; genetik biliminin geldiği noktayı anlattı:
Modern tıpta gelinen noktada; kişiye gelecekte hangi hastalıklara yakalanabilecekleriyle ilgili risk analizleri yapılıyor ve hastalar bu doğrultuda bilgilendiriliyor. Hastalar, uygulanacak tedaviler konusunda son kararı kendileri veriyor.
Genetik teknolojinin gelişmesiyle birlikte modern tıpta da büyük gelişmeler oldu. Artık neredeyse her yeni doğan bebek, kendine özgü genetik bilgilerin bulunduğu bir çiple dünyaya geliyor. Dolayısıyla hayatı boyunca ne tür sağlık hizmetlerinden faydalanması gerektiği, ne tür hastalıklara yatkın olduğu, hangi tür ilaçlardan daha doğru şekilde faydalanabileceği belirlenebiliyor. Böylece, tıpta yeni bir yapılanmanın önünün açıldığı söylenebilir.
GEREKSİZ İLAÇ KULLANIMINI ÖNLER
Her insanın genetik yapısında; kendine özgü 'tek nükleotid polimorfizmler' dediğimiz değişiklikler bulunuyor. Bu da; kişinin tamamen eşsiz bir genetik yapıya ve genetik şifreye sahip olması anlamına geliyor. Bu değişiklikler kişiyi, diğer insanlardan ayırıyor.
Polimorfizmler; kişide bulunan riskleri ortaya koyuyor. Genetik testler ile bu risklerin ne olduğu anlaşılıp ona uygun tedavi yöntemleriyle hastanın tedavisi sağlanıyor.
Bu 'tek nükleotid polimorfizmler', kişiye özgü ilaç kullanımı konusunda da önemli verilere sahip. Bunlar sayesinde kişinin genetik yapısına göre hangi ilaçtan daha fazla verim alacağı tespit edilebiliyor. Böylece kişinin hem zararlı ilaç kullanımı önleniyor, hem de gereksiz ilaç kullanımı en aza indirilerek sağlık ekonomisine katkı sağlanıyor.
MODERN TIBBIN YENİ YÜZÜ
Önleyici tıbbın amacı; kişilerin risk analizleri sonrası kendilerinde olabilecek hastalıklarını ortaya çıkmadan tedavi edebilmektir. Fakat eğer hastalık ortaya çıkarsa; zarar görmüş dokular, rejeneratif (yenileyici) tıp ile fonksiyonel hale getirilebiliyor. Yenileyici tıp, modern tıbbın bir dalıdır. Gelişen teknolojiyle birlikte kişinin kendisinden elde edilen hücrelerin iyileştirici özelliği kullanılarak, yaşlılıktan korunmak ya da doku kayıplarını tedavi etmek mümkün hale geldi.
TIBIN SÜPERMEN'İ KÖK HÜCRE BANKACILIĞI
Kök hücre bankacılığında; kişinin yağ dokusu olduğu gibi saklanabiliyor ve daha sonrasında yani hastanın ihtiyacı olduğu zaman, olgun kök hücreler ve yenileyici hücreler ayrıştırılabiliyor.
YARALAR İYİLEŞİYOR
Yağ dokusunun dondurularak saklanması ya da bu dokudan elde edilerek saklanan olgun kök hücreler ve yenileyici hücreler; yüz, deri, el gençleştirme tedavisi, göğüs büyütme ameliyatı, yanık ve yaraların tedavisi başta olmak üzere birçok tıbbi ve estetik tedavide başarılı sonuçlar veriyor.
Kök hücre bankacılığı sayesinde; saklanan hücrelerin yaşlanmasının önüne geçiliyor ve ileri yaşlarda bu hücreler ortaya çıkabilecek acil tıbbi ya da estetik uygulamalarda başarılı bir şekilde kullanılabiliyor.
Diyabet hastalarının yüzde 25'inde görülen ayak yaralarının yüzde 8'i; parmak ya da ayak kesilmesiyle sonuçlanabiliyor. Açık yaraya enjekte edilen yenileyici hücreler sayesinde ayak yaralarının tedavisi de mümkün hale geliyor.
HASTALIKTAN KORUNMA BEBEK DOĞMADAN BAŞLAR
Koruyucu tıp aslında doğum öncesinde başlamalıdır. Riskli bulunan bireyler; özellikle son yıllarda gelişen pre-implantasyon genetik tanı sayesinde çok sağlıklı bebeklere sahip olabiliyor. Örneğin, ülkemizde sık görülen Thalesemia hastalığı gibi birçok ölümcül hastalığın taşıyıcısı olan anne ve babanın sağlıklı çocuk sahibi olması için pre-implantasyon genetik tanı yöntemi uygulanıyor. Böylece daha en başından hastalığın gelişmesi önleniyor.
YENİLEYİCİ HÜCRE NEREDE KULLANILIR?
Dolaşım yetmezliği tedavileri
Diyabetik ayak tedavisi
Yanıklar
Yüz ve vücuttaki izler
Kıkırdak ve kemik dokusu sorunları
Estetik ve plastik cerrahi uygulamaları
Ayrıca kişiler; ileride ortaya çıkabilecek birtakım sorunlar için kendi yenileyici hücrelerini saklayabilirler. Böylece ileride bu hücreleri kullanarak tedavi olabilirler.