Kanser tanısının patoloji ile konulduğuna dikkati çeken Opr. Dr. Palaz, "Dış görünüşü ile kansere benzetebilirsiniz ama, patolojik olarak hücre düzeyinde incelenmeden tanı konulmamalıdır" dedi.
Vulva kanserinin dış genital bölgede oluştuğunu ve cilt kanserleri gibi olduğunu ifade eden Palaz, "Deriden kaynaklı, benlerden gelişen tipleri tehlikelidir. Çoğu 65 yaşından sonra çıkar. Pratik olarak o bölgedeki tüm kitleler cerrahi olarak alınmalıdır. Vajen kanseri vajen duvarından çıkar; nadirdir, çoğu başka organın kanserinin metastazıdır. Rahim ağzı kanseri en sık görülen üçüncü kanserdir. Kanser olmadan önce ortalama 10 yıl geçmektedir. Kanser öncesi oluşumların smear (yayma) taramaları ile önceden tespitleri mümkün olduğundan, tedavisi erkenden yapılabilen bir hastalıktır. Rahim ağzı kanserlerin önceden hiçbir belirtisi olmadığı için yıllık smear tarama testleri mutlaka yapılmalıdır. Özellikle evlilikten 2. veya 3. senesinden sonra rutin uygulanmalıdır. Rahim ağzı kanserinin en önemli nedeni HPV denen virüs olduğu artık kesinleşmiş, buna karşı aşı da geliştirildiği için genç kızların cinsel yaşamları başlamadan önce aşılanmaları mutlaka gereklidir. Keşke aşı olabildiğince yaygınlaşabilse, rahim ağzı kanserini dünyadan silebilirdik. Bu kanserin oluşumunda sigaranın da etkenlerden olduğunu ayrıca vurgulayalım" şeklinde konuştu.
Rahim iç zarı kanserinin ise kadın kanserleri arasında yedinci sırada yer aldığını bildiren Opr. Dr. Palaz, ilk başlarda hiç şikayet yokken iç zarın fazla kalınlaşmasıyla daha sonra düzensiz kanamayla kendini gösterdiğini aktardı. Palaz, "Rahim iç zarı kanseri genellikle 60 yaş civarında görülür. Yani menopozda rastlanır. Şişmanlık, hipertansiyon, şeker hastalıklarıyla ilişkisi kuvvetlidir. Genç menopoz, devamlı östrojen alınımıyla ilgisi vardır" ifadelerini kullandı.
Yumurtalık kanserinin kadınlarda görülen en sık beşinci kanser olduğunu açıklayan Palaz, batın içinde büyümesini engelleyecek pek organ olmadığı için tanı konana kadar genellikle çok geç tanı alındığını, tesadüfen bakılan ultrasonografilerde rastlanabildiğini söyledi. Opr. Dr. Palaz, şunları kaydetti:
"İleri yaş kanseridir. Bu nedenle rutin bakımlar sırasında özellikle yumurtalık kist veya kitleleri bulunmuşsa tümör markerleri dediğimiz kanda Ca 125 başta olmak üzere bazı protein yapısında maddeler bakılır. Bu tür kanserlerin ilk başlangıcında hiçbir belirti olamayabilir. Erken tanı, erken cerrahi her zamanki gibi en iyi sonuçları verir. Kadın kanserleri arasında özel bir yeri olan, halk arasında üzüm gebeliği diye bilinen mol gebeliklerin çok azında kanser olan koryokarsinoma, çoğu zaman gebelikten sonra veya düşükten sonra ortaya çıkar. Üzüm gebeliği kanser olmamasına karşın kanser gibi takip edilip, tedavisi ciddi yapılması gereken bir durumdur."
Kadınlarda en sık meme kanserinin görüldüğüne işaret eden Palaz, sıklıkla menopoz döneminde görülen bu kanser türünde genetik ilişkinin kuvvetli olduğunu, erken tanının mamografilerle yapılabildiğini belirtti. Palaz, "İkinci sıklıkla görülen kanser akciğer kanseridir. Sigarayla çok yakın ilişkisi vardır. Dünyada sigarayı ortadan kaldırabilirsek tüm kanserlerin üçte birini ortadan yok edebiliriz. Üçüncü sırada kolon kanseri, sonra rahim ve yumurtalık kanseri gelmektedir. En çok öldüren ise akciğer ve meme kanseridir. Erken tanı, koruyucu hekimlik her zaman ön planda olmalıdır" diyerek sözlerini tamamladı.