Gediz ilçesinde 3 kuşaktır tarhana üretimini modern fabrikada devam ettiren ailenin son temsilcisi Bahadır Oyan, ürünlerinin tamamen doğal olduğunu ve eskiden anne ve ninelerinin yaptığı usullere uygun olarak üretim gerçekleştirdiklerini söyledi.
Tarhana yapımında kırmızı biber, nane, yoğurt, soğan, ekşi maya ve un kullandıklarını dile getiren Oyan, şöyle konuştu:
''Malzemeleri makinemizde karıştırdıktan sonra dinlenmeye alıyoruz. 2-3 hafta dinlenip fermantasyonu yapıldıktan sonra bez raflara kaşıklarla dökümünü yapıyoruz. 10-15 gün de kuruma işlemi gerçekleştikten sonra elekten geçirip paketleyerek satışa sunuyoruz. Şu anda İstanbul'da 2 bin noktaya satış gerçekleştiriyoruz. Gediz tarhanasının en büyük özelliği, fermantasyonun çok uzun tutulması ve içinde hiçbir katkı maddesinin olmamasıdır. Sonbaharda ve kışın taleplerde büyük artış yaşanıyor. Tamamen şifa kaynağı bir ürün. Türkiye'de festivali olan tek tarhana bizim ilçemizde yapılır. Ürünümüze güveniyoruz. Soğuk algınlığı, grip olduğumuzda kesinlikle tarhana çorbası içeriz.''
Bazı kaynaklardan derlenen bilgilere göre, tarhanayı tüketen kültürlerde bu adın nereden geldiği konusunda çeşitli söylentiler bulunsa da konuyla ilgili kesin bir bilgi bulunmuyor. Tarhananın Balkan mutfağına girişinin, Osmanlılar döneminde olduğu belirtiliyor. Anadolu'da tarhana adının kaynağına yönelik en yaygın inanış şöyle:
''Vaktiyle bir hükümdar, seferlerinden birini yaparken bir fakirin evine misafir olmuş. Sıkıntı içinde ne ikram edeceğini şaşıran köylü kadın, çabucak bir çorba pişirmiş. Hükümdar kendisine ikram edilen çorbayı çok beğendiğini belirtip 'Bu ne çorbası?' diye sormuş. Kadın da 'Dar hane çorbasıdır. Kusura bakmayın. Afiyetle yiyin' demiş. 'Darda olan ev' anlamına gelen 'darhane', zamanla tarhana diye anılmış."