Hidroksistilben olarak bilinen resveratrol; kara üzümün çekirdeği ve kabuğunda yüksek dozda bulunuyor. Araştırmalar; resveratrol adlı anti-mikrobiyal maddenin, kanserle savaşta umut vâdeden doğal bir silah olduğunu gösteriyor.
RİSK AZALIYOR
Anti-aging etkisi de olan resveratrol; stres, enfeksiyon ya da radyasyona tepki olarak bitkiler tarafından üretiliyor. Resveratroller, kanserin birçok aşamasında etkili olduğu gibi; meme, akciğer, karaciğer ve pankreas kanserinden de koruyor. Bu antimikrobiyal madde; kırılma ihtimali olan tehlikeli DNA'ların kansere dönüşmesine engel olarak kanserli hücrelerin oluşmasını önlüyor. Kanser; ilk etapta vücuttaki anormal hücrelerin büyümesiyle çoğalıyor. Elde edilen yeni veriler; bu anti-mikrobiyal maddenin, kansere neden olan hücrelerin büyümesini engellediğini gösteriyor. Günde 500-1000 mg. resveratrol alan hastalarda; kolon tümör hücrelerinin çoğalma ihtimali yüzde 5 oranında azalıyor. Bu madde, özellikle beyindeki kanserli hücrelerin sinyalizasyonunu (STAT 3) inhibe ederek kanserin yayılımını durduruyor. Vücudun doğal apoptoz (hücre ölümü) sürecinde de; hastalığın yayılmasını kontrol ederek, kanserli hücrelerin yavaş yavaş yok olmasını sağlıyor. Öte yandan insülin benzeri büyüme faktörleri (IGF-1); kanser hücrelerinin yayılmasını ve kansere yol açan kötü huylu tümörleri artırır. Yapılan bir araştırma; günde 2.5 gr. resveratrol almanın, IGF- 1'i kontrol edebileceğini ortaya çıkarmıştır.
KEMOTERAPİYE DİKKAT!
Yapılan bir başka araştırma ise; resveratrollerin, önde gelen ölüm nedenleri olarak kabul edilen kalp hastalığı, felç, diyabet ve Alzheimer'ı da azalttığı göstermektedir. Yani bu maddenin alınmasıyla, sağlıklı bir yaşamın temelleri atılabilir. Ancak resveratrollerin; kemoterapi sırasında bazı ilaçların aktivasyonunu azaltabileceği veya karaciğerdeki P450 enzimine etki ederek, kemoterapinin yan etkilerini artırabileceği ise unutulmamalı!
KOLAJENİ UYARIYOR
Günümüzde güvenli olduğu sanılan ve vücuda giren birçok kanserojen madde; karaciğerdeki enzim sistemlerini etkileyerek kanseri tetikliyor. Resveratroller; bu kanserojen molekülleri detoksifiye edip olumlu enzimlerin devreye girmesini sağlayarak kanser oluşumunu engelliyor. Güçlü antioksidan etkisi de olan bu madde, cildin yaşlanmasına yol açan serbest radikallerin zararlı etkileri ile de mücadele ediyor. Ayrıca sağlıklı kolajen sentezinin uyarılmasına da yardımcı oluyor.
MEYVENİN KENDİSİNİ TÜKETİN
Bağışıklık sistemini güçlendiren resveratrol, pek çok kanser türünün yanı sıra sindirim sistemi hastalıklarına karşı da etkilidir. Araştırmalar; resveratrolün mesane ve karaciğer kanserlerinde yararlı olabileceğini gösteriyor. Alkolden ziyade üzüm ve üzüm çekirdeğinin tüketilmesi daha fazla yarar sağlıyor. Ancak resveratrolün kapsül veya toz halindeki bileşikleri; kemoterapi esnasında yüksek dozda alınırsa, kemoterapi ilaçlarını karaciğerde P-53 üzerinden bloke edebilir.