Karbonhidratlar (şeker) ana enerji kaynağıdır, kaslarda ve karaciğerde bir miktar acil durumda kullanılmak üzere depolanmış halde bulunurlar. Dışarıdan alınmasalar da gereğinde protein ve yağların parçalanmasıyla da vücutta üretilebilirler.
Bazı protein yapıtaşı olan aminoasitler ve bazı yağ asitleri ise vücutta üretilemediğinden dışarıdan devamlı alınmazlarsa hayatın sürdürülmesi mümkün değildir. Bağışıklık sisteminin, hücrelerin ve organların yapıtaşı olan protein, açlık halinde, vücutta zaten çok kısıtlı olan şeker depolarının tükenmesiyle parçalanarak şekere dönüştürülür. Bu dönüşüm özellikle hızlı kas erimesine neden olur. Böbreklere de atık madde olarak yük bindirir. Fiziksel aktivitenin fazlalığı, kas kaybının hızlanmasına, kiriş, kemik ve eklem hasarlarına neden olur.
Örneğin bazı hormonların üretimi, enerji sağlanması, bazı vitaminlerin emilmesi ve depolanması, hücre duvarının yapılması, mikroplara karşı direnç sağlanması, sinir sistemi ve sindirim metabolizmasının düzenlenmesi, vücuttan ısı kaybının önlenmesi için yağlara ihtiyaç vardır. Bazı yağ asitlerinin de, bazı aminoasitler gibi vücutta üretilemediğinden dışarıdan alımı zorunludur. Aksi taktirde protein (özellikle kas) kaybı daha hızlı olur!
Sodyum, potasyum, magnezyum, fosfor, klor ise dışarıdan alımı şart olan minerallerdir. Kalbin, kasların, beyin-sinir sisteminin, metabolizmanın, sindirim sisteminin sağlıklı çalışması bu minerallere bağımlıdır. Vitaminlerden birçoğu da mineraller gibi vücutta üretilemediğinden veya depolanmadığından düzenli ve dengeli olarak dışarıdan alınmak zorundadır. Yağda çözünen A, D, E, K vitaminleri yağ dokusunda depolandığından uzun süre eksikliği hissedilmeyebilir. Fakat kısa sürede aşırı fiziksel aktivite ve yetersiz beslenmeye bağlı hızlı yağ dokusu kaybı, vitamin eksikliğinize sebep olabilir. Bazı B vitaminleri ve C vitamini gibi suda eriyen ve depolanamayan vitaminlerin eksikliği ise çok daha kısa sürede ortaya çıkabilir, enfeksiyonlara yatkınlığa, metabolizma bozukluğuna yol açabilir.
Lifli gıdalar, barsak hareketinin düzenini sağlamanın yanı sıra, bazı besinlerin emilmesi, zehirli kısımlarının barsaktan atılması, barsaktaki faydalı bakterilerin üremesi için de gereklidir.
Vücut ağırlığımızın yaklaşık üçte ikisini, benin ve kasların dörtte üçü, kanın yüzde 90'ı sudan oluşur. Besinlerin hücre içine alınması, sindirilmesi, atık ve zehirli maddelerin hücre ve vücut dışına taşınması, kan basıncının, vücut ısısının korunması hep suya bağımlıdır.
Yetersiz su ve mineral alımı, metabolizma sonucu oluşan zehirli maddelerin vücuttan atılamamasına, kanın koyulaşmasına, pıhtılaşmasına, zamanla basıncının düşmesi sonucu böbreklerin ve beynin beslenmesinin bozulmasına, solunum yollarında daralmaya neden olarak hayati tehlike yaratır. Özellikle, yeterli su içilmeden, sıcak ortamda yapılan aşırı fiziksel aktivite, hızlı ve fazla su, mineral kaybına yol açarak kalp ritm bozuklukları, kalp krizi ve felce yol açabilir. Baş ağrıları, kas krampları, eklem tutulmaları, zihinsel fonksiyonlarda bozulma, böbrek yetersizliği ve kabızlığa, vücutta geri dönüşü olmayan hasarlara neden olabilir.