Vltava Nehri'nin etrafına kurulu olan kent sahip olduğu birbirinden güzel mimari esintileri ile tam bir Ortaçağ kenti havasına sahip. Şehrin tarihi meydanı UNESCO listesinde yer almakta. Bu yüzden şehri ziyaret ederken ikiye ayırmak lazım. Önceliği Prag'ın tarihi yüzüne verelim: Charles Köprüsü, şehrin tarihi kısmıyla Lesser Town'ı birleştiriyor. İnşaatı 14. yüzyılda başlayan köprü, Prag'taki en güzel yapılardan biri. Oldukça turistik olan bu köprü gece gündüz müzisyenler ve eserlerini satan ressamlarla dolu. 1257'de kurulan, Prag'ın en iyi tasarlanmış bölgelerinden olan Malaa Strana, 'Lesser Town' olarak da biliniyor. Önceleri tüccarların ve zanaatkârların merkeziyken, şimdilerde bölgede publar, restoranlar ve hediyelik alışveriş mağazaları bulunuyor. Prag, yüzyıllar boyunca Yahudilerin yoğun olarak yerleştiği yerlerden biri olmuş. Kentte yer alan Josefov adlı bölüm ise Yahudilerin izlerini en çok taşıyan bölgelerden biri. Şehrin tarihi bölümüne de yakın olan bölgeye ilk defa 12. yüzyılda Museviler tarafından yerleşilmiş. Şu an Jewish Museum'da Yahudi tarihine tanıklık etmiş objeler sergileniyor. Bölgede, eski bir Yahudi mezarlığı da bulunuyor. Aynı zamanda Prag fotoğraf meraklıları için de tam bir cennet. Bu yüzden Prag'a hakim bir tepe olan Petrin Tepesi fotoğrafa meraklı olanların sevdiği bir nokta. Tepe, üzerinde kurulu olan bir televizyon kulesi ve minyatür Eyfel Kulesi ile tanınmakta ve tüm şehri tepeden gören, nefis bir manzaraya sahip. Bir diğer fotoğraf noktası ise Golden Lane. Prag Kalesi'nde yer alan küçük bir sokak burası. Bir efsaneye göre simyacılar sokaktaki metali altına dönüştürmeye çalışmışlar. 15. yüzyıldan kalma olan Golden Lane'de çok güzel fotoğraf veren 11 tarihi ev bulunuyor. Prag Kalesi'nde bulunan Kraliyet Bahçesi şehrin en güzel yerlerinden biri. 16. yüzyılda kalede yaşayanlar için oluşturulan bahçe ancak 2002 yılında ziyarete açılmış.
PRAG'IN ÇAĞDAŞ YÜZÜ
Prag'da yeni yeni yerel modern ve çağdaş sanatçılarının işlerinin sergilendiği galeriler açılmaya başladı. Ancak şehrin biraz dışında bulunan Çağdaş Sanatlar Merkezi (DOX), dünya standartlarında bir mekân. Endüstriyel bölgeye yakın olan Poupetova'da yer alıyor. Büyük beyaz binasında, yılın her zamanı birçok sergi var ve satış mağazasında görülmeye değer objeler satılıyor. Dünyaca ünlü mimar Frank Gehry tarafından 1996'ların sonunda tasarlanan Dancing House (Fred and Ginger diye de biliniyor) oldukça tartışmaya yol açsa da bu tarihi şehre çok yakışmış ve şehrin hâlâ yaşadığını hissettiriyor insana. "Sanat, tarih iyi hoş ama..." diye düşünmeye başlayıp, bir müddet sonra kristal, cam ve matruşka satan turistik dükkanlardan sıkılırsanız kendinizi hem dünya markalarının hem de çağdaş Praglı tasarım ve modacılarının dükkanlarını bulacağınız Parizska Caddesi'ne atmalısınız. Prada, Louis Vuitton gibi markaların arasında Kubista Gallery, Simple Concept Store gibi dükkanlarında yerel tasarımcıların markaları da satılıyor. Konaklamak için diğer Avrupa ve dünya şehirlerine göre oldukça uygun fiyatlar sunduğu için Mandarin, Boscolo, Kempinski gibi bir çok otel olsa da şehrin en iyisi olarak önereceğim otel Four Seasons Prag. Tam Charles Bridge'ın yanında yani şehrin kalbinde yer alan otel Barok, Rönesans, klasik ve çağdaş stilde dört ayrı binanın birbirine bağlanmasından oluşuyor ve şehrin tarihine tanıklık ediyor adeta.
ÖZLEM AVCIOĞLU