Beklenen
mevsim geldi... Upuzun bir kışın ardından deniz, güneş, kum diye başlayan hayallerinizin de etkisiyle iyice ısınan hava size üzerinde ADB yazılı bir bilet aldırdı bile. İzmir'e gidiyorsunuz. Şöyle bir Ege rüzgarına versem sırtımı, melisa kokularıyla yürüsem, zetinyağlılarıyla lezzet bulsam dediğiniz şehir, kollarını açmış sizi bekliyor. Bavulunuzu aldıktan sonra yönünüzü bu kez güneye değil kuzeye çevirmenizi öneriyoruz. Hazırsanız Yeni Foça'ya gidiyoruz! Yeni dendiğine bakmayın siz. Yerleşim olarak Cenevizlere dayanan ve 1200'lü yıllara tarihlenen bir geçmişi var bizim 'yeni'nin. Foça'yı 'eski' yapan da ona 23 km uzaklıkta olan bu 'yeni'nin ta kendisi. Tarihe döneriz, fakat güneşi kaçırmamak gerek. Verimli Gediz Ovası'ndan hayat bulan köyleri geçmemiz gerekecek daha. Şehir merkezinden Çanakkale'ye doğru gideceğiz. 65 kilometrelik bu yolda İzmir insanının sakin molalarına, Menemen testici ve sepetçilerinin rengarenk tezgahlarına, Buruncuk Köyü'nün her daim sıcak ekmekleri bulunan fırınlarına, zeytin ağaçlarına, sözün özü güneşin altınmış hissini verdiği kocaman Gediz Ovası'na bakacağız. İlk tabelada Foça yazacak. Dedik ya, onu eski yapan yeni'ye gidiyoruz bugün biz. Yani Çanakkale'ye doğru devam. 10-15 dakika geçti. Bakın şimdi tabelada ne yazar: Yeni Foça. Bu yazıyı gördükten 20 dakika sonra da masmavi bir koyla tanışma zamanı!
KİMSE KEYFİNİZİ KAÇIRMAZ
Yeni Foça'nın merkezini gündüz sedefli bir deniz kabuğunu, gece ışıltılı bir gerdanlığı andıran koy çevreliyor. Koy, şehir merkezinin yer aldığı halk plajı ile başlar. Denize girerken plajın karşısına sıralanmış kafelerde oturup, şemsiye ve şezlong temin edebilirsiniz. Biraz ileride çimlere de yayılabileceğiniz mekanlar mevcut. Sörfü unuttuk sanmayın. Her seviyede istekliye açık olan Yenifoça Windsurf Okulu, yaz sezonu boyunca hizmet veriyor. Foça'nın tatlı rüzgarıyla da tanıştığımıza göre koyu yarıladık ve Burunucu'na gidiyoruz demektir. Güney suyunun sıcaklığına alışkınsanız emin olun Foça'nın denizi sizi kendinize getirecektir. "Deniz dediğin duştan farkı olmalı canım", cümleleriyle sıkça karşılaşmaya hazırlıklı olun. Hep dendiği gibi girince alışırsınız. Günbatımıyla birlikte balık yeme vaktinin geldiğini hissetmeye başladık. Yeni Foça'nın şirin liman tablosunu çerçeveleyen balık restoranlarına doğru yürürken Foça'nın tarihi dokusunu korumuş taş evlerinin yer aldığı dar sokaklardan geçerken begonviller, yaseminler, renk renk güller, melisalar size eşlik edecektir. Artık İzmirlilerle ilgili duyduğunuz 'rahattırlar, ısrarlarıyla sizi sıkmazlar' tespitini tecrübe edeceğiniz yere geldiniz. Balıkçılarda herkes kendi keyfinde, kendi balığında, kendi mezesinde, kendi sohbetinde fakat illa ki Ege ezgisindedir. Kolunuzdan tutan, burası rezerve efendim diyen, yemek mi yiyeceğiz yoksa aperatif mi alacağız sorularıyla tadınızı kaçıran kimseye rastlamayacağınızdan emin olabilirsiniz. Deniz tarağından semizotuna; çipuradan (İzmirliler çupra derler) levreğe, karagözden barbuna; midye dolmadan ahtapot bacağına doğru uzanan masalar da uçuk hesaplarla sonlanmayacaktır. Yemek sonrası akşam yürüyüşü şart. İstikamet Gece Pazarı! Deniz manzaralı ve ışıl ışıl tezgahların aydınlattığı pazarda aklınıza gelen her şey var. Meşhur İzmir lokmasının mis gibi kokusunun da sizi bu alışveriş boyunca tatlı tatlı çağırdığını duyacaksınız.
Okey taşının sesi yankılanıyor
Kumsalın suyla buluştuğu Burunucu Plajı'ndayız. Burada da İzmirlilerin tabelada ne yazarsa yazsın ortak adlandırmayı pek sevdikleri 'çardak'lar var. Uzak bir komşu da olsa bize meşhur tost ekmeklerini ulaştıran Ayvalık, denizde acıkan karnınıza lezzetli bir iyilik yapmayı bekliyor. Çardakların birinde yemek molası verirken burada o eskide kalan okey taşı seslerine, tatlı amcaların turnuva ciddiyetindeki tavla müsabakalarına şahit olabilirsiniz. Önünüzden zıpkınlarla geçen gençler sizi şaşırtmasın bu esnada. Onlar Arka Koy'a avlanma(ma)ya gidiyorlardır. Birçok denizyıldızı, farklı farklı renklerde deniz kabukları, deniz kulakları ile dönecekleri yolda bahaneleri teknik arıza olacaktır.
EZGİ SIRTI
