Hakkında
çok güzel yazılar okuduktan sonra bir gün içinde gitmeye karar verdiğimiz Thassos adası, sanıyoruz ki bizim ilk ve son araba yolculuğumuzdu. Eminim birkaç gün geçtikten sonra gülerek konuşacağız ama şimdilik biraz fazla maceralı oldu diyebiliriz. Adaya ulaşım çok kolay. Keramoti'den nerdeyse yarım saatte bir feribot var. 45 dakikalık bir yolculuğun ardından adaya varılıyor. Adanın başkenti Limenas'da Simi isimli restoran hem lezzetli hem de çok keyifli. Burası güneşte kurutulmuş ahtapot ızgarası ile meşhur. Ayrıca kabak kızartmalarını da denemenizi tavsiye ederim. Ada genelinde her restoranda var ve bizim için patates kızartması neyse onlar için de kabak kızartması o. Çok hafif ve çıtır çıtır olmasının nedeni ise zeytinyağı ile kızartmalarıymış. Yanında süzme yoğurttan yapılmış cacık ile servis ediyorlar. Bir hafta sonu kaçamağı için görülecek çok fazla doğal güzelliğe sahip olan bu ada için iki günlük tatilimize sığdırabildiğimiz kadar koy gezmek istedik. Sabah erkenden yollara düşüp Afrodit'in gözyaşları veya Zeus'un gözü olarak da bilinen Giola Lagünü'nü görmeye gittik. Otel resepsiyonunun bize iyi şanslar dilemesinden şüphelenmememiz ilk hatamız oldu. Lagüne ulaşmak için yol yapamamışlar ama sağ olsunlar yol kenarlarındaki kayaların üzerine boya ile oklar çizmişler. Lastik patladı patlayacak korkusuyla lagüne ulaştık. Resimlerini görüp hayran kaldığımız o berrak kaya havuzuna girip yüzme hayalleri kurarken dibi gözükmeyen kapkara, köpüklü bir su birikintisiyle karşılaştık ve gerisin geriye arabamıza döndük. Yolumuzun üzerinde adanın en ünlü ve en büyük manastırı olan ve baş melek Mikail'e adanan kadın manastırı Archangel Michael Manastırı vardı. Burda durup bir sürü dilek mumu yakarak yolumuza devam ettik. Ada genelinde ortalama 80 tane koy var ve her şey olabildiğince doğal haliyle korunuyor. Çok kalabalık olduğu halde son derece bakımlı ve temiz olduğunu duyduğumuz Aliki Plajı'na gidiyoruz. Gerçekten çok güzel bir koy ve çok da kalabalık ama denizi de sahili de çok temiz. Köy evini andıran restoranları ile adanın karakteristik yapılaşması çok sevimli. Burada öğle yemeğimizi yedik. Mezelerin porsiyonları çok büyük olduğu için birkaç meze söyleyerek iki kişi rahatlıkla doyabiliyor. Biz burada kızarmış kalamara ve midyeli pilava bayıldık. Zamanın durduğu köylerini de görebilirsiniz, antikacılarını gezebilir, el yapımı sandalet alıp şirin tavernalarında yemek yiyebilirsiniz. Biz Theologos ve Panagia köylerini gezip Limenaria'daki Kostis'de güzel bir yemek yedik. Buranın karides saganakisini (sahanda karidesini) özellikle tavsiye ediyorum. Gece hayatını da görmek için otelimize yakın olması sebebiyle Potos'u tercih ettik. Tavernalarla beraber sıra sıra dizilmiş birçok bar var. Tutti Frutti, Cuba Coctails, 2U, Poco Loco en sevilenleri. Burası içkilerinizi yudumlarken keyifli vakit geçirmek isteyenler için ideal bir yer. Thassos adasına gelip de Yunanistan'ın Karayiplerine gitmemek olmaz diyerek Marble Beach'i de listemize aldık. Tek şeritli 400-500 metre yüksekliğinde dağ tepelerinde son derece tehlikeli, taşlı, bozuk patika yollardan geçerek minicik bir plaja ulaştık. Güzel bir koydu fakat o korkunç yola ve kalabalığa değecek kadar da farklı değildi. Üstüne üstlük dönüş yolumuzda lastiğimiz patladı ve işte o anda bizim için tatille birlikte Marble Beach de bitti. Pazar günü dönüş trafiğine yakalanmaz ve adanın bozuk yollarında bizim gibi lastiğinizi patlatmazsanız iki gün için gidilebilecek çok keyifli bir ada.
ALİKİ PLAJI'NA ERKEN GİDİP ŞEZLONG KAPIN
Yola çıkmadan önce yedek lastiğinizi kontrol edin ve yanınıza aldığınızdan emin olun.
Simi Restoran'da yemek yiyip, müdür Nikos'la sohbet edin.
Kabak kızartmasını mutlaka deneyin.
Aliki Plajı'na erkenden gidip güzel bir şezlong kapın. Tüm günü geçirmek için çok ideal bir plaj.
Son olarak adada yediden 70'e herkesin elinde göreceğiniz frappe içmeden dönmeyin.
Yazıdan da anladığınız gibi Giola Lagünü'nü ve Marble Beach'i ilk görülecekler listenize almayın.
