Daracık
sokaklarda dolaşıyorum, etraf cıvıl cıvıl, Positano'dayım... Aklımda 1994 yapımı Il Postino/Postacı filmi var. Pablo Neruda'nın sürgün günlerini anlatan filmi, hem hüzünlü hem de hayat dolu... Merakıma yenik düşüyorum, Google başvuruyorum ve bu şahane filmin neden aklıma düştüğünü anlıyorum. Film bulunduğum bölgeye yakın bir adada çekilmiş... Seviniyorum. Gözüm yanı başımdaki bahçeye takılıyor Plazzo Murat yazıyor kapısında, bir otel burası. Bahçesinde kahve eşliğinde bir mola veriyoruz, hayat ne güzel... Güney İtalya'nın Amalfi kıyılarında yer alan Positano'yu nasıl anlatsam bilemiyorum. Ama baştan söylüyorum: eğer 'ölmeden görmeliyim' listeniz varsa, lütfen Positano'yu bu listeye ekleyin. Burası yemek, içmek ve keyif çatmak için var sanki... İlk andan itibaren hayran oluyoruz bu cennete, aslında Güney İtalya kıyılarını kapsayan bu gezi şirin bir kent olan Salerno'dan başladı, Positano'da bitti. Salerno, Atrani, Amalfi, Maiori, Minori ve Positano'yu adım adım dolaştık neredeyse... Öyle çok büyük bir alandan bahsetmiyoruz, Amalfi kıyıları diye adlandırılan bu bölge 50 km'lik bir sahil şeridine sahip ve her yıl milyonlarca turist tarafından ziyaret ediliyor, içlerinde tüm dünyanın tanıdığı ünlüler de var. Bizim seyahatimiz sonbahara rastladı, çok da iyi oldu. Limonata gibi hava, sonbahara selam duran doğa ve elbette tüm bunların etkisiyle ortalığı saran huzur, başka ne ister bir gezgin?
KENDİNİZİ RAHAT BIRAKIN
Sahil şeridi boyunca bulunduğumuz her yer keyifli ve hemen belirtmeliyim ki kelimenin tam anlamıyla lezzetliydi. Ama başta da dediğim gibi favorim Positano. Dik kayaların üzerine kurulmuş, şahane görünen taraçalardan oluşan Positano daracık yolları, merdivenleri ve insanı büyüleyen plajlarıyla bir yeryüzü cenneti. Şehir katedralinin önünden inen merdivenleri geçince şehrin koynuna uzanan plaja ulaşıyorsunuz. Ama ne plaj! Bir yanda denize girenler, bir yanda mütevazı teknelerinin bakımını yapanlar, sahilde koşturan çocuklar ve köpekler... Masal gibi... Positano bir tekstil merkezi aynı zamanda, bölgeye özel kumaşlardan üretilen ürünler süslüyor mağazaları. Hepsi çok şık ama pahalı... Küçük küçük dükkanlar, irili ufaklı kafeler ve restoranlar insan nereye bakacağını şaşırıyor. En iyisi kendinizi rahat bırakın ve keyfini çıkarın. Öyle müze, kilise gezmenize bence gerek yok. Prontotour Pazarlama Müdürü Sarp Özkar, bu bölgenin dünyadan çok insanı çektiğini söylüyor ve ekliyor: "Deneyimli, gezmiş görmüş kişiler daha çok burayı tercih ediyor. Çünkü burası tam bir keyif noktası, popüler destinasyonlardan farklı."
SALERNO / SANATIN VE SANATÇININ DOSTU
Gezinin sonunu anlattık. Dilerseniz başa dönelim. THY'nin tarifeli uçağıyla Napoli'ye indik ve şehre girmeden Salerno'ya doğru yola çıktık. Ayağımızın tozuyla kenti bir tabak gibi önümüze seren tarihi Arechi Kalesi'nde soluğu aldık ve doyumsuz liman manzarasına daldık bir süre. Kıvrım kıvrım, daracık sokaklarda dolaştık. Kent yönetimi sanatı önemsiyor, bu yıl ilk kez bir bienal düzenlenmiş. Orada bulunduğumuz dönemde genç ressamları desteklemek için bir yarışma açılmıştı, sadece İtalya'dan değil dünyanın farklı noktalarından gelen genç ressamlar onlara ayrılan bir sokakta marifetlerini sergiliyordu. Salerno çok turisttik bir yer değil, tam da bu nedenle mutlaka görülmeli. Özellikle kentin tarihi bölümü etkileyici. Bir dönem suçun kol gezdiği bu bölge ıslah edilmiş, kentsel dönüşüm projesiyle hayata kazandırılmış. Şimdi her köşesinde başka bir güzellik var. Bir sanat galerisine de rastlayabilirsiniz, küçücük bir ayakkabı tamirhanesine de. Kapı önüne iskemle atmış amcalar, sokaklarda koşuşturup, çığlık çığlığa eğlenen çocuklar, camlarda balkonlarda çamaşır aşan kadınları göreceksiniz ve içinizden "İyi ki buradayım" diyeceksiniz. Bu arada Salerno'ya gitmişken civardaki kiliselerin yanı sıra Badia Manastırı'nı mutlaka gezin. Çok etkileyici bir yapı.
MAIORI LİMONÇELLO CENNETİ
Tüm bölgede limon yetiştiriliyor. Öyle ki buldukları her toprak parçasına limon ağacı dikmişler. Kayalık bir bölge olduğu için öyle uçsuz bucaksız toprakları yok. Ama kayalara oluşturulan keçilerin bile zor hareket edeceği taraçalarda yetiştiriliyor limon. O nedenle limondan yapılan envai tür ürün bulabilirsiniz. Şekerlemeleri ve dondurmayı söylemesem de olurdu sanırım. Bir tür likör olan limonçello üretiminin merkezi burası... Kremalısını mı istersiniz yoksa sadesini mi? Siz karar verin...
ATRANİ VE AMALFİ / DOĞA HARİKASI
Sahil şeridinin bu iki sıcak yerleşimi aklınızı başınızdan alacak. Bölge UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde uzun zamandır. İtalyanlar doğanın dantel gibi işlediği kıyıları, sarp kayaları olduğu gibi kabul etmiş. Doğayla savaşmamış, onunla barışık olmuşlar. Denizle sıradağın eteği arasında kalan dar bir alanda kurmuşlar şehirlerini. Evlerini, ibadet yerlerini kayaların üzerine kurmuş, o koca koca kayaları mimari bir unsur olarak kullanmışlar, ortaya çıkan görüntü tek kelimeyle muazzam. Bu iki yerleşim hem yayaların hem araçların kullandığı bir tünelle birbirine bağlanıyor. Atrani sahili gerçekten iştah açıcı. Bölgedeki tüm plajlar gibi buranın plajı da yerleşimle iç içe. Plaj nerede bitiyor, yerleşim nerede başlıyor anlamak zor. O yüzden de çok güzel. Sahil gündüz ayrı tatta gece ayrı... İkisini de deneyimlemenizi öneririm. Bu arada ekim ayının ortalarında insanların hâlâ denize girdiğini de söyleyelim. Amalfi'deki kağıt müzesini görmeden gelmeyin. Eski bir kağıt imalathanesi olduğu gibi korunmuş. Tarih boyunca Amalfi çok önemli bir kağıt üreticisi olmuş. Bölgede üretilen kağıtlar davetiyelerde, çok özel organizasyonlarda kullanılıyor ve elbette pahalı.
RAVELLO / ROMANTİZM YAKIŞIYOR
Gerçekten romantik, çok sayıda farklı özellikte otel var. Kimi kendi sebzesini üretiyor, kimi tarihin tam göbeğinde... Sanat etkinlikleri, klasik müzik konserleri... Ravello Katedrali'ni gezmek gerek. Ama Villa Rufolo ve Villa Cimbrone'yi ve muhteşem bahçelerini yaşamak şart. Bu tarihi yapıların bahçelerinde hiç acele etmeden vakit geçirin. Üşenmeyin, gördüğünüz her gülü koklayın, lavantaya dokunun... Ve Villa Ravello'nun muhteşem seyir terasından denize bakın, sırtınızı denize verip fotoğraf çektirmeyi ihmal etmeyin (Uçuyormuşsunuz gibi bir efekt oluşuyor). Ravello aynı zamanda Pompei'ye çok yakın, gelmişken belki oraya da uğrarsınız. Kaldığımız Hotel Graal'ın sahibesi Anna 86 yaşında ve dimdik işinin başında, en küçük çocuğu 63 yaşındaymış. "Türkler neden buraya gelmiyor?" diye soruyor. Ve hemen ekliyor "Gelsinler, burası birçok noktaya yakın hem de çok romantik, üstelik yemeklerimizi de seversiniz." Haklısın diyoruz Anna'ya, yolunuz düşerse yanına uğrayın ve Türkiye'den geldiğinizi söyleyin, sonrasına karışmayın.
Araba kiralayın
Napoli'ye indiğinizde araba kiralayabilirsiniz, tabii şoförlüğünüze güveniyorsanız. Mümkünse arabanız küçük olsun. Gördüğümüz arabaların neredeyse yarısının kaportası çizik, ezikle doluydu... Zira tüm Amalfi sahil şeridi kıvrımlı, daracık yollardan oluşuyor. Bazı yerlerde iki aracın yan yana geçmesi mümkün olmuyor. Trafikte herkes çok sabırlı, hiç kavga gürültü görmedik. Araba kiralama ücretleri 50 avro'dan başlıyor. Ama yer darlığı olduğu için park ücretleri yüksek. Tercih sizin, otobüs ve toplu taşıma yapan tekneleri de kullanabilirsiniz. Bisiklet ve mobiletler de ulaşım için ideal.
Canınızın istediğini yiyin
Denizle iç içe yaşayan bu bölgede deniz ürünleri çok lezzetli. Eğer deniz ürünleriyle başınız hoş değilse pizza, makarna sizi mutlu eder. Yemek saatlerine dikkat etmenizi öneririm. Saat 13.00 ile 17.00 arası siesta zamanı. Tüm dükkanlar kapanıyor, restoranlar dahil. Eğer zamanında öğlen yemeği yemediyseniz, yandınız. Ortalama bir akşam yemeği içki hariç 25-30 avro.
Nerede kalacaksınız?
Bölgede çok sayıda otel var. Oteller genellikle eski ama güzel ve oldukça temiz. Elbette çok lüks olanlar mevcut. Ama lüksten çok ihtişamı hissedeceksiniz. Genellikle oda, kahvaltı 120-300 avro arasında değişiyor. İsterseniz geceliği 900 avro'ya otel de var. Ama 25 avro'ya hostel ya da 35-70 avro'ya ev pansiyonlarda kalabilirsiniz.
Alışveriş yapın
Her yerleşim aynı zamanda bir alışveriş merkezi. Limon şekerlemeleri ve esansları, çeşit çeşit çikolata, baharat, makarna ve elbette peynir ve zeytinyağı. İtalya mutfağına özgü tatlar, bize çok yabancı değil, mutfağa düşkünseniz yöreye özgü malzemeler satın alabilirsiniz. Ayrıca envai çeşit hediyelik eşya alternatifi mevcut. Ayrıca Salerno civarı seramikleriyle ünlü, çok önemli üreticiler bu bölgede. Bir de seramik müzesi mevcut, zamanınız olursa ziyaret edin.
Napoli'de bunlara dikkat edin
Napoli büyük şehir, derdi de büyük. Napoli'ye gideceksiniz öncellikle çok dikkatli olmasınız. Her daim çantanıza dikkat etmeli ve önde taşımalısınız çünkü kapkaç bölgede çok yaygın. Kentin sokaklarında polisle sık karşılaşacaksınız. Sokaklarda karşınıza çıkacak özellikle ucuza telefon, bilgisayar gibi elektronik alet satanlara inanmayın. Yoksa otelinize döndüğünüzde içi talaşla dolu bir telefonunuz olabilir. Napoli pizzanın ilk yapıldığı yer, işi bilenler "Pizza Napoli'de yenir" diyor. Bizce bu söze kulak verin ve ilk pizzanın yapıldığı Pizzeria Brandi'nin yolunu tutun. Servis saat 13.00 gibi başlıyor, unutmayın.