Lut
gölü ile Akabe körfezi arasında yer alan Petra antik kentine gitmek için önce Ürdün'ün liman şehri Akabe'ye uçuyoruz. Türk Hava Yolları'nın haftada üç gün Akabe seferleri bulunuyor. Havaalanından 1.5 saatlik otomobil yolculuğu sonrasında da antik kente ulaşıyoruz. Petra'yı ilk gördüğümde kendimi rüyada gibi hissediyorum. Devasa kayalar, yolların bir anda daralması, duvarların gizemi ve gelen ışığa göre renklerinin değişmesi büyüleyici. Petra'ya The Sig adı verilen 1.5 km'lik dar yoldan geçerek giriyoruz. Yüksek kayalıklar ve yarıklar arasında yürüyerek bu doğa harikasını keşfediyoruz. Kayaların üzerine dikkatlice baktığımızda nakış nakış işlendiğini görüyoruz, her biri bir sanat eseri gibi duruyor. Gül tonunda renklere büründüğünü gördüğümüzde ise buraya neden 'Gülpembe Şehir' denildiğini anlıyoruz. The Sig geçidinin sonunda antik kentin simgesi El Hazne (Hazine) bulunuyor. 42 metre yüksekliğinde, 30 metre genişliğinde muhteşem bir yapı. El Hazne, göçebe bir kavim olan Nebatilerin yekpare bir kayanın yüzüne 2 bin yıl önce oyduğu, dünyanın en görkemli eserlerinden bir tanesi. Burası
Mumya Geri Dönüyor, Indiana Jones: Son Macera, Çölde Tutku gibi birçok Hollywood filminde plato olarak kullanılmış. El Hazne'den sonra geniş bir vadi açılıyor ve burada mezarların ve anıtları sayısı artıyor. Petra antik kentini gezmek için bir tam gün veya iki gün ayırmalısınız. Muhteşem mimariye ve doğal güzelliğe sahip olan şehri gezmenin maliyeti biraz pahalı. Biletleri 1, 2 ve 3 günlük olarak satılıyor. Günlük ücreti ise 50 dinar, yaklaşık 60 dolar. Akşam ise Petra Night (Petra Gecesi) için ayrı bir giriş ücreti ödeniyor, o da 12 dinar yani yaklaşık 18 dolar tutuyor. Antik kenti gezerken yorulursanız giriş ücretine dahil olan at arabalarına ve eşeklere binebilirsiniz. Ama ben bu muhteşem atmosferi tatmanız için size yürüyerek gezmenizi tavsiye ederim. Petra'da atacağınız her adımda, her köşede ayrı sanat eseri görüyorsunuz.
DÜNYA KÜLTÜR MİRASI
Petra'da çöl iklimi hakim,bu yüzden ziyaret için en güzel mevsim ilkbahar ve sonbahar. Gündüzleri çok sıcak oluyor, geceleri ise üşüyorsunuz. Petra antik kenti M.Ö. 400 yıl ile M.S. 106 yılları arasında Nebatiler'e başkentlik yapmış. Roma İmparatorluğu tarafından işgal edilene kadar başkent olarak varlığını sürdürmüş. M.S. 400 yıllarından sonra deprem ve ekonomik sebeplerden dolayı dolayı zamanla gözden düşmüş ve unutulmuş. 1812 yılında ise İsviçreli gezgin Johann Burckhardt tarafından kent tekrar bulunmuş. 6 Aralık 1985'te ise UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi'ne dahil edilmiş.
PETRA'DA MİSTİK BİR GECE
Petra'yı gündüz gezmenin yanı sıra gece de gezmeniz gerekiyor. Haftanın üç günü pazartesi, çarşamba ve perşembe geceleri özel gösteri yapılıyor. Kapılar 20.30'da açılıyor. The Sig yolundan mumlar arasında yürüyerek El Hazne'ye ulaşıyorsunuz. Bütün ziyaretçiler olarak yere serilmiş kilimlere oturduktan sonra bedevinin çaldığı üflemeli çalgıyla kendimizi yıldızlar ve mum ışıkları arasında başka bir dünyada gibi hissediyoruz.