Pek çoğumuz için belki lise coğrafya kitaplarında kalan gizemli bir kara parçası, Afrika. Ve o kıtanın, doğası en iyi korunmuş, insanı derin derin düşündüren enteresan bir yüzü var: Kenya, 27 milyonu aşkın nüfusu, Hint Okyanusu'na açılan 530 kilometrelik sahil şeridi ve özellikle batısındaki el değmemiş doğası ile "Televizyonda gördüğümden çok daha etkileyici" dedirtecek türden... Yaklaşık yedi saatlik uçuşun ardından ilk olarak Nairobi şehir manzaraları karşılıyor insanı. Son derece samimi, sıcak ama hep bir yabancılık çekme hissi ve hatta beraberinde daha da bir temkinli olma refleksi... Türkiye ve Avrupa şehirlerinde daha önce hiç yaşamadığınız kadar güçlü bir sosyal kontrast insanı şaşkına çevirmeye yetiyor. Bu ülkede her ne yaparsanız yapın bir turist olarak ilk kural, güvenlik sorunu yaşamamak için dışarıda özellikle şehir merkezinde hava karardıktan sonra dolaşmamak.
FARKLI DENEYİMLER
Eğer Nairobi'de şehri yaşamak istiyorum diyorsanız, seçenekler oldukça renkli. Vahşi hayvanların, şehir merkezine kurulu minyatür dünyası olan Nairobi Ulusal Parkı'nı, pek çok türü kendi yaşam alanlarına uygun bölümlerde izleyebileceğiniz meşhur Yılan Parkı'nı ve zürafaların o uzun boyunlarını pencerelerinden çıkararak sizleri selamlayabileceği Zürafa Köşkü'nü gezebilirsiniz. Yanınızda bir lokal rehberiniz varsa dünyanın en büyük fakir mahallesi Kibera'yı, deve, antilop, timsah, devekuşu gibi sıradışı lezzetleri deneyimleyebileceğiniz Carnivore Restoran'ı ve rengarenk semt pazarlarını da görmelisiniz. Özellikle şehrin dış mahallelerinden gelip bu pazarlarda ahşap işleme, dokuma, kumaş boyama gibi el sanatlarını turistlere tanıtmak ve satmak isteyen yüzlerce insan, hayal bile edemeyeceğiniz fiyatlarla hediyelik eşya ihtiyacınızın hemen hemen tamamını karşılayabilir. Zengin azınlığın yaşadığı merkezde modern binalar ve yollar, fazla değil birkaç dakika sonra yerini tarım ve hayvancılık ile uğraşarak açlık sınırında yaşayan çoğunluğun bulunduğu kırsala bırakıyor ve vahşi hayatla karşı karşıya kalıveriyorsunuz. İşte şimdi kuralları genellikle doğanın ve güçlü olanın belirlediği bambaşka bir dünyadasınız. Nakuru Gölü'nde pembe flamingoları, Masai Mara'da 'big five' (büyük beşli) diye tabir edilen aslan, leopar, fil, bufalo ve gergedanı, Mara Nehri'nin acımasız bekçileri dev timsahları, kendi havuzlarının kralı olan hipopotamları, çitayı, sırtlanları, antilopları ve babunlar da dahil onlarca maymun çeşidini, sıradışı kuş türlerini görme ihtimaliniz yüzde 100'e yakın...
VAHŞİ YAŞAMIN RENKLERİ
Bir çitanın nasıl avlandığını, aslan ailesindeki hiyerarşiyi, timsahların büyük göçteki 'açık büfe' lezzet şölenini yılda iki kez nasıl beklediğini, beş tonluk gergedanların arz-ı endamını ve filleri yakından görmek istiyorsanız elinizi çabuk tutun. Tarımhayvancılıktan sonra ülkenin en önemli geçim kaynağı olan safari turizmine bu yolla destek vererek vahşi hayatın korunmasına yönelik geleceğe uzanan çevresel bir projede pay sahibi olabilirsiniz.
ÜLKENİN DİĞER YÜZÜ
Turizm açısından oldukça doyurucu olsa da bazı kişiler için Kenya'da yapılan tatilin geride bıraktığı anlam tamamıyla değişik olabilir. Kendimi de bu gruba koyabilirim aslında. Hani yaz tatilinden geri gelirken son bir kez sahile, denize, manzaraya bakar ve iç çekersiniz ya işte ben de üzerinden geçen 2,5 yıla rağmen halen dönüp dönüp bakıyorum çektiğim 'yoksulluk' fotoğraflarına. Her biri mesaj yüklü hikayeler gibi, fotoğraftan çok daha fazlası. ...