İstanbul
Atatürk Havalimanı ile Tokyo Narita Havalimanı arası uçuş yaklaşık 12 saat sürüyor. Bize uzak, ama bir o kadar da yakın bir ülkeye, Japonya'ya seyahatlerimden birini gerçekleştirmenin heyecanı içerisindeydim. Daha önceden sözleştiğimiz gibi, Amerika'dan arkadaşım Japon Takuhiro, Tokyo'nun en büyük havalimanı olan Narita Havalimanı'nda beni karşıladı. Beraber Tokyo'daki daha çok yerel uçuşların yapıldığı Haneda Havalimanı'na doğru yola çıktık. Narita'dan Limuzin Otobüsleri'ne (Limousine Buses) bindik. Yaklaşık bir saat sonra Haneda'ya ulaştık. Haneda Havalimanı'ndan uçuşumuzu ise dünyada ender olan, denizin üstüne dolgu olarak inşa edilen Osaka'nın Kansai Havalimanı'na gerçekleştirdik. İç hat uçuşumuzu Japon Havayolları ile gerçekleştirdiğimizden, uçaklarda bizimkilerden farklı olarak, pilotun gördüğü görüntüyü yolcular da kendi ekranlarından izleyebiliyorlar. Denizin bittiği noktada, suni de olsa bir ada havalimanına inmek gerçekten keyifliydi.
TOKYO'DAN ÖNCEKİ BAŞKENT
Kansai Havalimanı, Osaka Körfezi'ne yapılmış, demiryolu ve karayolu ile de karaya bağlantısı sağlanmış. Kansai Havalimanı'ndan Japonya'nın ruhu Kyoto'ya yine otobüslerle yaklaşık 90 dakikalık bir yolculuktan sonra ulaşıyoruz. Kyoto, Japonya'nın Tokyo'dan önceki başkenti. Yüzyıllarca ülkeye başkentlik yapmış bu şehir, her biri görülmeye değer tapınaklarla dolu. Otelimize yerleşmemiz, yeri şehir merkezinde olduğundan kısa sürdü. Kaldığımız yer, Avrupa'daki veya ülkemizdeki otellere benzemiyor. Japonya'daki küçük, tabut gibi kapsül otellerle önceki Tokyo ziyaretlerimde karşılaşmıştım. Ertesi gün Japonların kutsal şehri Kyoto'yu keşfetmeye çıkıyoruz. Kyoto, Japonlara 1000 yıl kadar başkentlik yapmış. Her yeri tarih, kültür kokan bir şehir. 1224'te yapılan Altın Köşk Tapınağı (Kinkaku-ji) Kyoto'nun en ünlü tapınaklarından biri. 14. yüzyılda Kumandan Ashikaga Yoshimitsu'nun emeklilik köşkü olarak kullanılan yapı, daha sonra kumandanın oğlu tarafından bir tapınağa dönüştürülmüş. 1950'li yıllarda yanan köşk, daha sonraki yıllarda yavaş yavaş orijinalinin aynısı olacak şekilde yeniden inşa edilmiş. Tapınak şu anda UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alıyor. Tapınağın içine girmek yasak. Zen Budist tapınağının çevresi, güzelliği dillere destan olan Muromachi dönemi bahçe tasarımlarından oluşan geniş bir yeşil alan ile çevrili.
SAF SU TAPINAĞI
Şehirdeki en popüler tapınaklardan bir diğeri de komutanlardan Sakanoue Tamuramaro (758-811) tarafından inşa ettirilen Kiyomizu-dera Tapınağı. Türkçesi 'Saf Su Tapınağı' anlamına geliyor. İsmini üstünde bulunduğu tepeden gelen saf kaynak suyundan alan tapınak, eşsiz bir Kyoto manzarasına sahip. Kyoto'nun tarihi sokaklarına geri döndüğümde çırak geyşa anlamına gelen 'maiko'ları görüyoruz. Bu arada diğer şehirlerden gelip Kyoto'yu gezen Japon turistleri de, geleneksel Japon kıyafetleriyle şehrin sokaklarında yürürken görebiliyorsunuz.
BAMBU ORMANLARI
Kaldığımız otel Kyoto tren istasyonuna çok yakın mesafedeydi. İkinci gün, Sagano bambu ormanına gitmeye karar verdim. Daha önceden dünyanın harikalarını konu edinen bir kitapta gördüğüm Arashiyama bölgesindeki Sagano bambu ormanının Kyoto yakınlarında olduğunu yine daha önce yaptığım araştırmalardan biliyordum. Kyoto şehrinden yaklaşık 10 km süren bir taksi yolculuğu sonunda Sagano bambu ormanına ulaşıyoruz. Sagano bambu ormanı görenleri büyülüyor. Japon arkadaşımdan, bazı bambu ağaçlarının boylarının 30 metreyi geçtiğini öğrendim. Bambu ağaçlarının büyüsünün kapladığı ormanda vakit geçirdikten sonra bizi bekleyen taksiyle Kyoto'ya, otelimize geri döndük.
ÇORBAYLA GÜNE BAŞLAMAK
Japon mutfağından da kısaca bahsetmek gerekirse özellikle sabahları tofu ile yapılan miso çorbasını şiddetle tavsiye ederim. Zaten Japonya'da sağlıksız bir yemek bulmak neredeyse imkansız. Her şehrin kendisine ait, yöresel yemekleri var.
MURAT AYBEK