Danimarka'nın
başkenti Kopenhag, 1167 yılından bu yana dünyanın önemli liman kentlerinden biri… Vikingler döneminde bir balıkçı limanı olan bu şehir, her yıl milyonlarca kişi tarafından ziyaret ediliyor. Kopenhag'a adım atar atmaz kendinizi masal diyarında gibi hissediyorsunuz. Her yer yemyeşil, ferah. Etrafta güzler yüzlü, kibar insanlarla karşılaşmak bizleri mutlu ediyor. Dünyanın yaşam kalitesi ve refah seviyesi en yüksek ülkeleri arasında yer alan Danimarka, diğer Avrupa ülkelerine göre çok pahalı. Şehri gezmeye başlamadan önce kendinize bir Kopenhag kart almanızı tavsiye ederim. Bu kartla hem toplu taşıma araçlarına, hem de müzelere daha hesaplı bir şekilde ve sıra beklemeden girebiliyorsunuz. Kopenhag'da gelmişken şehrin sembolü haline gelmiş olan Deniz Kızı heykelini görmenizi tavsiye ederim. 1913 yılında heykeltıraş Edward Eriksen, dünyaca ünlü Danimarkalı yazar Hans Christian Andersen'in
Küçük Deniz Kızı masalından esinlenerek yapmış bu heykeli. Turistler, Lengeline limanı kıyısında büyük bir kayanın üzerinde duran bu heykelle fotoğraf çektirmeden şehirden ayrılmıyor.
SABAHTAN AKŞAMA
Heykelle fotoğraf çektirdikten sonra soluğu Tivoli Bahçesi'nde almanızı öneririm… Tivoli kesinlikle Kopenhag'ın en popüler adreslerinden biri; 7'den 70'e herkese hitap ediyor. Kopenhag'ın merkezinde bulunan ve dünyanın ikinci en eski parkı olarak bilinen Tivoli Bahçesi, 1843'te Georg Caarstensen tarafından kurulmuş. Park günün her saatinde kalabalık oluyor, gitmeden önce rezervasyon yaptırırsanız sıra beklemeden rahatlıkla girebilirsiniz. Parkın içinde restoranlar, kafeler, hediyelik eşya dükkanları, konser alanı, açık hava tiyatrosu, eğlence parkları, gölet ve akvaryum bulunuyor. Tivoli'ye sabah erken saatlerde gidip akşam geç saatlere kadar rahatlıkla zaman geçirebilirsiniz. Parkın gecesi de gündüzü de ayrı güzel. Akşam hava kararınca muhteşem bir ışık gösterisi yapılıyor.
KRALIN SARAYINI GÖRÜN
Tivoli Bahçesi'nden sonra görmenizi tavsiye edeceğim bir başka adres Nyhavn bölgesi… Bu bölge, Kopenhag'ın en zengin ve nezih yerleri arasında… Nyhavn Kanalı'nın yanında bulunan renkli evler, sıra sıra dizilmiş tekneler, kafeler ve restoranlar bölgeye canlı bir hava katıyor. Akşam üzeri limanda bir şeyler atıştırıp keyifli vakit geçirebilirsiniz. Yemeğinizin ardından burada mutlaka kanal turu yapın. Ayrıca kanal turu sırasında şehri de çok güzel fotoğraflama şansı yakalayabilirsiniz. Şehrin en hareketli yeriyse Stroget Caddesi. Dünyanın trafiğe kapalı en uzun caddelerinden biri olan burada ünlü markaların mağazaları, antikacılar, hediyelik eşya satan dükkanlar, şık kafeler ve Guinness Dünya Rekorları Müzesi bulunuyor. Caddenin sonunda ise Hans Christian Andersen'in heykeli sizi selamlıyor. Şehirde bulunan saraylar arasında Rosenborg Sarayı, ihtişamlı görüntüsüyle sizi büyüleyecek. 17'nci yüzyılda yaptırılan sarayda kraliyet ailesine ait mücevher koleksiyonu ve çeşitli sanat eserleri de sergileniyor. Günlerce keyifli bir şekilde vakit geçirebileceğiniz şehirde kralın kışlık sarayı olan Amelienborg'u da ziyaret etmenizi öneririm. Özellikle her gün saat 11.30'da yapılan askerlerin geleneksel nöbet değişim töreni onlarca kişinin kapıda birikmesine neden oluyor.
MECLİSE BİSİKLETLE GİDİYORLAR
Eğer yürümeyi ya da bisiklete binmeye seviyorsanız Kopenhag sizin için bulunmaz bir şehir. Tüm şehri yürüyerek ya da bisiklete binerek rahatlıkla dolaşabilirsiniz. Zaten halkın yüzde 80'i bisiklet kullanıyor, çalışanların çoğu işe bisikletle gidip geliyor, hatta milletvekilleri bile meclise bisikletle gidiyor. Meclis binasında da arabadan çok bisiklet bulunuyor. Araç kullanmak istemeyenler için ise ücretsiz bisiklet parkları var. Bu arada dünyada bisiklet dostu şehirleri belirlemek için iki yılda bir yapılan Copenhagenize Index araştırmasının sonucunda da Kopenhag, 2015'te dünyanın en bisiklet dostu şehri seçilmiş.
NE YENİR?
Kopenhag'da deniz ürünleri tercih edilen yiyecekler arasında yer alıyor. Ayrıca Kopenhaglılar'ın smorrebrod dedikleri sandviçleri de çok tüketiliyor. Büyük bir dilim ekmek üzerine balık, yumurta; turşu, sebze konularak yapılan sandviçin tadına doyum olmuyor. Kopenhag'a yolunuz düşerse; dünyaca ünlü restoran Noma'da bir akşam yemeği yemenizi de tavsiye ederim. Kentte ayrıca çok sayıda organik gıdaların satıldığı dükkanlara da rastlayabilirsiniz.
BEYAZ GECELER'İ KAÇIRMAYIN
Türk turistlerin de severek gezdiği bu şehre İstanbul'dan Türk Hava Yolları'nın her gün düzenli olarak gerçekleştirdiği uçuşlarla üç saatte ulaşıyorsunuz. Ocak ve şubat aylarında gerçekten çok soğuk oluyor. Bu nedenle şehri özellikle yaz aylarında ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Kopenhag'a gidilecek en güzel zaman haziran ve ağustos ayları; bu zaman diliminde hava ne çok sıcak ne de çok soğuk oluyor. Özellikle seyahatinizi 15 Haziran-1 Temmuz arasına denk getirirseniz, Kopenhag'ta Beyaz Geceler'e tanık olabilirsiniz. Şehirde hava saat 22.30'da kararıyor, gece 02.00'den sonra tekrar aydınlanmaya başlıyor.