Ünlü
İngiliz rock grubu Queen'in solisti, gerçek adı Farrokh Bulsara olan Freddie Mercury'nin doğduğu gizemli Zanzibar adası, daima gitmek istediğim yerler listesinde en üst sıralardaydı. Bu güzel ada ülkesine uçmak için İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan Tanzanya'nın başkenti Dar Es Salaam'a uçuşum yaklaşık yedi saat sürdü. Havalimanında bizi ilk karşılayan Afrika'nın sıcağı oldu. Havalimanında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları 50 dolar karşılığı vize alabiliyor. Polis bütün pasaportları toplayıp, vizeli olarak yarım saat sonra dağıtıyor. Tanzanya'dan Zanzibar'a iki türlü gidilebiliyor. Uçakla ya da feribotla adaya geçebiliyorsunuz. İki yolu da deneyimlemek için, giderken feribotu, dönüşte de altı kişilik heyecanlı uçak yolculuğunu tercih ettim. Julius Nyerere Havalimanı'ndan feribot iskelesine kadar olan mesafe yaklaşık 12 km ve trafiğe bağlı olarak yaklaşık 45 dakika sürüyor. Feribot yolculuğunuzda biraz daha yüksek ücret ödeyerek, deri koltukların olduğu kapalı bir alanda daha rahat bir seyahat gerçekleştirebiliyorsunuz. İki saat süren feribot yolculuğunuz esnasında, Hint okyanusunun sert dalgalarını fazlasıyla hissediyorsunuz. Özellikle, zengin Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde popüler olan Zanzibar adasında birçok beyaz turistle karşılaşıyorsunuz. Zanzibar'da görebileceğiniz çok sayıda yer var. Otelim adanın güneyindeydi. Son derece sakin bir ortam, kuş cıvıltıları beni karşılıdı. Bungalov tarzı villamın manzarası da büyüleyiciydi. Afrika kıtasının doğusundaki Zanzibar, Birleşik Tanzanya Cumhuriyeti'ne bağlı yarı otonom, kendi bayrağı olan özerk bir ada ülkesi. Özerk yönetilen bölge, Zanzibar ve Pemba Ada olmak üzere iki adadan oluşuyor. 1503-1698 yılları arasında Portekiz hakimiyetinde kalan ada, 1698 yılında Umman Sultanlığı denetimine geçmiş. Zanzibar yönetsel bölgesinin başkenti Zanzibar City. Swahilice ve İngilizce olmak üzere adanın iki resmi dili bulunuyor. Ayrıca, adanın nüfusunun çoğu Müslüman. Ekonomisi ise baharat üretimi ve turizme dayalı. Freddie Mercury'nin Stone Town'da doğduğu ev ziyaretçilere ev sahipliği yapıyor.
YUNUS TURU
Seyahatimin ikinci günü uyandığımda beni en çok şaşırtan, yatmadan önce ayaklarımı ıslattığım okyanus sularının 200 metre kadar uzakta olmasıydı. Gelgit nedeniyle gece çekilen suyun öğleden sonra tekrar kıyıya döneceğini öğreniyorum. Kumların üzerinde yürüdükten sonra ince kayığa binip yunuslarla yüzmek için tura katılıyorum. Yaklaşık beş-altı metre boyunda ve bir metre genişliğinde kayığımızla açılıyoruz. 30'lu yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim rehberimizin gerçek yaşının 15 olduğunu öğrenince şaşkınlığımı gizleyemiyorum. Yunuslarla birlikte hızlı yüzebilmek ve onlara yetişebilmek için sizler de benim gibi palet, maske ve şnorkel kiralayabilirsiniz. Kayığın ön tarafında ayakta duran rehberimiz yunusları görüp onlarla yüzebilmemiz için sessiz olmamız konusunda bizleri uyarıyor. Rehberimiz atla dediği zaman suya atlıyoruz. Eğer şanslıysanız, yunuslar iki metre kadar altınızda yüzüyorlar. Onlara dokunabiliyorsunuz ve kulağınızı suyun içine koyduğunuzda seslerini duyabiliyorsunuz. Yunusları göremeseniz de okyanus sularında yaşayan renkli balıkları seyretmenin keyfine varıyorsunuz. Hava bir anda değişiyor ve gök yarılır gibi yağmur yağıyor, ıslanıyoruz. Havanın sıcaklığı devam ederken, şiddetli yağan yağmur kesiliyor.
PRISON ISLAND VE BAHARAT TURU
Üçüncü gün Prison Island'a gitmek için yola çıkıyorum. Otelimden Stone Town'a gelip, branda ile kaplı motorla 20 dakikalık bir yolculuk sonrası dev kaplumbağaları ile ünlü adaya ulaşıyorum. Girişte 4 dolar ücret alınıyor. Adada 160 yaşında dev Aldabra kaplumbağalarını görebiliyorsunuz. Kaplumbağaları ellerinizle beslerken çatır çutur çıkardıkları sesi duymak çok zevkli. Bu adaya giderken yanınıza mayonuzu, şortunuzu alın. Çünkü muhteşem beyaz kum ve turkuvaz renkli okyanusta yüzmek çok keyifli. Zanzibar'da baharat turuna da katılmalısınız. Ülkemizdeki baharat çeşitlerinin sayısı, Zanzibar'dakilerin yanında hayli az. Tur esnasında sizlere yaklaşan maymunları besleyebiliyorsunuz. Buradan değişik tropikal çay ve kahvelerden satın alıyorum. Zanzibar adasının en büyük ve en kalabalık şehri Stone Town. Burada ilk durağım Balık Hali ve Meyve Sebze Pazarı oluyor. Haldeki ağır koku dikkatimi çekiyor. Meyve ve Sebze Pazarı'nda ise ilgimi en çok tadı muz ile ananas karışımına benzeyen Jackfruit meyvesi çekiyor. Eğer buralarda bir şey almak istiyorsanız, pazarlık yapmanız şart. Öğle saatlerine doğru The House of Wonder's adındaki Zanzibar müzesine gidiyorum. Müze de Zanzibar hakkında her şeyi bulabiliyorsunuz. Tarihini, kültürünü inceleyebiliyor, ada halkının yakın geçmişte yaşadıkları hakkında detaylı bilgiye ulaşabiliyorsunuz. Zanzibar'da en üzücü anlarım 'Köle Pazarı'nda geçti. Afrika'nın diğer ülkelerinden getirilen köleler, buradan dünyanın diğer zengin coğrafyalarına satılıyormuş. 1882'de köle pazarı yasaklanmış. Köleler alçak tavanlı daracık hücrelerde tutuluyormuş. Kölelerin bağlandığı zincirleri ve hücreleri gittiğinizde görebiliyorsunuz. Erkekler bir zindana, çocuklar ve kadınlar diğer zindana koyuluyormuş. Bu zindanlarda üç gün sonunda sağ kalabilenleri, köle olarak satılmak üzere gemilere bindiriyorlarmış.
SELAM JAMBO!
İnsanlar birbirine genel de "Jambo" diyerek selam veriyor. Ayrıca "Hakuna Matata" da bu adada çok kullanılan bir deyim. "Sorun yok" anlamına geliyor. Bu deyim özellikle Aslan Kral çizgi sinema filminde bahsedildikten sonra, daha da popüler olmuş.
NE YENİR
Hindistan cevizi sütü, baharat ve pirinçle yapılan "pilau"nun kesinlikle tadına bakılmalı. Bir de, ahtapot, hindistan cevizi sütü, köri, tarçın, kakule, sarımsak ve limon suyu ile pişirilen yemekleri "Pweza wa nazi" var. Ahtapot, orkinos, uskumru, ıstakoz, kalamar, istiridye gibi balık sevenler için ada eşsiz bir yer. Ayrıca, onlarca lezzetli tropikal meyvenin tadına varacaksınız. Hint mutfağının tadına bakmak, şeker kamışı suyu ve adaya özgü kahve içmek mümkün.
MURAT AYBEK
