İstanbul'dan Yenikapı feribotuyla yaklaşık iki saat süren deniz yolculuğu sonunda Bandırma'ya varıyorum. Feribottan indikten sonra arabayla üç saate yakın bir sürede Ayvalık'a ulaşmak mümkün. Konaklamak için tercihim merkeze yakın Rum sokaklarından birinde yer alan Macaron Konağı. Son derece keyifli bir dekorasyon karşılıyor beni. İşletmenin sahibi Yavuz Bey ve ailesi de bir o kadar güler yüzlü ve samimi. Kahvaltı ve diğer öğünler için şirin bir arka bahçeleri var. Masalar mütevazı, ortam çiçekli ve doğal. Eve gelmiş gibi hissediyorum. Odama yerleştikten sonra hemen çevre turuna çıkıyorum.
ÇARŞIDA TOST MOLASI
Macaron Konağı'ndan dışarı adım atar atmaz karşılaştığım Rum yapıları büyüleyici. Çarşıya giderken yolu uzun tutarak ilham veren sokaklar arasında bolca vakit geçiriyorum. Bazıları restore edilmiş bazıları doğal bırakılmış. Eski Rum insanlarının yaşamış olduğu müstakil evleri fotoğraflamaya doyamıyorsunuz. Çarşıya doğru giderken kilise görünümlü bir cami çıkıyor karşıma. Saatli Cami olarak bilinen bu yapı 1870'te kilise olarak inşa edilmiş ve 1928'de camiye dönüştürülmüş. Ayvalık çarşısına vardığımda, önce limandaki büfelerden birinde meşhur Ayvalık tostunu tadıyorum. Afiyetle yediğim tostumun ardından çarşının kalabalığında ilerleyerek İmren Pastanesi'ni buluyorum. Buranın lor tatlısı ve lor baklavası pek meşhur. Üstelik şerbetli tatlılar olmalarına rağmen çok da hafif. Ayvalık'ın merkezinde her ihtiyacınızı karşılayacak dükkan var. Yorgun düşüp dinlenmek için otele doğru ilerlerken, Şeytanın Kahvesi'ne yolum düşüyor. Filmlere ev sahipliği yapmış bu tarihi kahvehanede entelektüel bir hava hakim. Duvarında tarihi fotoğraflar asılı ve içeride bir de kütüphane var. Şeytanın Kahvesi'nde meşhur koruk suyu ve şerbeti yaz kış içiliyormuş. Hemen ben de deneyip, serinliyorum. Akşam yemeği için tavsiye üzerine Argos Restoran'ı buluyorum. Şef, garson, kasa görevlisi kısacası restoranın her şeyi olan Hamdi Bey'in eli gerçekten çok lezzetli. Sıra dışı ve nefis mezelerin tadına doyamadım. Planınızda gün batımına karşı lezzetli bir akşam yemeği varsa Argos'u tavsiye ederim.
ŞEYTAN SOFRASI
Ayvalık merkeze 8 km mesafedeki Şeytan Sofrası büyük kayalık tepelerin üzerinde yer alıyor. Sönmüş bir volkandan kalan lav birikintileriyle oluşmuş tepe, tüm Ayvalık adaları ve Midilli adası manzarasına hakim. Bu bölgede şeytanın ayak izinin bulunduğuna inanılıyor. Mitolojide ise hikayesi şöyle geçiyor; Zeus'un süt annesi İda, Zeus'a zarar vereceği gerekçesiyle şeytanı kovar. Üç ayaklı olduğuna inanılan şeytanın bir ayağı İda Dağı eteklerinde, bir ayağı Midilli adasında, bir ayağı da Şeytan Sofrası'ndadır. Bende böyle etkileyici bir efsaneye konu olan Şeytan Sofrası'nı büyük bir merakla ziyaret ediyorum. Şeytanın ayak izi demir bir kafesle çevrelenmiş, yerli ve turist ziyaretçiler para atarak ya da çaput bağlayarak dilek diliyorlar. Büyüleyici manzaraya karşı konumlandırılmış kafelerin birinde kahvemi yudumlayarak Şeytan Sofrası'nın hikayesi üzerinde düşünmeye başlıyorum.
SARIMSAKLI
Yaz aylarını Ayvalık'ta geçirenler için en güzel plajların başında Sarımsaklı Plajı geliyor. Küçükköy beldesindeki plaj, sığ denizi ve geniş kumsalıyla büyük ilgi görüyor. Sarımsaklı'nın, kumunun inceliği ve denizinin duru oluşunun yanı sıra suyu buz gibi! Plaj çevresinde ayrıca birçok konaklama tesisi, kafe ve özellikle deniz mahsulleri bulunan restoranlar yer alıyor. Yazın ortasında yerli halkın akınına uğrayan Sarımsaklı, sakinlik sevenler için yaz sonu daha ideal bir atmosfer sunabilir.
CUNDA ESKİSİ GİBİ DEĞİL
Ayvalık merkezden sonra burası daha bakir gibi düşünülse de Cunda eskisi gibi değil. Limanda boydan boya deniz manzaralı kafeler, dondurmacılar, balık restoranları sıralanıyor. Taş Kahve'de mola veriyorum. Kapısından içeri girer girmez yüksek tavanlı Taş Kahve'nin kendine has kokusu içimi ısıtıyor. Bu tarihi atmosferde kahvemi yudumlarken hissettiğim huzurun tarifi yok. Ardından limanın arka sokaklarında küçük pazarları geziyorum.