Ekim
ayının ikinci haftasında Fransa'dan Belçika'nın liman kenti Anvers'e yolculuk yaptım. Paris'ten üç saatlik bir tren yolculuğuyla Avrupa'nın en eski kentlerinden biri olarak bilinen bu şehre kolay bir şekilde ulaşıyorsunuz. Bir masal kitabından çıkmış gibi görünen tarihi tren istasyonunun iç kısmının tamamen modernleştirilmiş olması da insanı büyülüyor. Bu istasyondan hem ülke içinde hem de ülke dışında bulunan sayısız şehre rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz.
BİSİKLET CUMHURİYETİ
Gardan adımınızı dışarı attığınız anda sizi soğuk ve puslu bir hava karşılıyor. Ve tabii ki bisikletliler... Burnunuzun dibinden hızla geçen bir bisikletli, yolun tamamen onlara ayrılmış olduğunu hatırlatıyor size. Hemen durumu kavrayıp tüm şehri hatta ülkeyi saran bisiklet yollarına uyum sağlamaya çalışıyorsunuz. Bisiklet o kadar ülkenin genlerine işlemiş ki, şehirlerarası yolculuk yapmak için özel bisiklet yolları bile mevcut. Tabii doğal olarak şehrin her köşesinde de bisikletinizi bırakacağınız güvenli noktalar bulunuyor. Bisikletler bu kadar yoğun olarak kullanıldığı için de pek çok insanın birden fazla bisikleti bulunuyor.
PIRLANTA MEMLEKET
Yolda yürümeye başladığınız anda çevrenizde pek çok pırlanta mağazası görüyorsunuz. Ne de olsa bu şehir dünya pırlanta ticaretinin kalbi. Şehirde tamamen bir bölge pırlanta ticareti ile ilgili şirket, mağaza, atölye ve iş yerleriyle dolu. Şehirde bir elmas madeni falan yok ancak tüm dünyadaki elmas ve pırlanta ticaretinin yarısından çoğu burada gerçekleşiyor. Dünyanın farklı noktalarından çıkartılan elmaslar buraya geliyor ve buradan da dünyanın dört bir yanına dağıtılıyor.
BİTTER ÇİKOLATA KOKUSU
Garın çevresindeki pırlantacıların ardından dikkatinizi çekecek bir diğer konu da çikolatacıların fazlalığı olacak. Belçika'nın kendisi kakao üreticisi olmamasına rağmen çikolata markalarıyla tanınan bir ülke. Ülkenin ilk çikolata firmasıysa Anvers şehrinde kurulmuş. Şehrin birçok noktasında birbirinden lezzetli çikolatalar üreten butik çikolatacılar bulunuyor. Anvers ve çikolata o kadar içiçe ki şehirde şubat ayının son haftasında çikolata haftası kutlanıyor. The Chocolate Line, birçok internet sitesi ve gurme tarafından şehrin en lezzetli çikolatacılarından biri olarak gösterildiği için bu markanın çikolatalarını denemenizi önerebilirim.
ÜÇ DİL DE AYRI İSMİ VAR
Genel olarak popüler bir tatil rotası olarak görünmese de yakın bir şehirdeyseniz gidip gezmeniz gereken bir nokta olan Anvers'te dikkatinizi çekecek bir diğer konuysa şehrin ismi konusundaki tüm dünyaca yaşanan karışıklık ve bunun hayata yansıması olacak. Valonlar şehri Fransızca 'Anvers' olarak isimlendirirken, Flaman bölgesi için şehrin ismi Antwerpen. Uluslararası ticaret noktası olan şehrin İngilizce ismiyse Antwerp... Tren seçimi bile yaparken şehrin bu üç farklı ismini görüyorsunuz. Bir de tabii ki Instagram'da fotoğraf yükledikten sonra Flaman ya da Valon bölgesine daha yakın olmanıza göre şehrin ismi farklı şekilde çıkıyor. Türkçede şehir Fransızca ismiyle kullanılıyor.
AKLINIZDA BULUNSUN
Avrupa'nın koruma altındaki ahşap tiyatrosu The Toneelhuis bugün de kullanılıyor. Küçük şehirde tiyatro sayısı çok şaşırtıcı. ? Patates yemeyi çok seviyorlar. Sürekli bisiklete binmelerine rağmen aldıkları karbonhidratı mini göbek olarak taşımayı da biliyorlar. Ben size katedrale çok yakın, soslarıyla meşhur Frituur No 1'ı tavsiye ederim. ? Dünyanın en eski ahşap yürüyen merdivenlerini Antwerp tünellerine inişte deneyimleme şansına sahip olabilirsiniz. ? Şehrin her yerine bisikletle ulaşmak mümkün. Haftalık kiralama yapın ve istasyondan istasyona kullanılan kırmızı bisikletleri tercih edin.
LİMAN ŞEHRİNDE KÖPRÜ DEĞİL TÜNEL
Anvers dünyanın en büyük liman şehirlerinden biri olmasına rağmen köprü değil, tüneller var. Otomobiller, bisikletler ve insanlar nehrin bir ucundan diğer ucuna tüneller vasıtasıyla geçiyor. Üstelik şehirde bir asrı çoktan aşan tüneller de bulunuyor. Bu tünellere inen ahşap yürüyen merdivenler ve sonsuz bir düzlükte uzanan nehrin altındaki tüneli görmek çok etkileyici.