Nevşehir'e
bağlı Kapadokya'yı eğer programınızı iyi yapabilirseniz iki günde layıkıyla gezebilirsiniz. Üstelik keyif yapmak için bol bol vaktiniz de kalır. Bunun için gitmeden önce nereleri görmek istediğinizle ilgili bir çalışma yapıp, haritadan mesafeleri belirleyip, rotayı doğru oluşturmanız yeterli
BİRİNCİ GÜN: AVANOS VE GÖREME
Nevşehir Havalimanı'na iner inmez otomobil kiralamaya karar verdik. İsterseniz toplu taşıma araçlarını da kullanabilirsiniz ama bizim zamanımız kısıtlı olduğu için otomobil kiralamak en iyi çözümdü. İlk durağımız genellikle tur rotalarında olmayan, Gülşehir'de bulunan ve çevre halkının Karşı Kilise olarak da bildiği St. Jean Kilisesi oldu. İki kattan oluşan kilisenin alt katında kırmızı aşı boyası ile yapılmış çizimler var. Başınızı yukarıya doğru kaldırdığınızda ise gözalıcı fresklerle karşılaşıyorsunuz. İkinci katta bölgenin en iyi korunmuş fresklerini görmek mümkün. Gülşehir'e gelmişken eğer zamanınız var ise St. Dimitri Kilisesi ve külliyesi ile Mantar Kaya'yı da görebilir ve mahallenin muhtarıyla çay içebilirsiniz.
ÇÖMLEKLERİYLE ÜNLÜ
Avanos; Kızılırmak'ın kıyısında taş evlerin süslediği çok güzel bir kasaba. Çömlekçileriyle ünlü. İsterseniz çömlek yapımını izleyebilir hatta kendi çömleğinizi bile yapabilirsiniz. Ben el yapımı rengarenk tabaklardan aldım ve çömlekçilerden maske yapmak için Kızılırmak çamurundan istedim. Tavsiye ederim, cildi çok güzel nemlendiriyor. Sokak aralarında dolaşıp bol bol fotoğraf çektikten sonra nehir kenarında kendinize bir Türk kahvesi ısmarlayabilir ve Kızılırmak'ın anlattıklarını dinleyebilirsiniz.
YAĞMUR EŞLİĞİNDE GEZİ
Göreme'ye doğru yola çıktığımızda bizi önce Paşabağ Vadisi karşıladı. Vadiyi dolaşırken kendimi sanki dünyanın dışında, başka bir yerde ve başka bir zamanda gibi hissettim. Tüm vadiyi görmek için çıktığımız tepedeyken bir anda yağmurun yağmaya başlaması tüm Kapadokya seyahatinde en unutamadığım andı. Peribacalarının muhteşem görüntüsü, gökyüzü, yağmur ve dini bir yerleşim yeri olması sebebi ile ortaya çıkan enerji ile unutulmaz bir deneyim yaşadım. Uzun yıllar önce Paşabağ Vadisi rahipler ve keşişlerin inzivaya çekilme yeriymiş, bu sebeple Rahipler Vadisi olarak da biliniyor. Peribacalarını oyarak barınma yeri, mutfak ve kiliseler yapmışlar. Zelve Vadisi de Paşabağ Vadisi'ne çok yakın. Kayalardan oyularak yapılan yerleşim yerleri, kiliseler ve taş değirmenlerden oluşuyor. Meşhur deve şeklindeki kaya da bu vadide.
YEMEK ZAMANI
Gördüğümüz bu güzelliklerden sonra artık karnımızın acıktığını hissedip Ürgüp'e doğru yola çıktık. Eski bir konak olan Ziggy's'in muhteşem ambiyansında lezzetli yemekler yedikten sonra Ürgüp sokaklarında dolaştık. Ürgüp'te çok güzel butik oteller var. Buralarda konaklamasanız da teraslarında bir şeyler içebiliyorsunuz. Hediyelik eşya almak isteyenler için alternatif birçok dükkan var.
GÜN BATIMI MANZARASI
Türkiye'nin birçok yeriyle kıyasladığımda sanırım en güzel gün batımlarından birini Kızılvadi'de izledim. Güneşle aranızda sadece peribacaları, tepeler ve gökyüzünün maviden kızıla doğru değişen tonları kalıyor. Ben biraz sessizliği dinledim, biraz da kulaklığımı takıp Apocalyptica'nın
Path şarkısını. Siz ruhunuzu hangi şarkı iyi geliyorsa onu dinleyin. Çünkü kendinizi bir an için sanki hayatın sınırındaymış gibi hissediyorsunuz ve gördüğünüz ihtişamla içiniz umutla doluyor. Gün batımından sonra otelimize geçtik. Yoğun ama doyurucu bir günün ardında sanırım hem gördüklerimizi özümsemeye ve dinlenmeye ihtiyacımız vardı.
İKİNCİ GÜN: BALON TURU VE UÇHİSAR
Ertesi gün hayatımda hiç yaşamadığım bir deneyim ile başladı. Bu sefer günün doğumunu balondan izledim. Eğer yükseklik korkunuz yoksa mutlaka deneyin. Altınızda peribacaları, her yerde rengarenk balonlar ve aydınlanan yeni bir gün. Bu muhteşem deneyimden sonra rotamız Göreme Açık Hava Müzesi idi. Kızlar ve Erkekler Manastırı, Yılanlı Kilise, Aziz Basil Kilisesi, Çarıklı Kilise, Elmalı Kilise, Aziz Barbara Kilisesi ve Karanlık Kilise mutlaka ziyaret edilmeli. Açık hava müzesinin içerisinde gezerken etraftaki diğer vadilerin oluşturduğu manzaraları da kaçırmayın, biraz seyre dalın ve soluklanın. Göreme Açık Hava Müzesi'nden hayran olmuş bir şekilde çıktıktan sonra Mustafapaşa'ya doğru yola koyulduk. Mübadele zamanına kadar Rum ve Türklerin beraber yaşadığı kasabada sokaklarda dolaşırken oya gibi işlenmiş taş Rum evlerini görebilirsiniz. Biz
Asmalı Konak dizisinin ilk çekildiği konak olan Old Greek House'ta Türk kahvelerimizi içtik. Çalışanlarının misafirperverlikleri, güler yüzleri hâlâ aklımda, bize ikram ettikleri yaprak dolmasının tadı ise damağımda. Bu güzel kasabadan Kaymaklı yer altı şehrine gitmeye çalışırken kendimizi Mazi Köyü'nde bulduk. Köy kahvesinde yol tarifi alırken köylüler, "En güzel yer altı şehri bizimki" diyerek bize Mazi'yi gezdirdiler. İnsanların geçmişte nasıl ortamlarda yaşadıklarını görmek ve şehri dolaşırken onları hayal etmek hepimizi oldukça etkiledi. Kaymaklı yer altı şehrinin tarihi ise MÖ 3 binli yıllara dayanıyor. Sekiz katlı bir şehirde; barınma yerleri, mutfaklar, şarap mahzenleri ve su kuyuları birbirine daracık koridorlar ile bağlanıyor. Notlarımız arasında Derinkuyu yer altı şehri ve Ihlara Vadisi de varken Uçhisar'a dönüp Kapadokya'nın keyfini biraz daha çıkarmak istedik. Uçhisar'a girerken sizi Güvercinlik Vadisi karşılıyor. Güvercinleri besleyip nazar boncukları ile süslü ağacın altında fotoğraf çektirip, dilek dileyebilirsiniz. Peribacaları manzarasına karşı çok lezzetli yemekler yiyip bir şeyler içebileceğiniz mekanlar var. Hâlâ hediyelik bir şeyler almadıysanız burada da çok güzel alternatifler bulabilirsiniz.
HANDE AKTÜRK ÖZAKHUN