Geçen gün, yapılan bir araştırmaya gözüm takıldı; insanlar büyük paralar verip aldıkları şeylerden anlık hazlar duyabiliyorlarmış ama seyahatler ve edindikleri tecrübenin verdiği haz 'an'lıktan öte ömürlükmüş. Siz de hayata benim gibi gezerek anlam katanlardansanız rotayı birlikte Fransa'nın en büyüleyici yerlerdinden Avignon'a çevirelim... Üstelik kadın kadına ... Hemen Picasso'nun Avignon'lu Kızlar tablosuna kaymasın aklınız. O tabloda sözü edilen yer, Barselona'da bir mahalle.
AVİGNON'LU KADINLAR
Haliyle ustayı saygıyla anıyorum ve bizim Avignon'lu Kadınlar hikayemizi anlatmaya başlıyorum. Bizimki tamamen yeme-içme ve keyif odaklı bir geziydi... Önce kısaca Avignon'dan söz edeceğim ve sonra işin en lezzetli kısmına geçeceğim. Avignon, Rhone Nehri kıyısına kurulmuş, Papalar Şehri olarak anılan bir Orta Çağ kenti. Yüksek surlarla çevrili. Her ne kadar grubumuzdaki kadınlardan biri bu surları fare kapanına, bizi de haliyle içindeki farelere benzetse de, ben bu küçük şehre karşı o kadar kötü bir his beslemedim.
KÖYÜN DELİSİ
Surlarla çevirili olması, insanı gerçekten hayale çeken bir unsur gibiydi. Surların dışında modern hayat, içinde tarih... Surların dışında sıkıcı trafik, içinde alabildiğine geniş meydan. Meydana bakan kafelerde, gelen geçeni izlemek elbette paha biçilmezdi. Meydanın bir köşesine kitaplarını ve resimlerini yığmış köyün delisi bir kadını izlemek de, bu şehrin en ünlü tiyatro festivaline gönderme gibiydi. Neyse köyün delisini bırakalım bir kenara... Gotik tarzıyla saraydan çok, iyi korunmuş bir kaleyi andıran Papalık Sarayı ve yarım kalmış, yarım kalmışlığına dair onlarca rivayet üretilmiş Avignon Köprüsü görülecek yerler arasında. Ve tabii ki her seyahatin klasiği sokakta kaybolmalar da olmazsa olmazlardan...
SANAT ESERİ YEMEKLER
Gelelim gezimizin en iştah açan bölümüne, lezzet duraklarına: Fransa'nın en ünlü şarap bölgelerinden biri Chateauneufdu- Pape... Avignon'a yarım saat uzaklıktaki bölge üzüm bağlarıyla ünlü. Bağlarda gezip, tadım yapmak bir ritüel. Biz de Chateau Fines Roches'da yiyoruz öğlen yemeğimizi. Nicolas Jay ve ekibinin harikalar yarattığı gurme bir restoran burası. Haliyle zaman yavaş akıyor. Yemekler sanat eseri kıyamında, insan yemeğe kıyamıyor. Selvi ağaçları ve ağustos böcekleri eşliğinde, dünya dertlerine çok uzak diyarlarda, uçsuz bucaksız bağlara bakarak, yaşamdan iki saat mola çalıyoruz. Ana menüden et ya da balık neyi tercih ederseniz edin, hepsi lezzetli... Gündüz gözlerimiz ve midemiz bayram ettikten sonra akşam için beklentimiz epey yükselmişti. Bu kez Avignon surları arasında bir otelin restoranına günler öncesinden yapılan rezervasyonumuz için yol aldık. La Mirande önce ismiyle çarptı bizi. Sonra atmosferiyle... Bu kez Şef Florent Pietravalle'ye emanetiz... Mevsimsel ve organik bir mutfağa sahip La Mirande'de yemeğin ve sohbetin keyfi bir başkaydı... Güney Fransa'nın en leziz örneklerinin bulabileceğiniz bu restoranda kerevitli tavşan spesiyalleri arasında. Avignon civarında gezilecek o kadar güzel köyler var ki... Bunlardan biri de Provence kırsalının en güzel manzarasına sahip Gordes. 12. yüzyıldan kalma görkemli Orta Çağ dönemi kalesini görmek, daracık sokaklarda Fransızlarla selamlaşmak, küçük bir kafede oturup kahve yudumlamak... Hayat daha ne kadar güzel olabilir!
TADINA DOYULMAZ MANZARA
Gordes kadar etkileyici bir diğer nokta Luberon Vadisi'ne yerleşik Menerbes... "Tüm bu köy yolları arasında mor lavanta tarlalarını görmek şahane" diyebilirdim ama maalesef mevsiminde gitmediğimiz için göremedik... Yine de manzara şahane, keyfimiz yerindeydi. Bu keyfi lezzetli bir öğle yemeğiyle taçlandırmanın tam sırasıydı. Bastide De Marie gizli kalmış bir mekan... 18. yüzyılda inşa edilen tarihi bir evin ve muhteşem bahçesinin içinde yer alıyor. Butik bir otel olan La Bastide de Marie'nin restoranı, Provence tarzını yansıtan stili ve bölge mutfağına ait yemekleriyle ünlü... Elinize bir menü vermiyorlar, restorana girerken, şefle selamlaşıp, duvara yazdıkları günlük menüden seçim yapmanız yeterli... Ben harika bir makarna yedim. Masadaki bekarlar, düğün mekanı olarak burayı listelerine aldı bile... O düğünü asla kaçırmam! Ve gelelim gezinin belki de en romantik, en şık, en unutulmaz restoranına... Rotamız Crillon le Brave... Önceleri okul, papaz lojmanı ve Parisli aileler için tatil mekanı olarak kullanılan Fransa'nın güneyinde küçük bir kasaba olan Crillon Le Brave'de bulunan restoran Hotel Crillon le Brave'ın içinde... Eşsiz bir manzaraya sahip. Yemeğe geçmeden önce terasta, müzik eşliğinde günü batırmak gibisi yok. Ve yemekte kadın kadına sohbette bu gezinin en güzel anı olarak hafızalarımıza kazındı...