Tahran kelime olarak 'sıcak yer' demek. Toprakları Moğol istilasına uğrayan Rey halkının göç etmesiyle 1220'de kurulmuş. Bugün nüfusu15 milyonu aşıyor.
Hazar Denizi'ne 100 km uzaklıktaki şehirde doğal bitki örtüsü zayıf ama İran dış dünyaya açıldıktan sonra Türkiye'den şehre gelen turist sayısı üç kat artmış.
Tahran'da devrim kutlamalarının yapıldığı Azadi meydanı ve anıtı, İranlı öğrencilerin işgal ettiği ve şu an müze olan eski ABD Büyükelçiliği binası, Saltanat Abat, Sadabat, Gülistan ve Baharistan sarayları ile Milad Kulesi mutlaka görülmeli.
Çınar ağaçlarıyla çevrili 37 kilometre uzunluğundaki Veliasr Caddesi'nde bisikletle dolaşmak keyifli. Ferahzat'ta nargile içmeyi de unutmayın.
İran mutfağında Fars, Arap ve Türk etkisi hakim. Kebap ve safranlı pilav, sofraların vazgeçilmezi. Bakla, nar, ceviz ve fıstık çok tüketiliyor. Çay, tarçın ve kakuleyle demleniyor, safranlı doğal şeker (nabat) ve hurmayla servis ediliyor. Kuzu eti, fasulye ve nohut ezmesinden oluşan özel yemekleri abguşt denenmeli.
İran'da kadınlar örtünmek zorunda. Ülkeye giren yabancı kadınların da örtünmesi gerekiyor. Kadınlar sosyal hayatın içinde, özgüvenleri yüksek. Abartılı makyajları ve estetik merakları dikkat çekiyor.
Vize ülkeye girişte veriliyor. Ülkeye girdikten sonra üç ay kalmak mümkün. Giriş çıkışlarda devrim muhafızlarının kontrolleri uzun kuyruklara neden oluyor.
Ülkede bol sıfırlı riyal ve tümen geçiyor.
Şehirde trafik berbat. Yol işaretleri ve trafik levhaları olmadığı için kaotik. Tabelalarda Latin harfleri yok. Halk İngilizce bilmiyor.
Ben Affleck'ten Argo, Mecid Mecidi'den Cennetin Çocukları ve Bahman Gobadi'den Sarhoş Atlar Zamanı filmleri gitmeden önce İran'la ilgili fikir verebilir.